EUROCONTROL Software Team Karlsruhe –
KARLDAP’ın sistem babası
Rolf MÜHLSTROH’un anısına…
KAPANMAYIŞLAR
Kapanışlar, kapanmayışlar, kapanamayışlar…
Herbirimizin bazen aklından çıkaramadığı, düşünmekten kendini alamadığı, kapatamadığı konular olur… Bazen işte halledemediğimiz bir problem akşam evde aklımızı kurcalar. Bazen halledemediğimiz bir sıkıntımız hiç alakası olmayan bir yerde, trafik tıkandığında hop diye aklımızda belirir… Bazen Arşimed gibi bir bilim adamı bir türlü çözemediği bir problemin çözümünü hamamda bulup sevinçten “Buldum buldum!” diye dışarı fırlar… Bazen stress altında çalışan bir mühendis evinden çıkar ama sokak kapısını kilitlediğine bir türlü emin olamadığından otobüsü kaçırıp işe geç kalır… Bazen evi terketmeden önce son anda elektrikleri, suyu ya da ütüyü açık unuttuğunuzu hatırlarsınız…
Bu saydıklarımı herbirimiz farklı şekillerde farklı durumlarda yaşarız. Hiç birimiz bunların ya da benzeri durumların hiçbirini yaşamamış olamaz. Çünkü kapanışlar, kapanmayışlar ve kapanamayışlar hepimize özgü, insana özgü olgular... Bazen bir yetenek, bazen hoş bir oyun, bazen sezgi, bazen içgüdü, bazen bir alışkanlık, bazen kişinin kendisi için henüz tanımlamadığı bir şey… Bir açık kapı belki…
Karşılaştığımız sorunları aşmak için kullandığımız bir yeteneğimiz, TUTKU… Ya da İngilizce OBSSESSION… Bir sorunu kolaylıkla aşamazsak, konu aklımıza takılır ve kendiliğinden aklımıza tekrar gelir, ilişkili ilişkisiz ortamlarda… Hatta başka bir nedenden ya da ortamdan sıkılıdığımızda o çözemediğimiz sorunu düşünürken buluruz kendimizi…
Obsesyon istenmeyen, tekrar eden ve akla kolayca gelen fikri sabit halindeki düşünceler, dürtüler ya da hayaller şeklinde beliriyor ise obsessif-kompulsif düzensizlik olarak değerlendirilir (Obsessive-Compulsive Disorder (OCD) by Amy Scholten, MPH). Kompulsiyon ise obsesyonlar ile ilgili oluşan baskıyı azaltmak için tekrarlanan hareketler veya zihinsel davranışlar şeklinde belirir.
Sık görülen obsesyonlar şunları içerir:
Kendine ya da sevdiklerine zarar geleceği korkusu
Gerçekçi olmayan kirlenme duygusu
Kabul edilemeyecek dini, şiddet içeren ya da cinsel düşünceler
Herşeyi doğru ve tam yapmak için aşırı ihtiyaç duymak
Sık görülen kompulsiyonlar şunları içerir:
Kapı kilitlerinin, sobaların, muslukların, elektrik düğmelerinin vb. kapatılıp kapatılmadığının aşırı kontrolü
Nesneleri defalarca listelemek, saymak, düzenlemek veya yerleştirmek.
İşe yaramayan nesneleri toplamak ve biriktirmek
Belirli bir hareket dizisini içi rahatlayıncaya kadar tekrar etmek
Gereksiz yere tekrar tekrar okumak ve yazmak
Zihinde belli kalıp cümleleri tekrar etmek
Elleri defalarca yıkamak
Meisner ‘The Paranoid Process’ adlı kitabının önsözünde, "çok ilkel ve rahatsız hastalarımızın psikotik süreçleri göreli olarak sağlıklı ve çok daha uyumlu insan varlıklarında da belirlenebilir” der. “Hiç birimizin kaçamayacağı, insan tecrübesi ve varlığının temel problemlerini tanımlamak ve çözmek çabası içinde, hepimizin insan olarak paylaştığı yeteneklerimizi kullanarak, hastalarım ve benim benzer sorunlarla uğraştığımızı gözlemledim.”
Aslında, obsesyon karşılaştığımız güçlükleri aşmamıza yardımcı olan olumlu bir yeteneğimiz… Sorun bu durumun istenmeyen konuları, tekrar tekrar getirmesi ve en ufak şeyin bile o fikri sabiti kolayca hatırlatması… Bir bakıma sorun çözme mekanizmamızın kontrolümüz dışına çıması sanki… Yukarıda obsesyon belirtisi için yaptığım alıntıya tekrar bakarsanız, kontrol kelimesinin titizlikle kullanılmadığını görürsünüz… Çünkü obsesyonun tanım olarak yaşamımızdaki fonksiyonu kontrol dışında olmayı da içerir… Arşimede ilham gelmesi için gerekli epistemology (çözüm sağlayıcı ortam) obsesyon tarafından sağlanır. Sezgi, ilham vb. yaratıcılık unsurlarının tetiklenebilmesi için obsesyonun biraz kontrol dışı olması gerekli sanki…
“In its inner nature, belief or the sense of reality, is a sort of feeling more allied to the emotions than anything else. … The true opposite of belief, psychologically considered, are doubt and inquiry, not disbelief.”
William James (1890, The principles of psychology. NewYork: H. Holt pp. 283-284) kitabında
“İnanç ya da gerçeklik duygusu, içsel tabiatında diğer herşeyden çok duygulara bağımlı bir algı çeşididir. … Psikolojik olarak inancın gerçek zıttı , inançsızlık değil şüphe ve sorgulamadır.” der.
Gerçek nedir? Nasıl inanırız bir şeyin gerçek olduğuna? Özellikle hayati risk içeren bir durumda… Woody, E., & Szechtman, H. (2000) Hypnotic hallucinations and yedasentience. ContemporaryHypnosis, (17, 26-31) adlı kitaplarında; “içimizden gelen bir ‘bilme hissi’ hedeflenen-amaca vardığımıza ait olgusal bir işaret sağlar ve bunun sonucunda kendimize veya diğer kişilere zarar gelmesinden çekinmemize neden olan harekete geçirici düşünce, fikir veya hareketlerin sona ermesine neden olur. Bu hissi oluşturamama ya da hissedememe tipik obssessif-kompulsif düzensizlik (OKD) belirtilerini oluşturur”, der.
Büyük sistemlerde test sistemi ana sistemin aynısı ya da çok benzeridir. Bu yüzden test yapabileceğiniz tek bir sistem vardır. 50 – 60 kişilik bir yazılım ekibinde herkes serbest test zamanı bulmak için rekabet halindedir. Bu durumda ufak bir hata yapmak sorumluluğunuzu üstlendiğiniz güvenlik önleminin gerçekleşmesini dolayısıyla çok sayıda insanın güvenliğini riske atar. Bu durumda teste girerken son kontrollerinizi yaparsınız.
Kapadığınız bir kumanda anahtarı kapanmış mıdır yoksa açık mı kalmıştır? Bakarsınız, tekrar bakarsınız, emin olmak için tekrar kaparsınız, bu boyle gider… Tıpkı güneydoğuda görev yapan bir helikopter pilotu dostum gibi, ya da bazen siz evinizden çıkarken kapıyı defaatle
kilitleyip kontrol etmeniz gibi… Yaptığımız kontrol bize somut bilgi sağlar, kapatmışızdır. Fakat bu bilgi gitmesi gereken yere ulaşamaz. Başlı başına bu bilgi “Evet, kapıyı kapattım ve kontrol ettim, şimdi işime gitmeliyim” demez bize… OKD’den rahatsız olan kişiler, hasta veya normal de olsalar problemli oldukları konuyu nesnel bir şekilde bilirler fakat subjektif şekilde o olguya inanamazlar. Anahtarı çevirdiklerini görürler ama kapıyı kilitlediklerine inanamazlar ya da kısa süre içinde unuturlar.
OKD hastalarının rahatsızlığının temelinde üç ayrı olgu yatar:
1. Onların ilgili davranış ve korkuları varlığımıza yönelmiş tehditleri değerlendiren güçlü bir özel bir güdü tarafından oluşturulurlar.
2. Bu güdü sistemi harici bir sonuçlandırıcı sistemi olmayan açık uçlu bir sistemdir.
3. Çevreden gelebilecek bu tür bir uyarıcı işaretin olmaması yüzünden hedefe varıldığının anlaşılması içten gelen sonlandırıcı (bildiğini hissetme şeklinde yaşanan) ile belli olmaktadır. OKD hastaları ya bu duygusal işareti oluşturamamakta ya da bu işaret oluşmuş bulunan dürtüyü bastırmaya yetmemektedir.
“’Bildiğini hissetme’ kişi o anda bir bilgiyi aklına getiremese bile onu bildiğini hissetmesi durumu için kullanılır, cognitive yazında…(Nelson, T. O., Gerler, D., & Narens, L. (1984). Accuracy of feeling-of-knowing judgments for predicting perceptual identification and relearning. Journal of Experimental Psychology: General, 113, 282-300.) Açlık veya cinsellik gibi dürtüler benzer özellik taşısa da güvenlik dürtüsü gerçeğe-dayanan sonuçlandırıcı uyarı taşımaması bakımından ayrıcalıklıdır ve açık-uçludur.
“Eğer türün vahşi düşmanlarının ve diğer tehlikelerin kontrol altında tutulması faaliyetlerinin duyularını harekete geçirecek gerçek uyarılar olmadan harekete geçtiği dikkate alınırsa problem daha da ağırlaşır – yani harekete geçirilen faaliyet potansiyel bir tehlikeye yönlendirilmektedir.”
“Benzer şekilde, içten gelen bilme duygusu yalnız hedefe-varıldığını belirten bir olgu işareti değil aynı zamanda güvenlik dürtüsünü kapatan bir fizyolojik mekanizmadır.” “OKD belirtileri özel bir ‘güvenlik’ sisteminin ifadesini oluşturur. ‘Güvenliği’ amaç olarak taşıyan bir dürtü klasik psikoloji tarafından tanınan açlık, acı, sex, analık ve araştırma dürtülerinden biri değildir (Hebb, D. O. (1966). A textbook of psychology. Philadelphia: Saunders)”. Trower ( Trower, P., Gilbert, P., & Sherling, G. (1990). Social anxiety, evolution, and self-presentation: An interdisciplinary perspective. In H. Leitenberg (Ed.), Handbook of social and evaluation) hem fiziksel hem de sosyal potensiyel tehditlerin tesbiti ve değerlendirilmesi ile ilgili temel dürtüsel nitelik taşıyan bir ‘güvenlik’ sistemi kavramını ileri sürmüştür.
Kendi veya diğerlerinin güvenliğini korumaya yönelik biyolojik tabanlı (‘hardwired’) türe-özgü davranışlar biyolojik olarak ilkel ve türün devamı için zorunlu bir eğilimin varlığını gösterir. “Bu tür moduler sistemler bünyesel olarak tanımlı ve yapıya gömülü(hardwired), belirli girdilere karşı yüksek hassasiyetli, göreli olarak otomatik ve otonom, ve “kendi içine kapalı” veya diğer sistemler tarafından üretilen bilgiden nispeten yalıtılmıştır”.
“Vahşilere kurban olma riskinde geçici değişiklikler bir çok hayvan için hayatın bir gerçeğidir ve yüzlerce çalışma hayvanların vahşilere kurban olma riskindeki değişimlere çabuk ve uyumlu bir şekilde yanıt verdiklerini gösterir. Bu riskteki değişimin sonucunda, hayvanlar beslenme ve vahşilere karşı korunma faaliyetlerini farklı risk durumularına karşı nasıl düzenlemeleri gerektiği problemi ile karşılaşırlar”.
“Koruma dürtüsü sistemi kolaylıkla aktive olur. Küçük bir tehlike olasılığı bile bu sistemi tetikleyebilir. Değerlendirme sürecini besleyen çevredeki koşullar değişse bile bir kere tetiklendi mi uzun bir yarılanma süresi vardır “(Masterson, F. A., & Crawford, M. (1982). The Defense Motivation System - A Theory of Avoidance-Behavior. Behavioral and Brain Sciences, 5, 661-675). Curio, E. (1993). Proximate and developmental aspects of antipredator behavior. Advances in the Study of Behavior, 22, 135-238).
Bu açılması kolay, kapanması zor olma özelliği evrimsel açıdan anlaşılabilir, çünkü tekrar eden yanlış alarmlar gelmekte olan gerçek tehlikeye karşı tek bir hatadan bile daha önemsizdirler. Bu sistem çocuklar ya da sürünün diğer elemanları için de aktive olur (Curio, 1993).
“Özellikle önem verilmesi gereken bir husus ta, Öhman and Mineka (2001)’nın ‘korku modulü’ adını verdiği korkuyu öğrenmeyi ve ondan kaçmayı, kaçınmayı düzenleyen sistem ile önleme almaya yönelik güvenlik dürtüsü sistemi arasındaki farktır”.
Öhman and Mineka (2001. Fears, phobias, and preparedness: toward an evolved module of fear and fear learning. Psychological Review, 108, 483-522) potansiyel olarak felaket taşıyan olayların … bazı ince ipuçları ile haber verilebileceğini belirtirler. “Örneğin, dikkatli bir gözlemciye, vahşi bir saldırgan ses veya koku olarak varlığını belli edebilir. Bu tür ipuçları ile potansiyel ölümcül sonuçları arasındakı karşılıklı eşleşme, merkezi korku dürtüsünü koşullayabilir”.
“Korku modülüne karşıt olarak güvenlik dürtü sistemi ‘potansiyel olarak ölümcül’ sonuçları olan durumlarla gerçekten karşılaşmaya dayanmaz, fakat daha başka, ince, açık bir tehlike olmayan durumlardaki ‘gizli riskleri’ belirten ve koşullanmaya dayanmayan iç uyarılar ile çalışır. Bir başka ayrım da güvenlik-dürütülü davranışın kötü bir kokuyu savmak yerine bilgi edinme ve toplamaya yönelik olmasıdır”.
“Obsessive-Compulsive Disorder as a Disturbance of Security Motivation
Henry Szechtman, Erik Woody” makalesinden yapmış olduğum çok sayıda alıntı ve özet göstermektedir ki güvenlik dürtü sistemimiz korku sistemimizden bile daha karmaşık ve soyuttur. Ucu-açık olmak zorunluluğu, dinamik olarak risk duygusunun ayarlanması, cognitive olmayan bir durdurma mekanizması ve bildiğini hissetmenin yalnız duygusal değil bilinçaltı ile ilişkisi, potansiyel tehlikenin aynı zamanda hafıza ve cognitive olan bir tetikleme mekanizması içermesi obsesif-kompulsif düzensizlik için uygun bir alt yapı oluşturmaktadır.
“Affect and Processing Dynamics- Perceptual Fluency Enhances Evaluations” makalesinde Winkielman et all. İşleme kolaylığı(hızlı iletişim) pozitif değerlendirmeye, çabuk duygusal tepki almanın karar vermede olumlu etkisine işaret eder. Literatürde duygusal durumun düşünme üzerine etkisi ile ilgili bir çok makale var.
Duygusal durumumuz güvenlik sistemimizin çalışmasını da etkiler. “Compulsive Checking Behaviors in Generalized Anxiety Disorder, Alexander J. Schut, Louis G. Castonguay,
and Thomas D. Borkovec” makalesi “tasalanma ile genel tasalanma düzensizliği ve kompulsif davranışlar özellikle kompulsif kontrol etme arasında bir ilişki olduğunu” göstermektedir.
Büyük sistemlerde, askeri projelerde proje süreci çoğunlukla katılanları belirsizlik içinde bırakan uzun bekleme dönemleri içerir. Bu dönemlerin kişiler üzerinde yaptığı tasalanma etkisi kişilerin psikolojik durumları ve OKD’ye maruz kalmaları açısından yüksek riskler içerir. Aşırı stresin kişilerin tuvalete gitme gibi küçük yaşlarında koşullandıkları alışkanlıklarının bozulmasına neden olduğu kolaylıkla gözlenebilir… Bu durum OKD etkisinin büyük sistemler çalışanları açısından ne kadar hassas bir konu olabileceğini gösterir.
Sorun, kişinin kontrol ettiği şeyi kontrol etmiş olduğu sonucuna varamamasıdır. Teknik eğitimden gelen kişilerin, mühendislerin çok başvurdukları bir çare, kontrol sayısını arttırmak, kontrol türünü (ses, hareket vb) değiştirmek, konsantrasyonu arttırmak, daha çok dikkat toplamak, kontrol ettiğini aklında tutmaya çalışmak, kağıtlara not tutmak vb… Sonuçta bunların hepsi bir noktadan sonra işe yaramaz… Çünkü mühendis formasyon itibarı ile olayı cognitive olarak çözmeye çalışır.
Oysa tamamlanma, kapanma duygusunu veren, kontrol ettiğini bilme duygusudur, yani bir duygudur. Çok kızdığınız zaman nasıl sakinleşirsiniz? Kızdığınızı fark ederek. Çünkü duygular sabun köpüğü gibidir… Farkına bilinciniz ile vardığınız an fikre dönüşürler his olarak yok olurlar… İmdi, kontrol sırasında, aşırı dikkat toplama, özellikle ek kontroller değişkenler kullanma kontrol sürecinde bilinçsel-cognitive ağırlığı arttırdığı için siz tamamlanma – kapanma hissi uyandıran bilme duygusunu öldürmüş olursunuz ve kaçınılmaz olarak tekrar kontrol etme ihtiyacı duyarsınız, bir çevrim halinde bu böyle devam eder…
Bir diğer önemli noktada güvenlik dürtüsü sistemimizin hard-coded yani fiziki olarak gömülü, kendi içinde kapalı bir sistem olmasıdır. Zihnimiz, beynimiz bir çok fiziksel ya da fonsiyonel alt sistemden oluşmaktadır. Aşırı dikkat toplayarak çalışmaya alışmış büyük sistem mühendisleri ya da hayati işlerle uğraşan kişiler, dikkatlerini kontrol ettikleri şeye benzer şekilde yoğunlaştırırlarsa güvenlik dürtüsü sistemlerini devre dışı bırakırlar. Düşünme hızımız ve dikkat toplama oranımız beynimizin kullandığı alt sistemi seçmemizi sağlar. Uzun süre aşırı dikkat toplayarak çalışan kişilerin beyinlerinin otomatik prosessor seçme özellikleri bozulabilir. Bu durum bu kişileri OKD’ye karşı hassas duruma getirebilir. Kapıyı kilitlerken aşırı dikkat toplamak yerine biraz yavaş hareket edip hiçbir şey düşünmemeye çalışarak göz ucuyla anahtara bakmak yeterli olabilir örneğin. Ayrıca günlük yaşamdaki her detayı bir hava trafik kontrolü sisteminin saniyeler mertebesindeki hassaslığı ve apaçık kesin doğruluğu ile hatırlamamızı beklemek fazla olmaz mı?
Ülkemizde yeni oluşmakta olan büyük sistem kültürüne katkısı olması dileği ile.
Ali Rıza SARAL
NOT: OKD normal insanlarda da zaman zaman görülebilen bir rahatsızlıktır. Derinliği ve tekrar sıklığı zaman ile artarsa şizofrenik görünümler alacak kadar ciddi ruhsal rahtsızlıklara dönüşebilir. Eğer kendiliğinden düzelmiyorsa bir psikiyatriste gözükmekte fayda vardır. Büyük sistemlerde ya da kendine- başkalarına hayati risk taşıyan işlerde çalışan kişilerin çok seyrek olmayan aralarla düzenli olarak doktor kontrolünden geçmesi gerekir. Bazı psikolojik rahatsızlıkların tanısı günümüz teknolojisi ile iki yılın üzerinde sürebilmektedir. Bu nedenle ve doktorun hastayı tanıma süresini kısaltmak amacı ile yüksek risk altında çalışan kişilerin önceden kontrol altında olması gerekir.
Friday, January 05, 2007
Due Respect to ISTANBUL - ISTANBULa Saygi
At the entrance of the Istanbul port,
there is a lighthouse,
in front of Haghia Sophia on the coast.
Lighthouse stands for FENER(lantern) in Turkish.
One of the reasons I like English more sometimes...
The name of this lighthouse is Ahirkapi Feneri
(heavy entrance lantern). Just above this lighthouse,
at the top of the small hill stands Haghia Sophia.
This museum enlightens our minds and shows us
how very large systems can be built to endure.
Previously, it was assigned to be a mosque by
Fatih Sultan Mehmed(Conquerror Sultan).
Before its conquerror, it was meant to be
built as a Church by a Byzantium Emperor.
There is a mysterious water sistern
in the same district left from the Byzantium,
Yerebatan Sarayi(The Sunken Palace).
The Sunken Serail can be visited easily,
walking on pedestrian bridges underground
over the water filled bottom... Its mystery
comes from a collossal head of Medusa dating
from pre-Christian times...
This antique marble head belonged to
a temple that was originally built at the
location of Haghia Sophia or the same vicinity.
The temples were built at the top of hills
to help ship navigation with their burning torches
in those past times. With their wisdom,
they not only guided their society through
violent times but also they managed navigation.
As my former EUROCONTROL colleague had mentioned
once funnyly, the oracle at Didyma, was one of them,
which also gave advises to the king, but the
king was responsible for the results of his decision.
The same principle applies to the pilot and the
Air Traffic controller in the upper airspace.
Returning back to the antique marble head,
turned upside down and used as a base for one of
many columns at the deepest point of the Sunken Palace-
water sistern, I would like to allude:
"just as we forbid sacrifices, so it is Our will that
the ornaments of public works shall be preserved"
The Survival of Roman Antiquities in the Middle Ages,
Michael GREENHALGH 1989 Duckworth, p.93,
Badische Landes Bibliothek.
Said one of the dieties just after the Christian
religion got established. Probably, the Byzantium
Christians liked this but they could not keep it
publicly because it was Pagan.
"From the mid-fourth century it became both
dangerous and unprofitable to be a pagan (survey in
Cochrane 1940, 329 ff.) as 'imparial legislation
offended the Christians a pretext for physical action'
against the cults(Borner, 1984, 346). In the year
365, worshipping images or sacrificing to them
became a capital offence (Cod Th. 16.10.6).
Infact, "pagans gave Christianity 'a good
deal of pagan culture and not a little pagan practice'
(Bonner, 1984, 356).
What strikes me most about ISTANBUL is how
she managed to keep different cultures in herself.
If you have an opportunity to come and visit Istanbul,
please keep an eye on how Istanbul has first hidden
then kept and finally brought her own to the sunlight
again, thus preserved her own culture...
If you sit at Harem and drink a tea at the
Damalis kaffee or at the miniature Virgin tower island,
you enjoy the 360 degrees view of Istanbul... I love
to drink my tea changing locations in the same afternoon,
looking at my city from different locations on the
Bosphorus... Istanbul is a marvelous city built on
seven hills, a water strait and three peninsula...
I grew up in ISTANBUL and with different views
of her.
Istanbul has been a center of ship navigation
and trade for thousands of years. Conquerror Sultan
Mehmed decided to KEEP the city as it is. You will be
able to see with your own eyes, when you visit Haghia Sophia.
He ordered the precious mosaics to be covered with
lime paint. Similar to Byzantians hiding the Medusa head.
Whoever conquers it, Istanbul is a city of TOLERANCE.
She is a country miniaturized in a city... She is a
thousand years time imbued in stone and flesh... She is
millions of soul in a single body. She deserves every bit of
minute interest she drives.
As the European Union is approaching Turkey and
expressing interest to reclaim its own and maybe its
source of aspiration for its next Renaissance,
Istanbul shines as a city of tolerance preserving
what belongs very much to Her.
Istanbul deserves due respect in everything she does.
I wish you a Merry Christmas and happy New Year...
Seasons Greetings to you all...
Ali R+ SARAL
Ali Riza SARAL
there is a lighthouse,
in front of Haghia Sophia on the coast.
Lighthouse stands for FENER(lantern) in Turkish.
One of the reasons I like English more sometimes...
The name of this lighthouse is Ahirkapi Feneri
(heavy entrance lantern). Just above this lighthouse,
at the top of the small hill stands Haghia Sophia.
This museum enlightens our minds and shows us
how very large systems can be built to endure.
Previously, it was assigned to be a mosque by
Fatih Sultan Mehmed(Conquerror Sultan).
Before its conquerror, it was meant to be
built as a Church by a Byzantium Emperor.
There is a mysterious water sistern
in the same district left from the Byzantium,
Yerebatan Sarayi(The Sunken Palace).
The Sunken Serail can be visited easily,
walking on pedestrian bridges underground
over the water filled bottom... Its mystery
comes from a collossal head of Medusa dating
from pre-Christian times...
This antique marble head belonged to
a temple that was originally built at the
location of Haghia Sophia or the same vicinity.
The temples were built at the top of hills
to help ship navigation with their burning torches
in those past times. With their wisdom,
they not only guided their society through
violent times but also they managed navigation.
As my former EUROCONTROL colleague had mentioned
once funnyly, the oracle at Didyma, was one of them,
which also gave advises to the king, but the
king was responsible for the results of his decision.
The same principle applies to the pilot and the
Air Traffic controller in the upper airspace.
Returning back to the antique marble head,
turned upside down and used as a base for one of
many columns at the deepest point of the Sunken Palace-
water sistern, I would like to allude:
"just as we forbid sacrifices, so it is Our will that
the ornaments of public works shall be preserved"
The Survival of Roman Antiquities in the Middle Ages,
Michael GREENHALGH 1989 Duckworth, p.93,
Badische Landes Bibliothek.
Said one of the dieties just after the Christian
religion got established. Probably, the Byzantium
Christians liked this but they could not keep it
publicly because it was Pagan.
"From the mid-fourth century it became both
dangerous and unprofitable to be a pagan (survey in
Cochrane 1940, 329 ff.) as 'imparial legislation
offended the Christians a pretext for physical action'
against the cults(Borner, 1984, 346). In the year
365, worshipping images or sacrificing to them
became a capital offence (Cod Th. 16.10.6).
Infact, "pagans gave Christianity 'a good
deal of pagan culture and not a little pagan practice'
(Bonner, 1984, 356).
What strikes me most about ISTANBUL is how
she managed to keep different cultures in herself.
If you have an opportunity to come and visit Istanbul,
please keep an eye on how Istanbul has first hidden
then kept and finally brought her own to the sunlight
again, thus preserved her own culture...
If you sit at Harem and drink a tea at the
Damalis kaffee or at the miniature Virgin tower island,
you enjoy the 360 degrees view of Istanbul... I love
to drink my tea changing locations in the same afternoon,
looking at my city from different locations on the
Bosphorus... Istanbul is a marvelous city built on
seven hills, a water strait and three peninsula...
I grew up in ISTANBUL and with different views
of her.
Istanbul has been a center of ship navigation
and trade for thousands of years. Conquerror Sultan
Mehmed decided to KEEP the city as it is. You will be
able to see with your own eyes, when you visit Haghia Sophia.
He ordered the precious mosaics to be covered with
lime paint. Similar to Byzantians hiding the Medusa head.
Whoever conquers it, Istanbul is a city of TOLERANCE.
She is a country miniaturized in a city... She is a
thousand years time imbued in stone and flesh... She is
millions of soul in a single body. She deserves every bit of
minute interest she drives.
As the European Union is approaching Turkey and
expressing interest to reclaim its own and maybe its
source of aspiration for its next Renaissance,
Istanbul shines as a city of tolerance preserving
what belongs very much to Her.
Istanbul deserves due respect in everything she does.
I wish you a Merry Christmas and happy New Year...
Seasons Greetings to you all...
Ali R+ SARAL
Ali Riza SARAL
Subscribe to:
Posts (Atom)