Monday, March 19, 2007

TAŞ TAŞ ÜSTÜNE


Resim 1

TAŞ TAŞ ÜSTÜNE

“… ve daha sonra acımasız bir kasaplık başladı. Kıyımda iddialı olanlar Makedonyalılar değil, gururlu yedi kapılı şehirden bir çok neslinin hataları ve hakaretlerinin intikamını alan Thebes’in eski düşmanları Phocia’lılar, Plataea’lılar ve diğer Boeotia halklarıydılar. İskender kıyımı durduruncaya kadar altı bin hayat kayboldu. Sonraki gün, isyankar şehrin kaderini belirlemek için Corinth konfedere’lerini topladı. Hakimler Thebes’e Thebes’in bir zamanlar Atina’ya ölçüp biçtiği cezayı biçti. Ceza ŞEHRİN YERLE BİR EDİLMESİ ve …” (Yunanistan’ın Tarihi J. B. BURY et all, s. 449)

Ünlü yazarımız Halikarnas Balikçısının yazılarında sık sık kaynak gösterdiği J.B. BURY, ‘A History of Greece to the Death of Alexandre Great’ adlı kitabinda sik sik eski Yunan, Makedonyalı ve Persli kavimlerin yakıp yıktığı, erkekleri katledilip kadınları muzaffer askerlere dağıtılan ve yerle bir edilen, TAŞ TAŞ ÜSTÜNE BIRAKILMAYAN mahlup şehirleri anlatır... Bu kitap yalnız Anadolu kültürünün güzelliklerini değil, onun her yönünü anlatır. Örneğin gökten üstümüze kuş pislemesinin uğur sayılması ile ilgili İskender’in bir hikayesi bile vardır bu kitapta… J.B. Bury’nin Heredot tarihi gibi çok sayıda elle tutulur tarih ve belgeye dayanan bu değerli kitabı günümüzde bile yaşayan antik Anadolu kültürünü daha iyi anlamamıza güçlü bir yardımcıdır.

Yakın zamanlarda kaybettiğimiz değerli arkeologumuz Ekrem AKURGAL ‘Türkiye’nin Eski Uygarlıkları ve Harabeleri’ adlı kitabının 222. sayfasında Didim’deki tapınağın 6. yy’da, arkaik dönemde yüzyıllık bir süre için çok ünlendiğini yazar. Bu dönemde Branşid ismi verilen bir rahip ailesi tarafından yönetilmişti bu tapınak. Branşid’ler o dönemde sağduyuyu temsil eden kahinlerdi. Nice kral onlara hediyeler gönderip onlardan fikir alıyordu o dönemde.

Didim Kahin Tapınağının ilk inşaatı Milattan önce 8. yüzyılda yapılmıştı(s. 223). Daha sonra MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda yeniden inşa edilmiş, 112 sütunluk devasa bir mimari harika olmuştu. Fakat Ion ayaklanmasından sonra Persler Lade savaşını kazanınca Didim ve Mileti yakıp yıktılar. Branşid’leri yasakladılar ve ihanetlerine kıssa olarak İran’da Baktria’ya sürdüler. MÖ 4. yy’ın sonuna doğru İskender bölgeyi kurtarınca yeniden Kahin tapınağını inşa ettirdi. Devasa bir bina tasarladılar. “Bu kadar BÜYÜK BİR BİNA’nın kısa bir zamanda bitirilmesi mümkün değildi. İnşaat MÖ. 3. ve 2. yüzyıllarda devam etti ve bir bölümü ancak Roma döneminde bitirilebildi. Anlaşıldığı kadarı ile güney-batı ve kuzey bölümleri hiçbir zaman bitirilemedi…” (Akurgal, Ancient Civilization and Ruins of Turkey, s. 227).

İsa’dan önce 3. yüzyılda devasa bir bina inşaatına başlıyorsunuz. Bina daha önce, bilgiişlem jargonuyla, çok sayıda sürümleri çıkartılmış, 500 yıllık bir geçmişe, yıkıp yeniden yapma tarihine sahip… Bina defalarca yeniden yapılmış, mimari tasarımı zamanın içinde bir imbikten süzülmüş, damıtılmış. Sonra büyük bir yıkım, Pers yıkımı… Ve İskender’in dahiyane kararı… İskender, yine bilgiişlem jargonu ile, bir BÜYÜK SİSTEM yapmaya karar vermiş… Yapımı belki hiçbir zaman bitmeyecek, nesiller boyu devam edecek büyük bir boy ölçüşme… Günümüzdeki uzay istasyonu ve benzeri uzay çalışmaları gibi…



Resim 2
Didim Branşid Kahin Tapınağı, MÖ. 8 – MS 2. yy

Yaklaşık 1000 yıl süren bir inşa süreci ve tümü bitirilemeden büyük bir depremde yıkılan Didim Branşid’lerinin Kahin Tapınağı… ‘Taş taş üstüne bırakmamak’ ile mücadele eden, gerçekleştirmeye çalıştığı BÜYÜK SİSTEM’in yanında ömrü bile yetersiz kalan insanların, devlet adamlarının, askerlerin, sanatçıların ve taş ustalarının kararlılığı: bir nesilden diğerine emanet edilen bir kararlılık; taş taş üstüne koyma kararlılığı, BAŞKASININ KOYDUĞU TAŞIN ÜSTÜNE BİR TAŞTA BEN KOYAYIM kararlılığı ve alçak gönüllülüğü, hizmet anlayışı.

ABD Savunma Bakanlığı (DoD-Department of Defence)’in STSC – Software Technology Support Center’ının yani Yazılım Destek Merkezi’nin çıkarttığı, internettede kolaylıkla bulunabilen tartışma - CROSSTALK adlı dergide yayınlanmış bir makalenin başlığı “Niye Büyük Yazılım Projeleri Başarısız Oluyor – 12 Anahtar Soru”… SEI – Software Engineering Institute’tan Watts S. HUMPREY tarafından yazılmış bu makale yazılım projesi yönetiminde yapılan ilerlemelere karşın niye yazılım projelerinin rahatsız edici bir şekilde başarısız olduğunu sorguluyor. Bu makale “BÜYÜK-BOYUTLU YAZILIM PROJELERİ’nde kurumunuzun başarısızlıklarına neden olan unsurları inceliyor ve …”

BÜYÜK-BOYUTLU yazılım projeleri… LARGE SYSTEMS… BÜYÜK SİSTEMLER… Hızlı tren projesi… Büyük tüneller… Yeni yapılan hava trafik kontrolü sistemimizin SMART ihalesi…Marmara Ray… Metro projeleri… Yeni elektrik santralları… Nükleer santral… Elektrik dağıtım şebekeleri… Petrol nakil hatları… Uçak yapımı… Helikopter yapımı… Yolcu gemisi, yük gemisi yapımı… Savaş gemisi yapımı… Bunlar Türkiyemizin önündeki başarmamız gereken boy ölçüşmeler… Ve çoğunun içinde kontrol ve kumanda amaçlı büyük yazılım sistemleri var… Bunların üretimi ve bakımı için yurt dışına büyük döviz ödemeleri yapıyoruz.

Bunun bir çok nedeni olabilir. Ama bunların önemli bir tanesi BÜYÜK SİSTEMLER yapmanın basit ve kısa bir süreç sonucu değil, mesleğinin ustası kişilerin, usta çırak ilişkisi içinde, birkaç nesil ve ömür boyu çalışarak oluşturdukları sistemlerin 15- 20 yıl ısrarla kullanılarak geliştirilmesine dayanan bir kültür işi olmasıdır. Sorun TAŞ TAŞ ÜSTÜNE KOYMA kültürünü ve devlet politikasını ve siyasi iradesini oluşturmaktır.

Türkiye’mizin olağanüstü büyük ve zorlu coğrafyası, 100 milyona yaklaşacak nüfusu Türkiye Cumhuriyeti devletini ve bizleri politikadan, sanata, devlet idaresinden teknolojiye, sanayiye kadar BÜYÜK SİSTEMLER kullanmak, geliştirmek ve icad etmek zorunda bırakıyor. Geçmişte bu coğrafyayı kendi renkleri ile boyamayı başarmaya cüret edebilen milletimiz çağımızda Anadolu coğrafyasının önümüze koyup dayattığı her türlü büyük sistemle baş edebilme, her türlü büyük sistemin içinde kendi kişiliği ile var olabilme mücadelesi, boy ölçüşmesi ile karşı karşıya…

Harward Business Review’un Tem – Ağu 1993’te Building A Learning Organization – Öğrenen Bir Kuruluş İnşa Etmek makalesinde :

“Öğrenen bir kuruluş yeni bilgi ve sağduyuyu yaratmada, edinmede ve nakletmede ve kendi davranışını bunu yansıtacak şekilde değiştirmede usta olan kurumdur” der.

Harward Üniversitesinin bu dergisi toplumumuzun her kademesinde faydalı olabilecek, esinlenilebilecek bir kaynak… Ne yazık ki bu dergiyle tanışmamı sağlayan BİMSA’nın sağduyulu kütüphanesi artık bugünkü I-BİMSA içinde bulunmuyor… Öğrenen bir Kurum oluşturmak çok iddialı bir sav… Belki yalnız Microsoft vb. yabancı kuruluşlar için geçerli olabilecek bir şey…

Bilginin kurum içinde birikmesini sağlamak, en azından hedeflenebilecek bir şey… Ülkemizde bir çok kurum ISO9000 belgesi almış durumda, hak ederk ya da etmeyere… Dikkat edilirse ISO9000’in özü, oluşturmak istediği sistemin nüvesi, kurum bilgi ve tecrübesinin sistem içinde, kurum içinde biriktirilebilmesi ve kolayca nakledilebilmesidir…

Bir mühendisin karakteri bilgiye karşı aldığı tavırdan anlaşılır. Bilgiyi hak etmiyene vermemek, bilgiyi yetkin olmayan kişiye vermemek, karşılığını almadan ya da kıymetini bilmeyene bilgiyi vermemek, hakettiği saygıyı göstermeyene bilgiyi vermemek, bilgiyi idareli kullanmak, eldeki bilgileri yenileri gelmeden dağıtmamak, bilgiyi sağladığı güce uygun ve orantılı güçle kullanmak, bilgiyi bilmeyeni ezmek için kullanmak, bilgiyi iş yapmaktan çok biriktirmek amacıyla edinmek, bilgiyi o anki işi hallettiği kadar edinmek, bilgiyi çok basite indirgemek günlük işleri bitirmek için en etkin araç kılmak gibi… Ya da başkasından öğrendiği üzerine kendisinden önce gelenin üslubunu koruyarak küçük bir ekleme yapıp yapanın kimliğini belirlemesi için sistemin öngördüğü ve kendisine ait usta işaretini bir köşeye yerleştiren ve yaptığını çokta önemsemeyen bir usta mühendis gibi… Aslında ne kadar mühendis varsa dünyada ona yakın sayıda bilgiye karşı tavır söz konusudur… Üstelik bu sayı zaman içinde de değişir.

Yazıma antik dönemdeki BÜYÜK SİSTEMLER ile başlamıştım. 20 – 30 metre yüksekliğinde
112 taş sütun küçük bir şey değil bugün için bile… Ama bir şeyin büyüklüğünü belirleyen yalnız büyüklüğünün mutlak değeri değil onun nasıl algılandığıdır… Soyutlama seviyeleri çok 250 bin satırlık bir yazılım bir LARGE SYSTEMS olabilir. Nitekim, ADA ile yazılmış 250 bin satır C++ ile yazılmış 250 bin satırlık bir sistemden daha büyük olabilir… Ya da 5 kişilik bir ekibin yazdığı 800 bin satırlık bir paket 10 kişinin yazdığı 800 bin satırlık bir paketten daha büyük algılanabilir. Önemli olan yazılım paketinin büyüklüğü değil işin yapılması sırasında karşılaşılan güçlüklerden başarı ile çıkılmasıdır. Benzer bir yapı içinde 5 kişi, 10 kişinin karşılaştığı güçlükleri daha yoğun olarak yaşayabilir bazen…

Yazılım projelerinde boy ölçüşülen önemli bir güçlük ISO9000’de yüklenici tarafından yapılması gerektiği vurgulanan, müşteri tarafından belirtilen şartname maddelerinin doğal parçası olan, ‘implied requirements’’ın, yani yapılacak işin tümünün her yönüyle proje başlangıcında görülememesidir. Tıp alanından bir örnek verirsek, ameliyat masasına yatırdığınız canlının ne olduğunu tam olarak bilemiyorsunuz, ve bir amipin hücre duvarını tamir edeyim derken amip bir orangutana dönüşüyor masanın üzerinde, siz ameliyat yaparken…

Uzay istasyonu ya da Didim Branşid Kahini Tapınağı gibi bitmesi hiç mümkün olmayacak BÜYÜK SİSTEM’ler üzerinde çalışmak belki de daha küçük ve sınırlı sistemlerde karşılaştığımız güçlükleri yenmek için gerekli eşsiz tecrübeyi bize kazandırabilir… Nitekim, büyük yazılım sistemlerinde çalışan her usta mühendisin elinin altında bulunan, “Yazılım Ölçümlerinin Geçerliliğinin Değerlendirilmesi için Yöntem” IEEE 1992 adlı makaleyi yazan, Shneidewind, aslında, “Uzay Mekiğinin gelecek yazılım hatasının ne zaman olacağını haber veren ve IBM-Houston tarafından kullanılan” Schneidewind “Yazılım Güvenilirlik Modeli”’nin yaratıcısı belki de zamanımızın modern bir Branşid kahinidir…


Ali Rıza SARAL