Tuesday, October 16, 2007

EŞLEŞTİRMEK - MÜHENDİSLİKTE DUYGUNUN YERİ

Mühendislikle duygunun ne alakası var diye soracaksınız belki… Mühendislik daha çok matematik, fen gibi pozitif ilimlerle ilgiliymiş gibi algılanır. Bu yanılsayış biraz da yapmağa alışa geldiğimiz sistem tanımından kaynaklanır. Bir sistem belirli girişlere karşılık belirli çıkışlar üreten bu arada belki çevreden kaynaklanan bozucu işaretler de alan bir yapı olarak tanımlanır. Oysa bu sistem tanımında dışarıda kalan kullanıcı da vardır gerçek hayatta…

Kullanıcının sisteme dahil edilişi duruma göre bir gereklilik halini alabilir. Kullanılan sistemlerin karmaşıklığı ve büyüklüğü yani LARGE SYSTEMS oluşu kullanıcının sisteme dahil edilişini zorunlu kılar. Örneğin bir uçakta sistemin güvenliği ve emniyeti büyük ölçüde uçuş ekibine bağlıdır. Sistemin tüm tasarımı buna göre yapılır.

Bir hava trafik kontrolü sistemi, bir nükleer ya da geleneksel elektrik santralı kısaca emniyet ve güvenliğin belirleyici olduğu büyük sistemler ana olarak tek bir insan duygusuna dayanır: GÜVEN. Pilotlar kendilerini yönlendiren hava trafik kontrolörlerine, kontrolörler kullandıkları cihazlara, onları geliştiren ve bakımlarını yapan mühendislere GÜVENMEK zorundadırlar. Zor olan bir elektronik cihaz kutusunu bir araya getirmek ya da bir bilgisayar programını çalıştırmak değil ona olan GÜVENİ İNŞA ETMEKtir.

Aslında şöyle bir düşünürseniz eminim siz de hak vereceksiniz, mühendislik ile ilgili işlerde güven kelimesi belki hiç geçmez fakat projelerin her yerinde, tesliminden tutun sağlamlığına, maliyetinden tutun uzun vadeli bakımına ve geliştirilişine kadar her konuda, projenin her köşe bucağında güven ile ilgili küçüklü büyüklü koşullar, öneriler, tavsiyeler vardır.

İyi ve başarılı bir mühendis gözü kapalı güvenebileceğimiz, ibadet eder gibi çalışan, sözü her zaman doğru çıkan, eğer doğru çıkmıyorsa bunun bedelini gururla ödemek için gerekli fedakarlıkları yapıp durumu telafi eden, yalanı dolanı dolabı olmayan, rüşvet almayan, rüşvet vermemek için azami çaba harcayan ve rüşvetin yarattığı çürüyüşün kendine de zarar verdiğini çok iyi bilen bir mühendistir. Rüşvet vb. toplumsal değerlerdeki çürüyüş türleri büyük sistemlerde ve onların geliştirildiği projelerde ilk önce GÜVEN duygusuna zarar verir.

Eğer biraz daha yakından bakılırsa, korku, acımak gibi duyguların da ikincil ama önemli roller oynadığı görülür mühendislik projelerinde… Proje sonunda ekibin motivasyonunda ya da insanlara zarar vermek riski taşıyan çok ağır görevlerde çalışan kişilerin davranışlarında bu etkileri gözleyebiliriz… Bir projenin yönetilişi yalnızca MIL498, ISO12207 gibi sonucun kalitesini belirleyen bir takım kalıpları özü anlaşılmamış bir ‘askeri usul’ içinde uygulamak değildir.

Bir mühendislik projesinde ekibin motivasyonunu kontrol etmek ve liderlik edebilmek ekibin duygularını doğru yönetmekten geçer. Sizin takdiriniz bunun aksi ise, size şu soruyu sormak zorunda kalırım: İş güzel, ücret güzel, o zaman bazı mühendisler niye intihar ediyor?
Konu ile ilgili hayati derecede önemli bir yazıdan yaptığım çeviri-düzenlemesini aşağıda ince dikkatlerinize sunuyorum. Bu yazıda yalnız yukarıda kullandığım bazı düşüncelerin temellerini değil aynı zamanda uzun süreli dikkat toplamaklığın neden olduğu rahatsızlıklar vb. büyük sistem psikolojisinin affektif temellerine önemli değinişler bulacaksınız. Bundan sonraki yazılarımda affections – affective disorders vb. duygularla ilgili konularda da yoğunlaşacağım.

Tabii, son söz VİCDAN’ın. Avrupa Hava Seyrüseferi Güvenliği Kuruluşu EUROCONTROL ’de her iki yılda bir yapılan eleman değerlendiriş formunda 12 madde vardır. Bunlardan biri ‘professional conscience’ yani ‘mesleki vicdan’dır. Gönül ister ki ülkemizin büyük sistemlerle ilgili önde gelen şirketlerinde de MESLEKİ VİCDAN hatırlardan eksik edilmesin. Gönül ister ki yalnızca bu tür basit şeylerin gerçekleşmekliği için ülkemiz adım adım Avrupa Birliğine ’teslim olmasın’…

Ali R+ SARAL

BEYNİN EŞLEŞTİRMEKTEN ALDIĞI İÇSEL ÖDÜL
(The Brain’s Internal Reward from Matching)
Brian Bayly, Rensselaer Polytechnic Institute, Troy NY
Çeviren ve Düzenleyen: Ali Rıza SARAL

Kısa Özet
Zevk duygusu kişinin beyninde belirir. Hoş bir tat gibi tek bir uyarıcı tarafından harekete geçirilebildiği gibi iki unsurun, bir hatıra ve yaşanan ana ait bir algının biraraya gelişi nedeni ile de harekete geçebilir. Bu gibi karşılaşışlar tarafından oluşturulan zevkler, az fark edilir ama yaygın ve vazgeçilmezdirler. Bunlar insan yaşamının temel motive edicileri, şevklendiricilerindendirler.

Bir zevk kasılışı hiçbir harici uyarıcı olmadan yalnızca kişinin beyni içindeki işlemler sonucunda gerçekleşebilir. Örneğin, uykudan yeni uyanmış bir kişi bir basirete(kafasında bir fikir belirişi) ulaşabilir ve bundan doğan bir memnuniyet kasılışı yaşayabilir.
Basiret muhakemeseldir, cortex(kabaca beynin dış tabakası) içine uzanan sinirsel ilişkilere sahiptir, öte yandan fizyolojisi çok ayrı olan memnuniyet ya da zevk kasılışı büyük ölçüde subcortical’dır.

Daha nice bağlamda, zevk cortexe ait olaylardan doğar, çoğunlukla da bir müzik notasının önce beklenip sonra duyuluşu gibi eşleştiriş içeren olaylardan. Eşleştiriş bir niyet ve sonuç, bir hatıra ve o ana ait bir algı, yarım bir desen ve onun tümleyicisi, bir bulmaca ve onun sonucu vb. arasındadır.

Her durum bir üçlüdür: eşleşmiş ya da birbirine uyan iki oluşturucu olay ve sonunda ortaya çıkan zevk kasılışı. Bunun gibi zevk kasılışlarına ait delillerin çoğu öznel(subjektif)dir. Nesnel olarak yalnızca ensefalografi, fMRI ve kendini-uyarış(self-stimulation) aracılığı ile ve dolaylı ipuçları elde edebiliriz.

Eğer daha önce görülmüş ya da işitilmiş bir kelime kişiye ikinci bir defa sunulursa, olay-ilişkili potensiyeller ve hemodinamik(durdurulamayan) patlayışlar olur; Aynı zamanda çok sayıda kimyasal madde ve çoğunlukla cortexaltı bölgesindeki konumlar için, kendiliğinden-uyarılış(bir çeşit zevk-duyusundan kaynaklandığı varsayılabilen) bulunmuştur. Fakat kimyasallar, konumlar, patlayışlar ve potensiyeller zevk kasılışları ile zar zor ilişkilidir; öznel olarak iyi bilinse de zevk kasılışı süreci kendi başına fizyolojik olarak henüz bilinmemektedir.

Bu konunun ilgiye değer bulunuşunun nedeni, nadiren farkına varılacak kadar çok yaygın bir olgu olan eşleştirişten kaynaklanan zevkin bizim işleyişimizin merkezi bir özelliği oluşudur. İnsan muhakemesinin maymunlardan kopup farklılaştığı yol ayrımında, eşleştirişten kaynaklanan zevk belirleyici bir rol oynamış olabilir ve insan muhakemesinin incelenişinde çeşitli ipuçları bu üç yönlü bileşenler aracılığıyla teke indirgenebilir.

Giriş
İnsan yalnızca kafasında bir takım fikirleri evirip çevirirken bile bir zevk spazmına ulaşabilir. Böylesine bir zevk ya da ödül içsel olarak değerlendirilir çünkü bütün süreç beyin içinde gerçekleşir. Fakat harici uyarılar da bir beyni kendini ödüllendiresi için uyarabilir; böyle durumlarda, süreci harekete geçiren harici bir uyarı olsa da, zevk kasılışına neden olan işlem süreçleri beynin içindedir. Burada amacımız içsel ödülü bir çok bakış açısından incelemek, yani kendi yapısına ilişkin mümkün olduğu kadar çok ipucu toplamaktır. Bir yan amacımızda aşağıdaki soruyu sormaktır: eğer belirgin durumlardan yola çıkarsak ve ödülün daha zayıf olduğu belirsiz durumlara doğru gidersek, söz konusu durumların çeşitliliği ne kadar genişler? Bunun çok geniş olduğunu ileri sürüyorum; belirgin durumların güçlülüğü değil fakat belirsiz durumların yaygınlığı(ubiquity) konuya önem kazandırmaktadır.

Bu yazıda ilgimiz kasılış ya da bir an gibi kısa süreli ödüllerle sınırlanmıştır. Dakikalar ya da saatler gibi daha uzun süreli etkiler yalnızca kısa vadeli etkiler söz konusu olduğunda ele alınmıştır.

Ağımı geniş atışıma rağmen, iyi-tanımlanmış bir merkezi konuyu göz önünde bulundurmağı umuyorum. Ele alacağım şeyleri iyi tanımlanmış tutmak için, ödül alınabilecek zihinsel faaliyetlere ait üç örnek ile başlıyorum. Örnekler görüldükten sonra, parçanın yapısını gösterecek bazı daha ileri yorumlarda yapılabilir.

Örnek 1. Bir kişi bir problem üzerinde bir süre çalışır fakat onu çözmeden yatağa gider.
Ertesi sabah, uyandıktan sonra fakat hiçbir dış uyarı olmadan, iki zihinsel olay gerçekleşir.
(i) problemin yanıtı bilinci içine bob diye zıplar, ve (ii) söz konusu kişi yükseliş hissini duyar. Yükseliş hissi algılanan çözüm kadar belirlidir; kişi yatar durumda olduğu, yatağının içinde rahat bir sıcaklık içinde olduğu vb. ‘nin farkında olduğu kadar güçlü bir şekilde bu yükseliş hissini duyar. Yükseliş duygusunun ne kadar sürdüğü değişkendir, fakat duyarsız halden yükseliş haline geçiş tamamen belirli bir olaydır.

Örnek 2. Resim bulmacası üzerinde çalışış.
Bir bulmaca hemen hemen tamam hale gelince, bir başarı hissi belirginleşir, fakat başlangıç aşamalarında bu duygu yoktur. Yine de erken aşamaların sıkıntıları çekilebilirdir – kişi bulmacayı zevki için yapar. Kişi bir parçaya dikkatini toplar, ona uyan ikinci bir parça arar, ve hop! İşte orada! “Bulmaca yapmak” bu gibi anlar dizisidir, ve bu gibi her an küçücük bir ödüldür.
Örnek 3. Sporda bir vuruş.
Golf, tenis, beyzbol, kriket ve diğer bir çoğu genel olarak sopa ve top oyunudurlar. Bunlardan herhangi birinde, topa sopa ile vurulur ve her sopanın ‘yumuşak bir noktası’ vardır. Merkezde olmayan bir vuruş rahatsız edicidir fakat eğer ‘yumuşak nokta’yı yakalarsanız bir yükseliş duygusu hissedilir.

Vuruşun sonucu ayrıdır. Sonuç olumlu ya da olumsuz ne olursa olsun hatta felaket derecesinde kötü bir sonuç olsa bile duyduğunuz yükseliş,yani ideal şekilde yakalayış duygusu yok edilemez bir tecrübedir.

Bu örnekleri göz önünde tutarak, üç soru ortaya koyabiliriz:
1 Bu genel çeşit yükseliş duygusuna neden olan zihinsel olaylar ne kadar çeşitlidir? (Önerilen cevap: çok geniş).

2 Bu tecrübenin kendisi ne kadar geniş ya da dardır?
Her defasında bağlamdan bağımsız ve yalnız yoğunlukça değişen “aynı yükseliş” mi dir veya yükseliş çeşitleri kadar çok sayıda yükseltici hikayeler mi vardır?
(Cevap: hemen hemen çok dar).

3 Hangi yöntemler nörofizyolojik temeller hakkında ipuçları verir? [Cevap:
(i) görüntüleyiş, özellikle fMRI and ensefalograpfi, ve
(ii) kendi kendini uyarış (self-stimulation) çalışmaları ].

Genel olarak, yükseliş veya zevk kasılışını verenin zihin içinde iki şeyin eşlenişi olduğu ileri sürülecektir. Bu öneri geçerliliğini koruyabildiği sürece, eğitim ve geleceğimiz üzerinde ve aynı zamanda evrim ve geçmişimiz ile ilgili çeşitli sonuçlara ulaşmaklığımızı sağlayacaktır..

Hangi zihinsel faaliyetler veya süreçler zevk verir?
Bir ilk kaba değerlendiriş aşağıdaki gibidir:

Dahil edilenler: şiir, müzik, görsel sanatlar, dans, dekoratif sanatlar;
bir zanaat ya da becerinin icra edilişi;
spor becerileri;
hem amatör hem de profesyonel (bilim, matematik vb.) bulmacalar,
şakalar.

Hariç tutulan: sıcaklık, hoş koku, hoş tat vb. duyularımıza sadece uyumlu gelen olaylar;
muhakemeselden çok güdüsel veya hormonal olan, cinsel faaliyet, bebek emzirmek, bir yarışı kazanmak, açlığı ya da susuzluğu bastırmak gibi süreçler.

3. sorudan sonraya ertelenenler: Okumak;
Sosyal faaliyetler, özellikle sohbet;
Birisini ya da bir binayı tanımak, veya eski olayları hatırlamak gibi bellek süreçleri
İlk grup içinde bazı hemen göze çarpan figürler vardır, mesela tekrar. Şiir, müzik ve dansta tekrarın özel çeşitleri olan ritim veya ölçü vardır. Şiirin ikinci bir yanı olan kafiye bir başka çeşit tekrardır. Mimari ve tığ işi motiflerin doğru tekrarı nedeni ile zevk verirler. Bir ekmek dilimini ustaca kesmek bile eğer art arda aynı şekilli dilimler kesilirse ortaya bir zevk çıkışına neden olur.

İkinci tür bir gruplayış aşağıdadır:
Bir niyet ve ona denk düşen bir olay;
Bir beklenti ve ona denk düşen bir olay;
Bir ihtiyaç ve ona denk düşen bir olay;
Bir umut ve ona denk düşen bir olay;

Niyetleri göz önüne alınız: bir zanaat ya da ustalığı icra eden herhangi bir kişi için, niyetlenilen ile denk düşen bir sonuç üretişin tekrar tekrar verdiği zevk vardır. Ve icra etmekte bir ustalık olduğu için, bir müzisyen ya da dansçı belirleyici nota veya hareketi tam istediği gibi yapmaktan zevk alır. Öte yandan, bir izleyici açısından, bir beklenti ve bir olaydır denk düşüp eşleşen. Örneğin, tekrar müziği ele alırsak, yalnız icracı tam olarak o notayı çalmağı niyet etmez ama aynı zamanda dinleyici de onu bekler ve eşleştiriş gerçekleşince zevk alır; aslında o notanın gelişi neredeyse bir ihtiyaçtır.

Benzer şekilde bir kemer inşası hemen hemen bittiğinde ve yalnız en üstteki son taş eksik kaldığında, son taşın yerleştirilişi zevk verir; bu durumda, bu olay niyet, beklenti ve ihtiyacın her üçünü de karşılar.

Bir niyete, bir beklenti vb.’ye olan bağlantı zevkin eşleştirişten doğan tek algı olmadığını belirtmeğe müsaade eder; hatta eşleştiriş zevki o andan doğan tek zevk bile olmayabilir.
Bir ustalık ya da yeterlilik duygusu da zevk verir ve sonuç niyete denk düşüp onunla eşleşirse, eşleştiriş kadar ustalığın da tadını çıkarırız. Öte yandan, gelesi beklenen bir müzik notasıyla ilgili dinleyicinin hiçbir niyeti yoktur – yalnız icracının vardır; dinleyici daha çok bir gerilim içindedir ve beklenen nota geldiği zaman, eşleştiriş kadar rahatlayışın da tadını çıkarır.

Bu örnekler şunu vurgulamak için: Bu durumların herhangi birisinde eşleştirişten kaynaklanan zevkin zevk alışın ana kaynağı olduğunu kesinlikle belirtmiyorum, hatta önemli bir kaynağı olduğunu; belirtmek istediğim nokta bunun yaygınlığı, eşleştirişten kaynaklanan zevkin alınan genel zevkin bir parçası olduğu anların çok geniş çeşitliliği…

Mümkün durumların toplam sayısı o kadar çok ki birkaç belirtici örnek daha verişimiz yeterli olacaktır:

Bir espri bir öncül ifade ve vurucu-satır’dan oluşur. Öncül ifade düşüncelerimizi belirli bir şeye yönlendirir; vurucu-satır (sürpriz etkisi sağlayarak) başka bir yönden gelir fakat duruma uyduğu o anda görülmek gerekir; aksi halde espri başarısız olur.

Mart 1953’te, James Watson, DNA hakkında kafa yorarken masasının üzerinde iki çift kesilmiş şekil vardı. Çiftin bir tekini böyle diğerini öbür türlü eşleştirince her ikili geometrik olarak benzer hale geldi! Ve böylece eşleştirerek DNA bulundu. Buna benzer, bir çok kutlayış ya da Eureka anları vardır. Bunlar birinin uykudan uyanış anı ya da ünlü bilim adamları ile sınırlı değildir; herhangi bir insanın herhangi bir konuyu anlayışı adım adım artar, ve her adım daha önce ayrı ayrı bilinen fakat bağlantısı kurulmamış olan iki şeyin nasıl ilişkili olduğunun aniden algılanışıdır.

Her defasında aynı zevk mi alınır?
Hayır, fakat bütün tecrübelerin ortak bir yanı vardır. İnsan beyni dikkat çekecek kadar paralel çalışan bir işlemci(processor)dir; herhangi bir anda sayısız farklı işlem süreçleri(procedure) devam etmektedir. Yalnızca bir grup, bir noktaya kadar bilinçli küçük bir azınlık üzerinde dikkatimizi toplayabiliriz; o zaman bile eşzamanlı işlem süreçleri geçerli kuraldır.

…eşleştiriş ve ona EK OLARAK başka bir şeyden zevk alıyoruz

Bir beklenti sonuç ile eşleşip gerçekleştiğinde, gerilimden kurtuluruz; Bir niyet eşleşip gerçekleştiğinde, ustalık veya zafer hissi alırız. Bir ihtiyaç eşleşip karşılandığında veya bir sorun hallolduğunda, eşleştirişin tadını çıkarır ve ustalık ve gerilimden kurtuluşu hissederiz.

Bir espri dinleyicinin durumu o anda yakalayamadığı özel durumda, tam bir saf örnek sağlayabilir.

Çok sayıda dakika veya saat boyunca dinleyici hem öncülü hem de vurucu-satırı zihninde taşır;
Sonra aniden “jeton düşer.” Olay istemeden, niyetsiz ve beklenmeden olmuştur, yine de bir gülümseyişi harekete geçirir; eşleştirişten kaynaklanan makul saflıkta bir örnektir.

Öyle ise sav, zevkin geniş bir bağlam çeşitliliğinde zihnimiz içinde iki şeyin eşleştiği zaman hissedildiğidir. Yoğunluk durumdan duruma değişir ve aynı zamanda daha başka ne olup bittiği konusunda büyük bir çeşitlilik vardır. Her defasında aynı tür zevkin tekrar belireceğine ilişkin basit düşünceyi şimdilik koruyabiliriz.

Gerçekte insan hayatı boyunca, güçlükler binbir türlü fakat fizyolojik yanıt repertuarımız (korku, kızgınlık, vb) aşırı derecede küçük. Düşünceler sayılamayacak kadar çok fakat duygular onlara göre daha az.