Friday, May 22, 2009

Ne yaptığını bilmek ve ITIL

Amerika’da hocalarımdan biri demişti. ‘Ali okulun bahçesine çıktığında ilk önce ne yapacağına karar vereceksin, nereye gittiğini bileceksin, ne yaptığını bileceksin!’ Batı kültüründe, özellikle de Amerikan kültüründe önemli bir kavram ‘ne yaptığını bilmek’. Sartre’ın olgusalcılığında bilinçaltı ve otomatik süreçlere yer olmaması bir tesadüf mü acaba?

Biz de adettir, saymak ölçmek ayıptır. Ne kadar kazandığınızı sayarsanız bereketi kaçar işinizin! Sevgilerimiz bile ölçülmez hatta bu yüzden ölçüsüzdür sevgilerimiz… Küçük çocukları annelerini ne kadar sevdiklerini göstermeğe zorlarız şaka yollu, kollarını açarak… Sevginin ölçülmezliğidir küçük çocuğun kendi kollarını alabildiğine açarak göstermeğe çalıştığı… Kısacası bizim kültürümüzde fazla ölçüp biçmek hesaplamak ayıptır.

Batı kültüründe ise hemen herşey ölçüp biçmeğe dayanır. ‘Eğer ölçemiyorsan yönetemezsin’ der çok bilinen bir Batı dünyası sözü… Amerikan kültüründe Avrupa’dan daha farklı olarak konsantrasyon ve hareket öndedir. Örneğin basketbol oyununda olduğu gibi… Hedefe konsantre olmak, ne yaptığını ne istediğini an be an bilerek hareket etmek, nesiller boyu bir milleti soyut ülküler değil somut bir davranış kültürüne göre yetiştirmek şüphesiz Amerikan başarısında önemli bir rol oynar.

Amerikan nüfüsunun temelinin, göçmenlerden ve onların yetiştirdiği yeni nesillerden oluştuğunu düşünürsek, hedefe konsantre olmak ve ne yaptığını bilmek kavramlarının niye bu kadar önemli olduğunu daha iyi anlarız.
Gemi ve denizcilik kültürüdür bütün bunların altında yatan. Nüvesinde yatan her bir ferdi onlarca gün süren çetin bir Atlantik yolculuğundan geçerek oluşmuş bir millettir Amerikalılar.

Bizim kültürümüz ise konsantre olan insanı pek sevmez… Biz hayal eden, dalan kendini duygularına kaptıran,
sevince coşan insanlar yetiştiririz. Bizim insanımız tepesi atınca gözü bir şey görmez, kasırga gibi eser, döver, savaşır. Bizim insanımız fedakardır, öyle hissederse eğer canı dahil herşeyini verir. Vb. Bizi bize anlatmağa gerek yok. Son bir nokta, biz kültürümüzü kendi haline bırakırız, pek yönlendiremeyiz Amerikalılar gibi…
Aslında, bu da bizim kültürümüzün ve içinde bulunduğumuz coğrafyanın bir gereğidir.

Şimdi bu durumda Batı dünyasında geliştirilmiş ITIL(1)’ı alıp Türkiye’ye uygulamak acaba ne kadar gerçekçi olur? Kısa bir süre ITIL’ı yayarak var olmak çabası içindeki bir şirkette yönetici olarak yaptığım kadarı ile, bu çok zor bir iş… Bakıyorsunuz konuştuğunuz kişi yukarıda bahsettiğim ‘ölçmezsen yönetemezsin’ prensibini dahi bilmiyor, bilse bile reddediyor. Ekonomik kararların çok kısa vadeli olarak verilebilmesi, yönetimden stratejisinden çok kısa süreli gerçekleşen olayların ve olguların anlık etkileri ile karar vermeğe ‘zorunlu’ bir yönetim anlayışı ölçmeği gereksiz hatta anlamsız kılabiliyor bir çok şirkette…

Bu durumda TIFIL uygulamasına geçmek için atılacak ilk adım, Yardım Masası ve Operasyonel durum gözlemeğe yönelik araçları kullanmak. Sorunların müşteri tarafından bildirilmesi ve kayda alınıp ilgililere atanması şu andaki Türkiye durumunda geçerli olabilecek bir hedef. Operasyonel durum gözlemeğe yönelik büyük panel ekranlar da gösterişi ve bir bakışta karışık ve geniş bir network üzerindeki sistemleri görmek için cazip… Ama Yardım Masası sistemine giren isteklerin takibi ve Hizmet Seviyeleri ile ilişkilendirilmesi gibi şeyler bizim ülkemiz ekonomisi ve insanı için fazla soyut ve hayali…

Ekonomideki sığlığın bir sonucu her alanda yetersiz eğitim, kalite ve sayıda eleman kullanımı. Ayrıca, ITIL’ın gerektirdiği karışık bir sistemi kurmağa yönelik donanım ve yazılım yatırımından kaçınan şirketlerin sayıları az da değil, üstelik sözünü ettiğim şirketler küçük te değil.

Bir başka sorun da, ITIL’a geçişin sürekli, adım adım ilerleyen sabırlı bir çalışma ve yatırım gerektirmesi… Bilmem bu size bir şey hatırlatıyor mu? Biz de çok yaygın bir yönetim tekniği, projeleri olabildiğince geciktirip daha sonra da en kısa sürede bitmeğe zorlayarak maliyetleri düşürmek değil midir?

ITIL konusunda hem IBM’in hem de HP ‘nin çeşitli ürünleri var. HP’nin sunduğu bazı ürünler .net’ten bile çok geri teknolojide fakat HP sunduğu ITIL ile ilişkili tüm ürünlerinin bütünsel işlevselliği ile dikkat çekiyor.

ITIL governance’ı yani yönetilebilirliği arttıran bir yaklaşım Yönetilebilirliğin artması yani yönetimin kontrol yeteneğinin artması daha alt seviyelerdeki çalışanların insiyatiflerini azaltıcı bir etki yapabilir bazı durumlarda.
Örneğin, Yardım Masası kanalı ile Hata Yönetimi, bazı durumlarda müşterinin doğrudan teknisyeni arayıp işini çabukça ve ‘kolayca’ halletmesini engelleyebilir. Unutmamak gerekir ki Governance Amerikan kültürü tarafından ve Amerikan toplumunun ihtiyaçları ve çalışma şekline göre geliştirilmiştir. Türkiye’nin şu andaki durumunda rasyonel midir düşünmek gerekir.
Kısacası, TC devleti açık ve kesin bir karar verip, Batı değerlerini, kültürünü tereddütsüz benimsemeden ve buna ilişkin global ekonomik kararları uygulamağa koymadan ITIL’ın Türkiye’de adım adım, yavaş yavaş vb. uygulanması imkansız değilse bile zor bir iştir. Tabii, bu tür bir yaklaşımın başarısı, bir milletin binlerce yıllık kültürünü ‘silmeğe’ bağlanamaz. Türk insanının başarısı, ‘ense yapmağı’ bırakıp yaşamın her alanında yeni ve modern bir kültür (göbek atma kültürü değil) yaratabilmesine bağlıdır .


KAYNAKLAR:
1) The IT Infrastructure Library, An Introductory Overview of ITIL® V3, Version 1.0