Saturday, December 10, 2011
The Singularity of Mind
Zihnin Tekilliği
“Mein Sohn! Tue das, was in (deinem) Herzen (ist)”
“My son! Do what in your heart is.”
“Oğlum! Kalbin ne diyorsa onu yap.”
Cognition exists as the processes of division or unision. The difficulty of the unknown is divided to its parts and a solution turns out to knowledge when united with the existing solutions.
Muhakeme parçalara bölmek ve parçaları bütünleştirmek süreçlerinden oluşur. Bilinmeyenin güçlüğü parçalarına bölünür ve bir çözüm varolan diğer çözümlerle birleşip bütünleşerek bilgiye dönüşür.
Mind exists abstractly as a complex system of functional abilities of the brain. When the brain is faced with a difficulty it divides itself to different compartments. Infact, in the beginning of self, when a two year old child is faced with the difficulty of speaking, he/she chooses inevitably to identify self. Speaking forces the use of ‘I’ hence dividing the world as others and ‘self’.
Zihin beynin fonksiyonel yeteneklerinin soyut bir kompleks sistemi olarak var olur. Zihin bir güçlükle karşılaştığında kendini farklı kısımlara böler. Aslında benliğin başlangıcında, konuşmanın güçlüğü ile karşılaştığında, iki yaşındaki çocuk kaçınılmaz olarak kendi benliğini belirlemeği seçer. Konuşmak ‘ben’i kullanmağı zorunlu kılar ve böylece dünyayı başkaları ve ‘kendim’ şeklinde böler.
Camın Ötesine Geçmek(http://alirizasaral.blogspot.com/2008/12/camin-tesine-gemek.html)
The child mind’s skill of dividing self to face difficulties continues in the rest of the life. We develop many subpersonalities to handle the difficulties of various contexts that we live in our daily life, father/mother, family relations, job relations, neighbors, friend circles, professional expertises etc.
Çocuk zihninin güçlükleri göğüslemek için kendini bölümlere ayırma becerisi ömrünün geri kalan kısmında devam eder. Baba/anne, aile ilişkileri, iş ilişkileri, komşular, arkadaş çevreleri, profesyonel uzmanlıklar vb. Günlük hayatında yaşadığımız bir çok bağlamda karşılaştığımız güçlüklerle başederken birden çok alt-kişilik geliştiririz.
Through all the divisions that mind undergoes, one thing remains constant, self-consciousness. Individual percieves self as a single person that he knows as. Sometimes we feel ashamed or we can not associate what we do with what we feel ourselves as but still the reference to the self remains constant. OR sometimes we do things that we accept we do not expect to achive by ourselves.
Zihnin uğradığı bütün bölünmeler içinde bir tek şey sabit kalır, benlik-bilinci. Birey benliğini bildiği tek kişi olarak algılar. Bazan yaptığımız şeyi kendimize yakıştıramayız fakat kendi benliğimize olan ilişkimiz sabit kalır. Yada kendimizden beklemediğimiz işler becerdiğimizi kabul ederiz.
One reason that causes the sense of constant self-perception is the basic education and the cultural tendency of the society at that period of time. I believe, the Turkish society is still living a predominantly romantic period and this is effecting the child rear up and the self-perception of the grownups.
Kendimizi sabit şekilde algılamamızın nedenlerinden biri temel eğitim ve toplumun o dönemdeki kültürel eğitimidir. İnanıyorum ki, Türk toplumu hala baskın olarak romantik dönemi yaşıyor ve bu çocuk yetiştirmeyi ve yetişmişlerin kendi benliklerini algılamalarını etkiliyor.
Singularity of the human-mind is a wrong perception taught by the society, child bring up, basic education, religion and so on. Infact, research in the last 20 years have physically proved that, for various functions of mind, different sections of brain gets activated.
Zihnin tekilliği toplum, çocuk yetiştirme, eğitim, din ve diğerleri tarafından öğretilen yanlış bir algılama şeklidir. Aslında, son 20 yıldaki araştırmalar zihnin farklı fonksiyonları için beynin farklı kısımlarının çalıştığını fiziksel olarak ispatlamıştır.
The below quotation is taken from the sum up section of:
Aşağıdaki alıntı şu kaynağın sonuçlar bölümünden alınmıştır:
PREFRONTAL AND ANTERIOR CINGULATE CONTRIBUTIONS TO VOLITION IN DEPRESSION
Jack B. Nitschke and Kristen L. Mackiewicz
Waisman Laboratory for Brain Imaging and Behavior
Departments of Psychiatry and Psychology, University of Wisconsin
It explains how the human volition is implemented by the brain. Two specific and distinct regions interact to achieve the volition function.
İnsan iradesinin beyinde nasıl gerçekleştirildiğini açıklıyor. İki belirgin ve ayrık bölge irade fonksiyonunu gerçekleştirmek için etkileşiyor.
“In this chapter, we have outlined two constituent components in the neural circuitry of volition: the DLPFC and the ACC. These structures have distinct roles that contribute to the selection and implementation of action plans.”
“Bu bölümde, irade sinirsel devresine oluşturucu katkıda bulunan iki bileşeni özetledik: DLPFC ve ACC. Bu yapılar eylem planlarının seçimi ve gerçekleştirilmesine katkıda bulunan ayrık rollere sahiptir.”
DLPFC and ACC’s functions:
“Subserving cognitive control, the DLPFC is involved in the representation and selection of goals and in the implementation of action plans and behavioral change.”
“Muhakemesel kontrol altyüklenicisi olarak, DLPFC hedeflerin temsili ve seçimi ile ve eylem planlarının gerçekleştirilmesi ve davranışsal değişiklik ile uğraşır.”
“The ACC has been implicated in monitoring conflict among external and internal cues, with the dorsal ACC modulating cognitive aspects and the ventral ACC more involved in affect.”
“ACC dışsal ve içsel ipuçları arasındaki çatışmaları gözlemekle meşguldür, dorsal ACC muhakemesel ve ventral ACC hazsal.”
Interaction between ACC and DLPFC:
ACC ve DLPFC arasında etkileşim:
“It plays a central role in signaling and recruiting additional brain regions, particularly the DLPFC, to resolve the conflict and initiate the appropriate action. “
“Daha başka beyin bölgelerine işaret göndermek ve onları devreye sokmakta merkezi bir rol oynar, özellikle DLPFC’yi çatışmayı çözmek ve uygun eylemi başlatmak için.”
Collective function of both:
İkisinin ortak işlevi:
“Working in concert, these two key regions form the cornerstones of the neural signature of volition, especially with regard to the implementation of volitional action plans. “
“Bu iki bölge uyum içinde çalışarak irade sinirsel kimliğinin köşe taşlarını oluşturur, özellikle iradi eylem planlarının gerçekleştirilmesine bağlı olarak.”
“The cascade of events that occurs allows for the eventual selection of new goal‐directed behaviors that override previously established behavior patterns.”
“Oluşan olaylar zinciri yeni hedefin nihai seçimine izin verir - daha önce yerleşmiş davranış desenlerinin üstüne çıkan davranışları yönlendirir.”
Our brain is formed of many centers and works like a dynamic complex multiprocessor system. But human mind percieves self as a single unity. Infact, there are some cultural hints that point out to some possibilities of making use of the multiplicity of the brain.
Beyin çok sayıda merkezlerden oluşur ve dinamik kompleks bir çoklu-işleyicili sistem gibi çalışır. Fakat insan zihni kendini tek bir bütün gibi algılar. Aslında, beynin çoğulluğunu kullanan bir kaç olasılığa işaret eden bazı kültürel ipuçları var.
Daisuke YOSHIDA’s book “Die Syntax des althethitischen substantivischen Genitivs” page 5 alludes to
An Anatolian Hittite King’s thousands of years old advise:
Daisuke YOSHIDA’nın kitabı “Die Syntax des althethitischen substantivischen Genitivs” sayfa 5 bir Anadolu Hitit kralının binlerce yıllık tavsiyesine değinir:
“Mein Sohn! Tue das, was in (deinem) Herzen (ist)”
My son! Do what in your heart is.
“Oğlum! Kalbin ne diyorsa onu yap.”
The seperation of decision processing between two seperate centers, brain and heart clearly resembles the DLPFC and ACC processing...
Karar verme sürecinin beyin ve kalp arasında bölünmesi DLPFC ve ACC süreçlerine açıkça benzeşmekte...
If throughly studied one can find similar cultural elements in relation to the thinking-processing speed. The brain uses different types of processing for different tasks. For example, things related to safety requires a “clear and unhesitating, calm mind”. This may be related to not only the character of the situation processed but also the specific processing center(s) being used for that task.
Eğer derinlemesine incelenirse düşünme-işlem hızına ilişkin benzer kültürel unsurlar bulunabilir. Beyin farklı işler için farklı işleme tipleri kullanır. Örneğin, emniyet ile ilgili şeyler “açık, tereddütsüz ve sakin bir zihin” gerektirir. Bu o durumun karakteri ile ilgili olabilir ama aynı zamanda o iş için kullanılan belirli işlem merkez(ler)inin karakterinden kaynaklanıyor da olabilir.
An notorious other multiplicity is the emotions and cognition split. When carefully studied one can easily find the strong affects of romantism in the Turkish culture in this area. The tendency to bring up children with a singular mind is reflected in the feel-think duality and the exclusive importance attributed to feelings...
Adı çok geçen bir başka çoğulluk örneği de duygu ve muhakeme ayrımıdır. Dikkatle incelendiğinde bu alanda Türk kültüründeki güçlü romantik etkiler bulunabilir. Çocukları tekil bir zihinle yetiştirmek eğilimi duygu-düşünce ikilemi ve duygulara verilen tek yönlü önemde yansımakta...
I believe, in a century with increasing complexity of systems that we use, we are faced with the necessity of changing our education and child bring up systems. We should stop bringing up people who concentrate uncontrollably when faced with emergencies or difficulties. We should stop creating human triggers who can not change what they do once they are trigged. We should train flexible people who can react to big emergencies but return to normal function afterwards in a short while. We should bring up controllers who can control may be 2-3 times more air traffic using more complex and sophisticated systems.
İnanıyorum ki kullandığımız sistemlerin giderek karmaşıklaştığı bir yüzyılda, eğitim ve çocuk yetiştirme sistemlerimizi değiştirmek gerekliliği ile karşı karşıyayız. Acil durumlarla ya da güçlüklerle karşılaştıklarında kontrolsüzce konsantre olan insanlar yetiştirmeğe son vermeliyiz. Bir kere tetiklendi mi yaptıkları şeyi değiştiremeyen insan tetikleri yetiştirmeğe son vermeliyiz. Büyük acil durumlara müdahele edebilen fakat sonra kısa süre içinde normal yükümlülüklerini sürdürebilen esnek insanlar yetiştirmeliyiz. Daha karışık ve sofistike sistemler kullanarak, belki 2-3 misli daha çok hava trafik yükünü kontrol edebilen kontrolörler yetiştirmeliyiz.
This is a task much further than that can be achieved with current computer games or action movies.
We are faced with an immense task of changing our education and child bring up system in order to create the modern individual who can percieve his own depths of multiplicity and use the hidden advantages against the terrible risks.
Bu şu anda var olan bilgisayar oyunları ve bilimkurgu - macera filmleriyle elde edilebileceklerin çok üstünde bir iştir. Kendi çoğulluğunun derinliklerini algılayacak ve bunda gizli avantajları korkutucu risklere karşı kullanabilecek modern bireyi yaratmak için, muazzam bir iş olan eğitim ve çocuk yetiştirme sistemlerimizi değiştirmek gerekliliği ile karşı karşıyayız.
Thursday, November 10, 2011
WUNDT - Volitional Processes - İradesel Süreçler
Hiç bir his ya da duygu yoktur ki şu veya bu şekilde bir iradesel davranışı hazırlamasın ya da en azından onun hazırlanışında payı olmasın.
WUNDT
§14 VOLITIONAL PROCESSES.
İRADESEL SÜREÇLER
Wilhelm Max Wundt (1897), Outlines of Psychology - Translated by Charles Hubbard Judd (1897)
1. Every emotion, made up, as it is, of a series of interrelated affective processes having a unitary character, may terminate in one of two ways.
Bütünleştirici bir niteliğe sahip, birbirleriyle ilişkili, bir dizi hazsal süreçten oluşuk her duygu iki yoldan biriyle sonlanır.
It may give place to the ordinary variable and relatively unemotional course of feelings.
Yerini duyuların alışılmış değişken ve görece duygusuz işleyişine bırakır.
Such affective processes that fade out without any special result, constitute the emotions in the strict sense ...
Özel bir sonuç vermeden sönüp kaybolan böyle haz süreçleri en yalın anlamda duyguları oluşturabilir...
The process may, in a second class of cases, pass into a sudden change in sensational and affective content, which brings the emotion to an instantaneous close; ... these are called volitional acts. The emotion itself together with its result is a volitional process.
İkinci bir durum sınıflamasında, süreç duyusal ve hazsal içerik içinde ani bir değişime geçiş yapabilir ve bu geçiş duyguyu o anda sonlandırır; ... bunlara iradesel davranış denir. Duygu kendi sonucu ile birlikte bir iradesel süreçtir.
A volitional process is thus related to an emotion as a process of a higher stage, in the same way that an emotion is related to a feeling. Volitional act is the name of only one part of the process, that part which distinguishes a volition from an emotion.
Bir üst aşama süreci olarak bir iradesel süreç, bir duyguya bu şekilde ilişkindir, tıpkı bir duygunun bir his ile ilişkili olduğu gibi. İradesel davranış sürecin yalnız bir kısmının ismidir,
onun bir iradeyi bir duygudan ayıran kısmı olarak.
The way to the development of volitions out of emotions is prepared by those emotions in connection with which external pantomimetic movements (p. 173) appear. These movements appear chiefly at the end of the process and generally hasten its completion; this is especially true of anger, but to some extent also of joy, care, etc.
Duygulardan irade oluşturulmasına giden yol, harici pantomimetic (pantomimdeki gibi salt hareketsel-ARS) hareketlerin onlarla ilişkili olarak ortaya çıktığı duygular tarafından hazırlanır. Bu hareketler çoğunlukla sözkonusu sürecin sonunda ortaya çıkar ve onun tamamlanmasını hızlandırır; bu özellikle kızgınlık için doğrudur, fakat bir ölçüde sevinç, esirgeme, vb. için de geçerlidir.
Still, in these mere emotions, the changes in the train of ideas which are the immediate causes of the momentary completion of the emotion in volitions and also the characteristic feelings attending these changes, are all wanting.
Yine de, bu salt duygular içinde, duyguların o anda iradeye dönüşmesinin anlık nedeni olan düşünce sıralaması içindeki değişiklikler ve dahası bu değişikliklere eşlik eden tipik duygular ‘istek’’tir.
This close interconnection of volitional acts with pantomimetic movements necessarily leads us to look upon those volitions which end in certain bodily movements resulting from the preceding train of ideas and feelings, that is, those [p. 184] ending in external volitional acts, as the earliest stages in the development of volitions.
İradesel davranışların pantomimetik hareketlerle yakın ve karşılıklı bağlantısı bizi, kendisinden önce gelen his ve düşünce dizileri sonucunda ortaya çıkan belirli vücutsal hareketlerle, yani harici iradesel davranışlarla sona eren bu iradelere, iradenin gelişiminde en erken aşama olarak bakmaya yönlendirir.
The so-called internal volitional acts, on the other hand, or those which close simply with effects on ideas and feelings, appear in every case to be products of a more highly developed intelligence.
Öte yandan, içsel irade davranışları diye adlandırılan ya da düşünceler ve hisleri etkiliyerek basitçe sona eren irade davranışları, ilgili her bir durumda daha yüksek bir zekanın ürünü olarak ortaya çıkar.
A volitional process that passes into an external act may be defined as an emotion which closes with a pantomimetic movement that has, in addition to the characteristics belonging to all such movements and due to the quality and intensity of the emotion, the special property of producing an external effect which removes the emotion itself.
Bir dışsal davranışa geçiş yapan bir iradesel davranış bir pantomimetik hareket ile sona eren
bir duygu olarak tanımlanabilir. Bu pantomimetik hareket bu tür bütün hareketlerin özelliklerine ek olarak ve duygunun yoğunluğu yüzünden, duygunun kendisini yok eden bir dışsal etki oluşturmak özel niteliğine sahiptir.
Such an effect is not possible for all emotions, but only for those which the very succession of component feelings produces feelings and ideas which are able to remove the preceding emotion.
Böylesi bir etki bütün duygular için mümkün değildir, fakat yalnızca kendilerinden önce gelen duyguyu yok edebilecek his ve düşünceler üretebilen, art arda bileşen hislerden oluşan özel diziler için mümkündür bu.
This is, of course, most commonly the case when the final result of the emotion is the direct opposite of the preceding feelings. The fundamental psychological condition for volitional acts is, therefore, the contrast between feelings, ... .
Tabii, bu durum, duygunun nihai sonucunun önceden gelmiş olan hislerin doğrudan zıttı olduğu zaman geçerlidir. İradesel davranış için temel psikolojik koşul, hisler arasındaki zıtlıktır....
The seizing of food to remove hunger, the struggle, against enemies to appease the feeling of revenge, and other, similar processes are original volitional processes of this kind.
Açlığı gidermek için yiyecek elde etmek, intikam duygusunu bastırmak için düşmanlara karşı mücadele etmek, ve diğer, benzer süreçler bu türden özgün iradesel süreçlerdir.
The emotions coming from sense-feelings, and the most wide spread social emotions, such as love, hate, anger, and revenge, are thus both for men and animals the common origin of will.
Bu yüzden, duyu-hislerinden gelen duygular, ve sevgi, nefret, kızgınlık, ve intikam gibi en yaygın sosyal duygular, hem insan hem hayvanlarda ortak istek kaynağıdır.
A volition is distinguished in such cases from an emotion only by the fact that the former has added to its emotional components an external act that gives rise to feelings which, through contrast with the feelings contained in the emotion, bring the emotion itself to an end.
Bu tür durumlarda bir irade bir duygudan, yalnızca iradenin duygusal bileşenlerine harici bir davranış eklenmesi ile ayrışır. Bu harici davranış duygu içindeki hisler ile çatışarak duyguyu sona erdirir.
The execution of the volitional act may then lead directly, as was originally [p. 185] always the case, or indirectly through an emotion of contrasted affective content, into the ordinary quiet flow of feelings.
İradesel davranışın yapılması, özgün durumda olduğu gibi doğrudan ya da bir çatışmalı hazsal içerik içinden geçerek dolaylı olarak hislerin alışılmış sessiz akışına yönelebilir.
3. The richer the ideational and affective contents of experience, the greater the variety of the emotions and the wider the sphere of volitions.
Tecrübenin düşünsel ya da hazsal içeriği ne kadar zengin ise, duygular o kadar büyük çeşitlilikte ve irade dünyası o kadar geniş olur.
There is no feeling or emotion that does not in some way prepare for a volitional act or at least have some part in such a preparation.
Hiç bir his ya da duygu yoktur ki şu veya bu şekilde bir iradesel davranışı hazırlamasın ya da en azından onun hazırlanışında payı olmasın.
All feelings, even those of a relatively indifferent character, contain in some degree an effort towards or away from some end.
Bütün hisler, hatta görece etkisiz karakterdekiler bir sona ya da ondan uzağa doğru bir ölçüde bir çaba içerirler.
This effort may be very general and aimed merely at the maintenance or removal of the present affective state.
Bu çaba çok genel ve yalnızca o andaki hazsal durumu sürdürmeği ya da onu yok etmeği hedef alıyor olabilir.
While volitions appear as the most complex form of affective processes, presupposing all others --- that is, feelings and emotions -- as their components, still, we must not overlook the fact that single feelings continually appear which do not unite to form emotions, and emotions appear which do not end in volitional acts.
İradeler hazsal süreçlerin en karışık şekli olmakla birlikte, (diğer hepsini -- hisler ve duygular -- iradelerin bileşenleri kabul ederek), duygular oluşturmak üzere birleşmeyen tek tek hislerin, ve iradesel davranışlara dönüşerek sona ermeyen duyguların sık sık ortaya çıktığı gerçeğini önemsemezlik etmeyelim.
In the total interconnection of psychical processes, however, these three stages condition one another and form the related parts of a single process which is complete only when it becomes a volition.
Fiziksel süreçlerin bütün iç bağlantılarında, yine de, bu üç süreç bir diğerini hazırlar ve yalnız bir irade haline geldiğinde bütün olan tek bir sürecin birbirleri ile ilişkili kısımlarını oluştururlar.
In this sense a feeling may be thought of as the beginning of a volition, or a volition may be thought of as a composite affective process, and an emotion may be regarded as an intermediate stage between the two.
Bu anlamda bir his bir iradenin başlangıcı olarak, ya da bir irade bir bileşik haz süreci olarak düşünülebilir, ve bir duygu her ikisi arasında ara aşama olarak düşünülebilir.
Translated and arranged by Ali R+ SARAL
Continued at:
http://www.uni-leipzig.de/~wundtbriefe/wwcd/opera/wundt/OLiPsych/OLiPsy14.htm
Thursday, October 27, 2011
İrade - (James'in 'Psikoloji'nin Prensipleri' Kitabından)
“İrade zihin ile 'düşünceleri’ arasında bir ilişkidir (James, W).”
This is a one page quick reference to ‘volition’ at James’s book “The Principles of Psychology”, 1890. James’s approach to the matter of the subject at the section ‘Will’ is displayed with allusions. A three pages relatively extensive reference that I have extracted follows for the interested.
Bu yazı James’in ‘Psikolojinin Prensipleri’, 1890 adlı kitabında ‘irade(volition)’ bölümüne bir sayfalık bir değinmedir. James’in bu konunun özüne değindiği ‘istek(will)’ bölümü alıntılarla tanıtılmaktadır.
The term ‘mind’[1] is the name used to express the functional abilities of our organ ‘brain’[2]. Mind’s functional abilities can be grouped as ‘cognition[3]’, ‘affection[4]’, ‘conation[5] (volition[6])’.
‘Zihin’ ‘beyin’ adlı organımızın işlevsel yeteneklerini ifade etmek için kullanılan isimdir. Zihnin işlevsel yetenekleri muhakeme(cognition), haz(affection), irade(volition) şeklinde gruplandırılabilir.
Cognition deals with logical mathematical and other sorts of knowledge processing including the gathering, storing and handling of it. Affection is about emotions and how we percieve them as feelings.
Mantıksal matematiksel ya da bilgi işlemeğe ilişkin (depolama vb.) diğer bütün işlemleri muhakeme(cognition) yapar. Haz almak(affections) duygularla(emotions) ve onları his olarak nasıl algıladığımızla ilgilidir.
Volition is the scientific word used for ‘will’. Volition is the power of choosing. The word ‘volition’ has much more implications than its daily counterpart ‘will’. Besides its functional meaning in the mind volition may be mapped to certain parts of the human brain such as PFC-Pre Frontal Cortex and Anterior Cingulate.
İrade günlük dildeki ‘istek(will)’ yerine kullanılan bilimsel kelimedir. Örneğin “bilerek isteyerek suç işlemek” dediğimizde aslında iradesi ile suç işlediğini belirtiriz. İrade seçebilmek gücüdür. ‘irade(volition)’ kelimesi günlük karşılığı olan ‘istek(will)’ kelimesinden çok daha geniş bir kavrama işaret eder. Zihindeki işlevsel anlamı dışında irade beynin PFC-Pre Frontal Cortex ve AC-Anterior Cingulate gibi belirli bölümlerine karşı düşer.
Every action is preceded by a stimulus or an idea. Feelings may change to a desire to do something and hence form a stimulus. ‘but if we believe that the end is in our power’ namely we have a chance to achieve our goal, ‘we will that the desired feeling, having, or doing shall be real;’ we execute our will and reach our aim as a result.
‘Her eylem bir dürtü veya düşünceden sonra gelir. Duygular bir şey yapma arzusuna dönüşebilir ve böylece bir dürtü oluştururlar. ... Eğer başarma şansımız olduğuna inanırsak arzuya dönüşmüş olan bu isteğin gerçekleşmesini ister ve bu isteği uygular ve amacımıza ulaşırız.’
When the will is not healthy: ‘. The action may follow the stimulus or idea too rapidly, leaving no time for the arousal of restraining associates - we then have a precipitate will . Or, although the associates may come, the ratio which the impulsive and inhibitive forces normally bear to each other may be distorted, and we then have a will which is perverse’. ... Briefly, we may call them respectively the obstructed and the explosive will .
İstek sağlıklı olmadığı zaman: ‘Eylem dürtüyü veya düşünceyi çok çabuk takip eder, sınırlayıcı ilişiklerin uyarılması için hiç zaman bırakmayarak – bu aceleci istek durumudur. Ya da, ilişiklikler gelmiş olsa bile, normal olarak tepkisel ve kısıtlayıcı güçlerin taşıdıkları birbirlerine göre oran bozulmaya uğramış olabilir – ki bu da itirazcı istektir...’ Kısaca, bunları engellenmiş ve patlayıcı istek olarak adlandırabiliriz.
The Explosive Will.
Patlayıcı İstek.
‘There is a normal type of character, for example, in which impulses seem to discharge so promptly into movements that inhibitions get no time to arise.’
‘Örneğin, normal tip bir karakter vardır ki bunda tepkiler eylemlere o kadar seri şekilde boşalır öyle ki kısıtlayıcıların öne çıkması için zaman kalmaz.
‘Exhaustion of nervous energy always lessens the inhibitory power.’
‘Sinirsel enerjinin tükenmesi kısıtlayıcı gücü azaltır.’
‘'Irritability' is one manifestation of this. Many persons have so small a stock of reserve brain-power - that most valuable of all brain-qualities - that it is soon used up, and you see at once that they lose their power of self-control very soon.’
‘Sinirlendirilebilirlik’ bunun bir açık ifadesidir. Bir çok kişi öylesine küçük bir beyin-gücü deposuna sahiptir – beyin-kalitesinin en değerlisi – ki, bu depo kısa sürede biter ve bu kişilerin bir anda kendilerini kontrol etmek güçlerini kaybettiklerini görürsünüz.
...
The Obstructed Will.
Bastırılmış İstek.
‘In striking contrast with the cases in which inhibition is insufficient or impulsion in excess are those in which impulsion is insufficient or inhibition of in excess.’
Tepkinin yetersiz ya da kısıtlamanın aşırı olduğu durumlar, kısıtlamanın yetersiz ya da tepkinin aşırı olduğu durumlarla çarpıcı bir zıtlık içindedir.
Will is a Relation Between the Mind and its 'Ideas.'
“İrade zihin ile 'düşünceleri’ arasında bir ilişkidir.”
‘... consider the conditions which make ideas prevail in the mind.’
With the prevalence, once there as a fact, of the motive idea the psychology of volition properly stops.’
‘ ... zihinde düşüncelerin hakim olduğu koşulları göz önüne alınız. Dürtücü düşünce bir kere bir gerçek olarak var olduğunda, irade psikolojisi düzgün bir şekilde sona erer. ’
‘... The willing terminates with the prevalence of the idea; and whether the act then follows or not is a matter quite immaterial, so far as the willing itself goes. I will to write, and the act follows.’
‘... düşüncenin hakim olması ile istek sona erer; ve bundan sonra eylemin gelmesi kıymetsiz bir nesnedir, yeter ki isteğin kendisi kaybolsun. Yazmak isterim, ve eylem bundan sonra gelir.’
‘We have now brought things to a point at which we see that attention with effort is all that any case of volition implies. The essential achievement of the will, in short, when it is most 'voluntary,' is to ATTEND to a difficult object and hold it fast before the mind . The so-doing is the fiat ; and it is a mere physiological incident that when the object is thus attended to, immediate motor consequences should ensue.’
‘Çabalı dikkat irade içeren herhangi bir durumun işaret ettiği herşeydir. Bunun böyle olduğunu görebileceğimiz noktaya gelmiş bulunuyoruz. İsteğin esas başarısı, kısaca, ‘gönüllü’ olduğu zaman, zor bir konuya dikkat toplamak ve zihnin önünde sabit tutmaktır. Bunu yapış irade beyanıdır; ve nesneye bu şekilde dikkat toplandığında, yalnızca fizyolojik bir olaydır, hemen ardından hareket (motor) dizisi gelmelidir.’
The Feeling of Effort.
Çaba duygusu.
‘... consciousness ... is in its nature impulsive ...(but-ARS) it must be sufficiently intense... ‘
‘...bilinç ... doğası gereği tepkiseldir ... (fakat-ARS) yeterince yoğun olmalıdır...’
Effort of attention is thus the essential phenomenon of will...
Dikkat toplamak çabası isteğin esas olgusudur.
‘ The difficulty is mental; it is that of getting the idea of the wise action to stay before our mind at all.
The strong-willed man, however, is the man who hears the still small voice unflinchingly, and who, when the death-bringing consideration comes, looks at its face, consents to its presence, clings to it, affirms it, and holds it fast, in spite of the host of exciting mental images which rise in revolt against it and would expel it from the mind.’
‘Güçlük zihinseldir; bu, sağduyulu eyleme ait düşüncenin zihnimizin önünde kalmasını sağlamak güçlüğüdür. Güçlü iradeye sahip kişi yine de, içindeki hala küçük sesi tereddütsüz duyar, ve kati değerlendirme zamanı geldiğinde, onun yüzüne bakar, varlığını kabul eder, ona tutunur, onu onaylar, onu sıkı sıkıya tutar. Bütün bunları o düşünceyi zihninden dışarı atabilecek, ona karşı olan bir yığın heyecanlandırıcı zihinsel görüntülere karşın yapar.
VOCABULARY (from Dictionary.com)
SÖZLÜK (dictionary.com'dan)
[1] mind n. 1. The human consciousness that originates in the brain and is manifested especially in thought, perception, emotion, will, memory, and imagination(Free Dictionary).
[1] zi•hin n. 1. Beyinden kaynaklanan ve özellikle düşünce, algılama, duygu, istek, bellek ve hayal gücü şeklinde kendini ifade eden insan bilinci.
[2] brain n.1. a. The portion of the vertebrate central nervous system that is enclosed within the cranium, continuous with the spinal cord, and composed of gray matter and white matter. It is the primary center for the regulation and control of bodily activities, receiving and interpreting sensory impulses, and transmitting information to the muscles and body organs. It is also the seat of consciousness, thought, memory, and emotion.
[1] be•yin n. 1.a Omurgalılarda, merkezi sinir sisteminin cranium içinde hapis olmuş, ve gri ve beyaz maddelerden oluşan kısmı. Vücut hareketlerinin ayarlanması ve kontrolü, duyusal işaretlerin alınması ve tercümesi, ve adele ve organlara mesaj yollanması için birincil merkezdir. Aynı zamanda bilinç, düşünce, bellek ve duygunun yeridir.
[3] cog•ni•tion n. 1. The mental process of knowing, including aspects such as awareness, perception, reasoning, and judgment. 2. That which comes to be known, as through perception, reasoning, or intuition; knowledge.
[3] mu•ha•ke•me n. 1. Farkındalık, algılama, fikir yürütme ve yargıda bulunma özellikleri dahil, bilmenin zihinsel süreci. 2. Algılama, fikir yürütme, veya sezgi ile olduğu gibi bilinen hale gelen şey; bilgi.
[4] af•fec•tion n.1. A tender feeling toward another; fondness. See Synonyms at love.
2. Feeling or emotion. Often used in the plural: an unbalanced state of affections. 3. A disposition to feel, do, or say; a propensity.
[4] haz n. 1. Bir başkasına yönelik hassas bir duygu, hoşa gitme. 2. His ya da duygu. Çoğunlukla çoğul kullanılır. Duyguların dengesiz durumu 3. Duymak, yapmak, ya da söyleme eğilimi; yatkınlık.
[5] co•na•tion n. Psychology The aspect of mental processes or behavior directed toward action or change and including impulse, desire, volition, and striving.
[5] co•na•tion n. Psikoloji Zihinsel süreçler ya da hareketin bir özelliği. Tepki, arzu, irade, ve başarmak için yırtınma dahil değişime yönelik davranışlar dahil.
[6] vo•li•tion n. 1. The act or an instance of making a conscious choice or decision. 2. A conscious choice or decision. 3. The power or faculty of choosing; the will.
[6] i•ra•de n. 1. Bilinçli bir seçim yapma ya da karar alma eylemi ya da örneği 2. Bilinçli bir seçim ya da karar. 3. Seçmek gücü ya da yeteneği. İstek.
[7] e•mo•tion n. 1. A mental state that arises spontaneously rather than through conscious effort and is often accompanied by physiological changes; a feeling: the emotions of joy, sorrow, reverence, hate, and love. 2. A state of mental agitation or disturbance: spoke unsteadily in a voice that betrayed his emotion. See Synonyms at feeling. 3. The part of the consciousness that involves feeling; sensibility: "The very essence of literature is the war between emotion and intellect" (Isaac Bashevis Singer).
[7] duygu n. 1. Bilinçli bir çabadan çok kendilliğinden ve sık sık fizyolojik değişikliklerle birlikte ortaya çıkan zihinsel durum; his: neşe, üzüntü, saygı, nefret ve sevgi duyguları.
2. Zihinsel bir heyecan veya rahatsızlık durumu: İfade etmek istediği duyguya ters düşen şekilde kararsızca konuştu. 3. Bilincin his ile ilgili kısmı; duyarlık. “Edebiyatın özeti duygu ile zeka arasındaki savaştır.”
[8] feel•ing n. 1. a. The sensation involving perception by touch.
b. A sensation experienced through touch.
c. A physical sensation: a feeling of warmth.
[8] his n. 1. a. Dokunarak algılamayı içine katan duyu.
b. Dokunarak algılanan bir duyu.
c. Fiziki bir duyu: sıcaklık hissi.
2. An affective state of consciousness, such as that resulting from emotions, sentiments, or desires: experienced a feeling of excitement.
2. Duygular, yakınlıklar veya arzularla sonlanan, hazsal bir bilinç hali.
3. An awareness or impression: He had the feeling that he was being followed.
3. Bir farkındalık veya izlenim: Takip edildiği hissine kapıldı.
4. a. An emotional state or disposition; an emotion: expressed deep feeling.
b. A tender emotion; a fondness.
4. a. Duygusal bir hal ya da eğilim; bir duygu: derin hislerini ifade etti.
b. İnce bir duygu; yakınlık.
5. a. Capacity to experience the higher emotions; sensitivity; sensibility: a man of feeling.
b. feelings Susceptibility to emotional response; sensibilities: The child's feelings are easily hurt.
5. a. Yüksek hisleri yaşayabilme kapasitesi; duyarlık; hassasiyet: his insanı
b. hisler Duygusal yanıt vermeye yatkınlık; duyarlıklar: Çocuğun duyguları kolaylıkla zedelenebilir.
6. Opinion based more on emotion than on reason; sentiment.
6. Mantıktan çok duyguya dayanan düşünce; duygusal.
7. A general impression conveyed by a person, place, or thing: The stuffy air gave one the feeling of being in a tomb.
7. Bir insan. Yer veya nesne tarfından yayılan genel izlenim. Boğucu hava bir mezarda bulunma duygusu veriyordu.
8. a. Appreciative regard or understanding: a feeling for propriety
b. Intuitive awareness or aptitude; a feel: has a feeling for language.
8. a. Değer bilen saygı ya da anlayış; yol yordam bilme duygusu
b. Sezgisel farkındalık ya da yeterlilik; bir duygu: dil becerme duygusu
Sunday, September 25, 2011
Volition at James’s “The Principles of Psychology
This is a one page quick reference to ‘volition’ at James’s book “The Principles of Psychology”, 1890. James’s approach to the matter of the subject at the section ‘Will’ is displayed with allusions. A three pages relatively extensive reference that I have extracted follows for the interested.
The term ‘mind’[1] is the name used to express the functional abilities of our organ ‘brain’[2]. Mind’s functional abilities can be grouped as ‘cognition[3]’, ‘affection[4]’, ‘conation[5] (volition[6])’.
Cognition deals with logical mathematical and other sorts of knowledge processing including the gathering, storing and handling of it. Affection is about emotions and how we percieve them as feelings.
Volition is the scientific word used for ‘will’. Volition is the power of choosing. The word ‘volition’ has much more implications than its daily counterpart ‘will’. Besides its functional meaning in the mind volition may be mapped to certain parts of the human brain such as PFC-Pre Frontal Cortex and Anterior Cingulate.
Every action is preceded by a stimulus or an idea. Feelings may change to a desire to do something and hence form a stimulus. ‘but if we believe that the end is in our power’ namely we have a chance to achieve our goal, ‘we will that the desired feeling, having, or doing shall be real;’ we execute our will and reach our aim as a result.
When the will is not healthy: ‘. The action may follow the stimulus or idea too rapidly, leaving no time for the arousal of restraining associates - we then have a precipitate will . Or, although the associates may come, the ratio which the impulsive and inhibitive forces normally bear to each other may be distorted, and we then have a will which is perverse’. ... Briefly, we may call them respectively the obstructed and the explosive will .
The Explosive Will.
‘There is a normal type of character, for example, in which impulses seem to discharge so promptly into movements that inhibitions get no time to arise.’
‘Exhaustion of nervous energy always lessens the inhibitory power.’
‘'Irritability' is one manifestation of this. Many persons have so small a stock of reserve brain-power - that most valuable of all brain-qualities - that it is soon used up, and you see at once that they lose their power of self-control very soon.’
...
The Obstructed Will.
‘In striking contrast with the cases in which inhibition is insufficient or impulsion in excess are those in which impulsion is insufficient or inhibition of in excess.’
Will is a Relation Between the Mind and its 'Ideas.'
‘... consider the conditions which make ideas prevail in the mind.’
With the prevalence, once there as a fact, of the motive idea the psychology of volition properly stops.’
‘... The willing terminates with the prevalence of the idea; and whether the act then follows or not is a matter quite immaterial, so far as the willing itself goes. I will to write, and the act follows.’
‘We have now brought things to a point at which we see that attention with effort is all that any case of volition implies. The essential achievement of the will, in short, when it is most 'voluntary,' is to ATTEND to a difficult object and hold it fast before the mind . The so-doing is the fiat ; and it is a mere physiological incident that when the object is thus attended to, immediate motor consequences should ensue.’
The Feeling of Effort.
‘... consciousness ... is in its nature impulsive ...(but-ARS) it must be sufficiently intense... ‘
Effort of attention is thus the essential phenomenon of will...
‘ The difficulty is mental; it is that of getting the idea of the wise action to stay before our mind at all.
The strong-willed man, however, is the man who hears the still small voice unflinchingly, and who, when the death-bringing consideration comes, looks at its face, consents to its presence, clings to it, affirms it, and holds it fast, in spite of the host of exciting mental images which rise in revolt against it and would expel it from the mind.’
arranged by Ali R+ SARAL
[1] mind n. 1. The human consciousness that originates in the brain and is manifested especially in thought, perception, emotion, will, memory, and imagination(Free Dictionary).
[2] brain n.1. a. The portion of the vertebrate central nervous system that is enclosed within the cranium, continuous with the spinal cord, and composed of gray matter and white matter. It is the primary center for the regulation and control of bodily activities, receiving and interpreting sensory impulses, and transmitting information to the muscles and body organs. It is also the seat of consciousness, thought, memory, and emotion.
[3] cog•ni•tion n. 1. The mental process of knowing, including aspects such as awareness, perception, reasoning, and judgment. 2. That which comes to be known, as through perception, reasoning, or intuition; knowledge.
[4] af•fec•tion n.1. A tender feeling toward another; fondness. See Synonyms at love.
2. Feeling or emotion. Often used in the plural: an unbalanced state of affections. 3. A disposition to feel, do, or say; a propensity.
[5] co•na•tion n. Psychology The aspect of mental processes or behavior directed toward action or change and including impulse, desire, volition, and striving.
[6] vo•li•tion n. 1. The act or an instance of making a conscious choice or decision. 2. A conscious choice or decision. 3. The power or faculty of choosing; the will.
James, W, “The Principles of Psychology”, 1890
The Principles of Psychology, by William James
Chapter 261
Will.
Desire, wish, will, are states of mind which everyone knows, and which no definition can make plainer.
We desire to feel, to have, to do, all sorts of things which at the moment are not felt, had, or done.
If with the desire there goes a sense that attainment is not possible, we simply wish ; but if we believe
that the end is in our power, we will that the desired feeling, having, or doing shall be real; and real
it presently becomes, either immediately upon the willing or after certain preliminaries have been fulfilled.
The Feeling of Effort.
... consciousness ... is in its nature impulsive ...(but-ARS) it must be sufficiently intense . Now there are remarkable differences in the power of different sorts of consciousness to excite movement. The intensity of some feelings is practically apt to be below the discharging point, whilst that of others is apt to be above it. By practically apt, I mean apt under ordinary circumstances.
...
Healthiness of will moreover requires a certain amount of complication in the process which precedes the fiat or the act. Each stimulus or idea, at the same time that it wakens its own impulse, must arouse other ideas (associated and consequential) with their impulses, and action must follow, neither too slowly nor too rapidly, as the resultant of all the forces thus engaged. Even when the decision is very prompt, there is thus a sort of preliminary survey of the field and a vision of which course is best before the fiat comes. And where the will is healthy, the vision must be right (i.e., the motives must be on the whole in a normal or not too unusual ratio to each other), and the action must obey the vision's lead .
Unhealthiness of will may thus come about in many ways . The action may follow the stimulus or idea too rapidly, leaving no time for the arousal of restraining associates - we then have a precipitate will . Or, although the associates may come, the ratio which the impulsive and inhibitive forces normally bear to each other may be distorted, and we then have a will which is perverse . The perversity, in turn, may be due to either of many causes - too much intensity, or too little, here; too much or too little inertia there; or elsewhere too much or too little inhibitory power. If we compare the outward symptoms of perversity together, they fall into two groups , in one of which normal actions are impossible, and in the other abnormal ones are irrepressible. Briefly, we may call them respectively the obstructed and the explosive will .
It must be kept in mind, however, that since the resultant action is always due to the ratio between the obstructive and the explosive forces which are present, we never can tell by the mere outward symptoms to what elementary cause the perversion of a man's will may be due, whether to an increase of one component or a diminution of the other. One may grow explosive as readily by losing the usual brakes as by getting up more of the impulsive steam; and one may find things impossible as well through the enfeeblement of the original desire as through the advent of new lions in the path. As Dr. Clouston says, "the driver may be so weak that he cannot control well-broken horses, or the horses may be so hard-mouthed that no driver can pull them up." In some concrete cases (whether of explosive or of obstructed will) it is difficult to tell whether the trouble is due to inhibitory or to impulsive change. Generally, however, we can make a plausible guess at the truth.
...
The Explosive Will.
There is a normal type of character, for example, in which impulses seem to discharge so promptly into movements that inhibitions get no time to arise. These are the 'dare-devil' and 'mercurial' temperaments, overflowing with animation, and fizzling with talk, which are so common in the Latin and Celtic races, and with which the cold-blooded and long-headed English character forms so marked a contrast. Monkeys these people seem to us, whilst we seem to them reptilian.
...
But the judicious fellow all the while may have all these possibilities and more besides, ready to break out in the same or even a more violent way, if only the brakes were taken off. It is the absence of scruples, of consequences, of considerations, the extraordinary simplification of each moment's mental outlook, that gives to the explosive individual such motor energy and ease; it need not be the greater intensity of any of his passions, motives, or thoughts.
...
Exhaustion of nervous energy always lessens the inhibitory power.
'Irritability' is one manifestation of this. Many persons have so small a stock of reserve brain-power - that most valuable of all brain-qualities - that it is soon used up, and you see at once that they lose their power of self-control very soon.
...
The Obstructed Will.
In striking contrast with the cases in which inhibition is insufficient or impulsion in excess are those in which impulsion is insufficient or inhibition of in excess.
...
Will is a Relation Between the Mind and its 'Ideas.'
... consider the conditions which make ideas prevail in the mind.
With the prevalence, once there as a fact, of the motive idea the psychology of volition properly stops. ... The willing terminates with the prevalence of the idea; and whether the act then follows or not is a matter quite immaterial, so far as the willing itself goes. I will to write, and the act follows.
We have now brought things to a point at which we see that attention with effort is all that any case of volition implies. The essential achievement of the will, in short, when it is most 'voluntary,' is to ATTEND to a difficult object and hold it fast before the mind . The so-doing is the fiat ; and it is a mere physiological incident that when the object is thus attended to, immediate motor consequences should ensue.
Effort of attention is thus the essential phenomenon of will...
The difficulty is mental; it is that of getting the idea of the wise action to stay before our mind at all.
The strong-willed man, however, is the man who hears the still small voice unflinchingly, and who, when the death-bringing consideration comes, looks at its face, consents to its presence, clings to it, affirms it, and holds it fast, in spite of the host of exciting mental images which rise in revolt against it and would expel it from the mind.
The idea to be consented to must be kept from flickering and going out. It must be held steadily before the mind until it fills the mind. Such filling of the mind by an idea, with its congruous associates, is consent to the idea and to the fact which the idea represents.
...
To sum it all up in a word, the terminus of the psychological process in volition, the point to which the will is directly applied, is always an idea . There are at all times some ideas from which we shy away like frightened horses the moment we get a glimpse of their forbidding profile upon the threshold of our thought. The only resistance which our will can possibly experience is the resistance which such an idea offers to being attended to at all . To attend to it is the volitional act, and the only inward volitional act which we ever perform.
Saturday, September 10, 2011
On the Role of Recursion in Emotion
Recursion
1: return
2: the determination of a succession of elements (as numbers or functions) by operation on one or more preceding elements according to a rule or formula involving a finite number of steps
3: a computer programming technique involving the use of a procedure, subroutine, function, or algorithm that calls itself one or more times until a specified condition is met at which time the rest of each repetition is processed from the last one called to the first — compare iteration
Origin of RECURSION
Late Latin recursion-, recursio, from recurrere
First Known Use: 1616
http://www.merriam-webster.com
Recursion may be defined as a process which repeats itself perpetually. The result is endless repetition: every time the process repeats itself it calls itself to repeat self once more.
This is an important computer algorithm which can be found in the nature also. For example diuretic material tends to increase excretion of urine but this causes loss of water and increases the need to drink more water. Hence to drink water is a recursive process.
Recursive algorithms help computer programmers to achieve astonishing results.
"Recursion in computer science is a method where the solution to a problem depends on solutions to smaller instances of the same problem. The approach can be applied to many types of problems, and is one of the central ideas of computer science(Wikipedia)."
""The power of recursion evidently lies in the possibility of defining an infinite set of objects by a finite statement. In the same manner, an infinite number of computations can be described by a finite recursive program, even if this program contains no explicit repeatitions(Wikipedia)."
Some of our emotions may be recursive at least sometimes as indicated by reliable resources:
"it seems likely that our current emotional state (which is the result of previous emotion regulatory efforts) may influence how we decide to modulate the current emotional response tendencies (e.g., deciding to "really let someone have it" when one is angry). Furthermore, as we have noted, the reactions of other people to one’s emotions constitute significant changes in the situation that further influence emotional responding (Gross, J.J., & Thompson, R.A. 2007)."
Sartre points out many aspects of emotion that may be useful for LARGE SYSTEM operators:
"A consciousness becoming emotional is rather like a consciousness dropping asleep." (Sartre, J.P. 1939, p51)
"But when in a new and difficult situation, if we cannot produce adopted behaviour appropriate to it, we fall back upon the primitive circuit." (Sartre, J.P. 1939, p20)
Sartre states that emotion is a form of consciousness - "a state of mind." (Sartre, J.P. 1939, p34
"But the fear does not begin as consciousness of being afraid... The emotional consciousness is at first non-reflective, and upon that plane it cannot be consciousness of itself ... The emotional consciousness is primarily consciousness of the world." (Sartre, J.P. 1939, p 34)
"emotion then parts company with the object to become itself...Emotion is a specific manner of apprehending the world." (Sartre, J.P. 1939, p35)
"During emotion, it is the body which, directed by the consciousness, changes its relationship with the world so that the world should change its qualities. If emotion is playing, the play is one that we believe in." (Sartre, J.P. 1939, p41
"Real emotion is quite another matter: it is accompanied by belief. The qualities 'willed' upon the objects are taken to be real." (Sartre, J.P. 1939, p49)
"Clearly to understand the emotional process as it proceeds from consciousness, we must remember the dual nature of the body, which on one hand is an object in the world and on the other is immediately lived by the consciousness." (Sartre, J.P. 1939, p50)
"...consciousness is caught in its own snare. Precisely because it is living in the new aspect of the world by believing in it, the consciousness is captured by its own belief, exactly as it is in dreams or hysteria."
(Sartre, J.P. 1939, p52)
"Thus, when consciousness is living the magical world into which it has precipitated itself, it tends to perpetuate that world, by which it is captivated: the emotion tends to perpetuate itself. It is in this sense we may say it is undergone; the consciousness is moved by its emotion and heightens it. The faster one flees the more one is afraid." (Sartre, J.P. 1939, p53)
Sartre's philosophical explanations fall short of expressing the word recursive but it states this implicitly.
Randolph Cornelius’s book “The Science of Emotion” explains in the Appendix named ‘The Neurophysiology of Emotion” that there are anatomical structures which may be named as loops related to emotion formation based on scientific articles.
The Papez Loop model or later the Limbic System and Dual Pathways all try to find out how the brain works emotionally. This is a subject beyond the scope of this note.
At least some emotions (such as fear) may sometimes(at least) behave recursively without you being aware of them.
Wikipedia
Gross, J.J., & Thompson, R.A. 2007. Emotion regulation: Conceptual foundations, New York: The Guilford Press
Sartre, J.P. 1939, repr. 2006,trans. By Philip Mairet, Routledge Classics
Wednesday, July 20, 2011
İsteğin Acil Müdahelede Rolü
İsteğin Acil Müdahelede Rolü
The response to an emergency situation may be pressing a brake of a vehicle. Or it may be a complex situation that has to be managed via “Cognitive strategies, such as, tolerating uncertainty, managing workload, planning for contingencies, and self-monitoring (Kontogiannis,1999)”. Emergency response may require the collective effort of a team controlling a dynamic complex system such as an electric or nuclear reactor.
Acil bir duruma müdahelede yapılacak iş bir aracın fren pedalına basmak olabilir. Ya da “belirsizliği tolere etmek, umulmadık durumlar için planlama yapmak, ve kendi kendini izlemek gibi düşünsel stratejiler (Kontogiannis,1999)” aracılığı ile yönetilmesi gereken karışık bir durum olabilir. Acil duruma yanıt bir elektrik ya da nükleer santral gibi dinamik karışık bir sistemi kontrol eden bir ekibin kollektif çabasını gerektirebilir.
The simplest response of an operator is a well memorized schemata, such as pressing the brake. He does not think about how to press it, this reaction to an emergency is an automatic process. Many drivers do not even remember how they managed to stop and escape from danger in serious accident conditions. They reacted with automatic processes which do not run in the working memory (Baars et al., 2007).
Bir operatörün en basit yanıtı bir fren pedalına basmak gibi iyi ezberlenmiş bir ‘schemata’dır(Eysenck et al., 1996). Ona nasıl basılacağını düşünmez, acil duruma tepkisi otomatik bir süreçtir. Ciddi durumlardan durarak ya da kaçarak kurtulan bir çok şoför bunu nasıl başardıklarını hatırlamazlar bile. Onlar normal iş yapma belleğimizin ve bilincimizin dışındaki bellek alanlarını kullanan otomatik süreçler ile tepki göstermişlerdir(Baars et al., 2007).
“all mental events are initiated and developed unconsciously. Indeed most mental events are probably completely unconscious(see Velmans, 1991). The chief difference between conscious and unconscious events could be the duration of the processes giving rise to them. If the duration is too brief, the event remains unconscious; it only reaches the awareness level if the duration is sufficiently long (Libet, 2006).”
“Bütün zihinsel faaliyetler bilinç dışında başlar ve gelişir. Gerçekten çoğunlukla zihinsel olaylar büyük olasıllıkla tamamen bilinç dışındadır(Velmans, 1991’e bkz). Bilinçli ve bilinç dışı olaylar arasında en önde gelen fark bunlara yol açan süreçlerin uzunluklarıdır. Eğer bu süre çok kısa ise, olay bilinçsiz kalır; olay ona yol açan ön süreç yeterli derecede uzun ise farkındalık seviyesine ulaşır(Libet, 2006).”
This means, the faster we do things the more automatic processes we use. When we are doing something if an other thing interferes we try to continue the first job automatically. At first we may continue with attention division, doing two tasks with some attention dedicated to both. If the workload of the second task increases we try to continue the first task with automatic processes, namely using resources out of the working memory. Bu olgu, ne kadar hızlı davranırsak o kadar fazla otomatik süreç kullanırız anlamına gelir. Bir şey yaparken başka bir şey araya girerse ilk işi otomatik olarak sürdürürüz. İlk başta her iki işe belirli ilgi miktarları ayırarak, ‘ilgi bölünmesi’ ile devam edebiliriz. İkinci işin yük ağırlığı artarsa birinci işi otomatik süreçlerle sürdürürüz yani iş yapma belleği ve bilincin dışında kaynaklar kullanırız.
Automatic processes are fast but not flexible as conscious processes. Pressing the brake is simple, fast and does not require elaboration. Things get more complex when the duration and variety of reactions that make up the emergency response increase. For example, the situation of the road, other cars etc. In any case, a series of automatic processes may have to get mixed with conscious decision etc…
Otomatik süreçler hızlıdır fakat bilinçli süreçler gibi esnek değildir. Frene basmak basittir, hızlıdır ve düşünmek gerektirmez. Acil durum yanıtını oluşturan tepkilerin süresi ve çeşitliliği artarsa işler karışır. Örneğin, yolun durumu, diğer taşıtlar vb… Herhangi bir durumda bir dizi otomatik sürecin bilinçli kararlarla iç içe geçmesi gerekebilir, vb…
My point of this complete note depends on:
Emergency response not only requires the execution of automatic processes but also their timely triggering, which has to be automatic.
Bütün bu notun dile getirmek istediği şey şu noktaya dayanır:
Acil yanıt yalnızca otomatik süreçlerin icra edilmesini değil fakat bunun yanında doğru zamanda, otomatik olarak tetiklenmesini gerektirir.
Automatic triggering of events in the mind is done by setting intentions such as : if this happens, do that. There is a condition what to do if that condition is realized. This condition can be anything, time, place, event, feeling… For example, you can teach a child not to cry when she falls down.
Akıl içinde olayların otomatik tetiklenmesi şu şekilde niyet ederek gerçekleşir: eğer bu olursa, şunu yap. Bir koşul ve o koşul sağlanırsa ne yapılacağı belirlenmiştir. Bu koşul herhangi bir şey olabilir; zaman, yer, olay, duygu… Örneğin, bir çocuğa düştüğünde ağlamamasını öğretebilirsiniz.
Automatic triggering of events in the mind is simple teaching, training in the most general sense. More specificly, it is conditioning. You condition the operator, to react specificly under specific conditions.
Zihin içinde olayların otomatik tetiklenmesi en geniş anlamda basit öğretim, eğitim olarak düşünülebilir. Daha özelde, koşullama düşünülebilir. Operatörü belirli koşullarda belirli şekillerde tepki göstermesi için koşullarsınız.
The problem is: the training cases have to be limited in content and not too complex, because they have to be responded automatically. It is impossible to cover every and each condition that may happen in an emergency case. Automatic processes can not be flexible and adaptive.
Sorun: koşullama eğitim örnekleri otomatik olarak yanıtlanacakları için içerik olarak sınırlı olmalı, karışık olmamalıdır. Bir acil durumda gerçekleşebilcek her bir koşulu ele almak imkansızdır. Otomatik süreçler esnek ve uyumlu olamaz.
Automatic process triggering can be viewed as a specialized memory process. Remembering something requires cues, keys to retrieve data. An automatic process triggering condition is the key to its action. For example, you set the intention that you will remember to buy bread when you come to the corner of your home’s street, then afterwards, you remember it when you come to the corner(Eysenck et al., 1996), provided that your workload and motivation and mental health enables it.
Otomatik süreç tetiklemesine özelleşmiş bir bellek süreci olarak bakılabilir. Bir şeyi hatılamak o veriye erişebilmek için ip ucu ya da anahtar gerektirir. Örneğin, evinizin köşesine geldiğinizde ekmek almayı hatırlamağa niyet edebilirsiniz. Daha sonra o köşeye geldiğinizde (Eysenck et al., 1996) zihinsel yükünüz, motivasyonunuz ve zihinsel sağlığınız izin verirse ekmek almağı hatırlarsınız.
Last but not the least, It is crucial to foster and underpin an other form of volition in regards to this problem:motivation. Motivation supports and sustains every and each cognitive activity. It supports human creativity, serenity, drive anything that may help the operator in trouble. Cognitive flexibility depends on the availability of sufficient motivation.
Son fakat sonuncu olmayan bir nokta, bu sorunla ilgili, isteğin bir başka şeklini desteklemek ve teşvik etmek gerekir: motivasyon. Motivasyon insan yaratıcılığını, soğukkanlılığını, azmini kısaca başı belada olan operatöre yardımcı olabilecek herşeye yardımcı olur. Zihinsel esneklik yeterli motivasyon olmasına bağımlıdır.
A due reference to various religious practices may be: fasting which is supposed to be automatic, begins with setting intention. It is done with the first pronoun ‘I’ and using reflective consciousness. It is interesting that human uses self while promising that self is going to abide by the rule when consciously it will not be there…
Çeşitli dini uygulamalarla kurulması gereken bir ilişki: oruç tutmanın otomatik olması beklenir ve niyet ederek başlanır. Niyet birinci tekil şahıs ‘ben’ ile ve ‘reflective consciousness’ ile yapılır. İnsanın kendinde olmadan bir kurala uymak için kendi kendine söz vermesi ilginçtir.
The beauty of the human mind.
İnsan aklının güzelliği.
Ali R+ SARAL
Kontogiannis, T. 1999. Training Effective Human Performance in the Management of Stressful Emergencies . COMPUTER SCIENCE, Cognition, Technology & Work, Volume 1, Number 1, 7-24, DOI: 10.1007/s101110050007.
Baars, B. J., Franklin, S. 2007, An architectural model of conscious and unconscious brain functions: Global Workspace Theory and IDA, Elsevier, Neural Networks Journal, Volume 20 Issue 9, November, 2007
Libet, B. 2006, Reflections on the Interaction of Mind and Brain, Elsevier Progress in Neurobiology 78 (2006) 322 – 326.
Eysenck, M. W., Keane M. T. 1996, Cognitive Psychology
Saturday, June 25, 2011
The Role of Volition in Emergency Response
The simplest response of an operator is a well memorized schemata, such as pressing the brake. He does not think about how to press it, this reaction to an emergency is an automatic process. Many drivers do not even remember how they managed to stop and escape from danger in serious accident conditions. They reacted with automatic processes which do not run in the working memory (Baars et al., 2007).
“all mental events are initiated and developed unconsciously. Indeed most mental events are probably completely unconscious(see Velmans, 1991). The chief difference between conscious and unconscious events could be the duration of the processes giving rise to them. If the duration is too brief, the event remains unconscious; it only reaches the awareness level if the duration is sufficiently long (Libet, 2006).”
This means, the faster we do things the more automatic processes we use. When we are doing something if an other thing interferes we try to continue the first job automatically. At first we may continue with attention division, doing two tasks with some attention dedicated to both. If the workload of the second task increases we try to continue the first task with automatic processes, namely using resources out of the working memory.
Automatic processes are fast but not flexible as conscious processes. Pressing the brake is simple, fast and does not require elaboration. Things get more complex when the duration and variety of reactions that make up the emergency response increase. For example, the situation of the road, other cars etc. In any case, a series of automatic processes may have to get mixed with conscious decision etc…
My point of this complete note depends on:
Emergency response not only requires the execution of automatic processes but also their timely triggering, which has to be automatic.
Automatic triggering of events in the mind is done by setting intentions such as : if this happens, do that. There is a condition what to do if that condition is realized. This condition can be anything, time, place, event, feeling… For example, you can teach a child not to cry when she falls down.
Automatic triggering of events in the mind is simple teaching, training in the most general sense. More specificly, it is conditioning. You condition the operator, to react specificly under specific conditions.
The problem is: the training cases have to be limited in content and not too complex, because they have to be responded automatically. It is impossible to cover every and each condition that may happen in an emergency case. Automatic processes can not be flexible and adaptive.
Automatic process triggering can be viewed as a specialized memory process. Remembering something requires cues, keys to retrieve data. An automatic process triggering condition is the key to its action. For example, you set the intention that you will remember to buy bread when you come to the corner of your home’s street, then afterwards, you remember it when you come to the corner(Eysenck et al., 1996), provided that your workload and motivation and mental health enables it.
Last but not the least, It is crucial to foster and underpin an other form of volition in regards to this problem:motivation. Motivation supports and sustains every and each cognitive activity. It supports human creativity, serenity, drive anything that may help the operator in trouble. Cognitive flexibility depends on the availability of sufficient motivation.
A due reference to various religious practices may be: fasting which is supposed to be automatic, begins with setting intention. It is done with the first pronoun ‘I’ and using reflective consciousness. It is interesting that human uses self while promising that self is going to abide by the rule when consciously it will not be there…
The beauty of the human mind.
Ali R+ SARAL
Note: An English – Turkish comparative translation of this note will follow shortly afterwards.
Kontogiannis, T. 1999. Training Effective Human Performance in the Management of Stressful Emergencies .
COMPUTER SCIENCE, Cognition, Technology & Work, Volume 1, Number 1, 7-24, DOI: 10.1007/s101110050007.
Baars, B. J., Franklin, S. 2007, An architectural model of conscious and unconscious brain functions: Global Workspace Theory and IDA, Elsevier, Neural Networks Journal, Volume 20 Issue 9, November, 2007
Libet, B. 2006, Reflections on the Interaction of Mind and Brain, Elsevier Progress in Neurobiology 78 (2006) 322 – 326.
Eysenck, M. W., Keane M. T. 1996, Cognitive Psychology
Sunday, May 29, 2011
Duygunun Karar Vermede Yeri
Duygunun Karar Vermede Yeri
“Karar vermenin bir çok türü, özellikle risk ve belirsizlik içeren kararlar dolaylı seviyede etki eden önyargı ve hisleri içerir[1].” Kritik durumlarda edinilen tecrübe ve koşullanmalar vücutta duyulan belirli duygu ve hissedilen hisler sonradan benzer koşullar oluştuğunda eskiden verilmiş doğru kararların beyinde tetiklenmesine olumlu etki eder[1].
“many forms of decision making, especially those that involve a high level of risk and uncertainty, involve biases and emotions that act at an implicit level[1].” Experiences and conditioning that has been acquired in critical conditions may contribute to the repetitive triggering of previous correct decisions due to the feelings felt in the body or affections at the same time.
Duygular kullandığımız muhakeme süreçlerini içinde bulunduğumuz durumun gereklerine göre seçmemizi sağlar[2]. Örneğin işlerin yolunda gittiği zamanlarda geçmişte iyi çalıştığını bildiğimiz yol yordamları kullanırız. Durum kötüleşince, içinde bulunduğumuz duruma özgü ayrıntılara dikkatimizi toplamamız gerekir. Bu durum duygusal yapımızı, kötü durumlarda dikkatimizi çok daraltmaya, daha somut ve dar düşünmeye ve herşeyi nedenselleştirmeye yönlendirir.
Affections make us select the cognitive processses according to the situation that we are in[2]. “For example, when things go smoothly and we face no hurdles in the pursuit of our goals, we are likely to rely on our pre-existing knowledge structures and routines, which have served us well in the past. Once things go wrong, however, we abandon this reliance on our usual routines and focus on the specifics at hand to determine what went wrong and what can be done about it. Hence, our actions, and the context in which we pursue them, are represented at a greater level of detail when things go wrong than when things go well (see Wegner & Vallacher, 1986).”
“Consistent with these conjectures, being in a negative affective state is associated with a narrowed focus of attention (e.g., Broadbent, 1971; Bruner, Matter, & Papanek, 1955; Easterbrook, 1959) and a higher level of spontaneous causal reasoning (e.g., Bohner, Bless, Schwarz, & Strack, 1988), paralleling the observation that failure to obtain a desired outcome shifts attention to a lower level of abstraction (e.g., Wegner & Vallacher, 1986)[2].”
“Niyet istek duygusunun bir türü. Niyet zamana, yere, olaylara vb bağlı koşullu bir istek. Niyet mekanizması benlik duygusunun çok zayıf olduğu ön-yansıtıcı bilinç durumlarından çıkışta (ani durumlar) ya da çıkamamakta (dalgınlık) hayati derecede önemli olabilir[3].”
“Intention is a form of volition. Intention depends on the condition based on time, place, event or other. Intention mechanism can be vitally important to exit or in being unable to exit pre-reflective consciousness in the cases of emrgency or contemplation[3].”
İçinde bulunduğumuz duygular olayları algılayış biçimimizi ve ilgimizi arttırır. Örneğin ard arda gelen iki olayda eğer ikinci olay duygusal ağırlıklı ise, mutlu, üzücü bir yüz vb algılamamız nötr bir olaya göre daha yüksek olmakta[4].
“the attentional blink has been shown to be modulated by emotional stimuli, as subjects are significantly better at detecting T2 when it is an emotion-laden word (e.g., rape) than when it is a neutral word (Anderson, 2005).[4]”
Duygusal içerik hatırlama sürecinde bellek oluşumu(ezberleme) ve yeniden erişmede(hatırlama) olumlu etki yapar[4].
“Emotional content can change the formation and recollection of a memory event, consistent with findings in both human and animal studies. Compared to neutral items, humans remember better emotionally arousing information, including emotionally charged stories, film clips, pictures, and words[4].”
Batı düşüncesinde duygu ve düşüncelerin birbirlerinden tamamen ayrı olduğuna inanılırdı. Son 20 yıldaki bilimsel gelişmeler hislerin ve muhakemenin yalnız etkileşmekle kalmadıklarını, umulmayan durumlarla karşılaştığında insanın daha kolay uyum sağlamasına imkan tanımak için duygu ve düşüncenin birlikte bir bütün olarak çalıştıklarını göstermiştir.
“The French mathematician and philosopher Blaise Pascal once wrote, ‘The heart has its reasons which reason knows not of.’ This message – that emotion and cognition are separate systems that seldom interact – has a long history in Western philosophy and science. However, the past two decades have seen a remarkable shift in this view as behavioral and neuroscience data have demonstrated that emotion and cognition not only interact, but that their integrative operation is necessary for adaptive functioning[5].”
Hayırlı olması dileği ile.
With my wishes of good will.
Ali R+ SARAL
REFERENCES:
[1] Nasir Naqvi, Baba Shiv, and Antoine Bechara, 2006 Association for Psychological Science , Current Directions in Psychologial Science, “The Role of Emotion in Decision Making, A Cognitive Neuroscience Perspective”, Division of Cognitive Neuroscience, Department of Neurology, University of Iowa College of Medicine; Graduate School of Business, Stanford University; and Brain and Creativity Institute, and Department of Psychology, University of SouthernCalifornia
[2] Norbert Schwarz, Situated Cognition and the Wisdom of Feelings: Cognitive Tuning, University of Michigan Manuscript of a chapter in L. Feldman Barrett & P. Salovey (eds.), The wisdom in feeling (pp. 144-166). New York, Guilford Press, 2002
[3] Ali R+ SARAL, The Function of Volition in Providing Consciousness , http://largesystems-atc-en.blogspot.com/2011/04/function-of-volition-in-providing.html
[4] Luiz Pessoa, “Cognition and Emotion”, Indiana University, Bloomington, IN,http://www.scholarpedia.org/article/Cognition_and_emotion
[5] Kevin N. Ochsner1 and Elizabeth Phelps, “Emerging perspectives on emotion–cognition interactions”, Department of Psychology, Columbia University, 1190 Amsterdam Avenue, New York, NY 10027, USA, Department of Psychology, New York University, New York, NY 10003, USA
Saturday, April 23, 2011
İsteğin Bilinç Sağlamada İşlevi
İSTEĞİN BİLİNÇ SAĞLAMADA İŞLEVİ[1]
-Love stays vigil through thinking-
-Sevgi düşünerek esirger-
Volition is a form of feeling. Consciousness is a higher function which determines the form of cognition.
İstek bir duygu. Bilinç muhakeme şeklini belirleyen bir üst yapı.
There are various types of consciousness:
- Reflected
- Pre-reflected
- Others
Bilinç farklı türlerde olabilir:
- Yansıtılan
- Ön yansıtılan
- diğer
In the reflective or observing consciousness one is aware of his/her self. One uses the subject ‘I’ in his/her inner talk. One observes what he/she id doing and is aware of it being done by one’s self[4].
Yansıtılan ya da gözlemci bilinçte kişi benliğinin farkında. İç konuşmada ‘ben’ öznesini kullanır.
Kişi yaptığı işlerin kendisi tarafından yapıldığının farkında olarak durumu gözlemekte[4].
In the pre-reflective, non-observing consciousness one is not aware of what he/she is doing. For example one is not aware of how he has driven from home to job. Tasks are done without the observational awareness.
Ön-yansıtılan ya da gözlemci olmayan bilinçte ise kişi yaptıklarını kendisinin yaptığının farkında değil. Örneğin evden çıkıp işe kadar nasıl araba kullandığının ayrıntılarını hatırlamaz. İşler yapılmakta fakat gözlemci bilinç yok.
Intention is a form of volition. Intention depends on the condition based on time, place, event or other. Intention mechanism can be vitally important to exit or in being unable to exit pre-reflective consciousness in the cases of emrgency or contemplation.
Niyet isteğin bir türü. Niyet zamana, yere, olaylara vb bağlı koşullu bir istek. Niyet mekanizması benlik duygusunun çok zayıf olduğu ön-yansıtıcı bilinç durumlarından çıkışta (ani durumlar) ya da çıkamamakta (dalgınlık) hayati derecede önemli olabilir.
Intent and volition limit and direct cognition[3].
İstek ve niyet muhakeme yeteneğini sınırlar ve yöneltir[3].
Feelings think.
Duygular düşünür.
REFERENCES:
[1] Saral, Ali R+, Gözlemci Bilincin Dikkat Hataları:
http://largesystems-atc.blogspot.com/2011/03/gozlemci-bilincin-dikkat-hatalar.html
[2] Saral, Ali R+, Attention Mistakes of the Pre-Reflective Consciousness
http://largesystems-atc-en.blogspot.com/2011/04/attention-mistakes-of-pre-reflective.html
[3] edited by Benjamin Libet, Anthony Freeman and Keith Sutherland.The volitional brain : towards a neuroscience of free will, Thorverton : Imprint Academic, 1999.
[4] Gallagher Shaun, Zaham Dan, The Phenomenological Mind,Routledge, 2009.
Friday, March 18, 2011
Gözlemci Bilincin Dikkat Hataları
Gözlemci Bilincin Dikkat Hataları
Pre-reflective consciousness is ‘Gözlemci Bilinç’ or exactly ‘ön-yansıtıcı bilinç’ in Turkish.
Gözlemci Bilinç tam tercümesi ile ‘ön-yansıtıcı bilinç’ – pre-reflective consiousness’tir.
Reflective consciousness is ‘yansıtıcı bilinç’.
‘yansıtıcı biliç – reflective consciousness’tir.
Reflective consciousness is the consciousness that we use when we talk, think etc. As in saying ‘I have the command’. We are aware of not only doing something but also that it is we(I) that is doing it.
Yansıtıcı bilinç birinci tekil şahıs ile konuştuğumuz, düşündüğümüz zaman ki bilincimizdir. ‘Ben kumandayı aldım’ derken ki gibi. Bu durumda yalnız bir işi yaptığımızın değil o işi kendimizin yaptığının farkında olmak söz konusu.
The pre-reflective consciousness deals with only the perception of the task, the necessary response giving and doing the job. As if it is somebody else acting… The reason behind the term pre-reflective is
İn this type of consciousness although a sense of self is missing the task is actually done by that person.
The person feels its existance by performing that task but naming or identifying that being is not te condition. ‘Pre-reflective’ consciousness is a reflection of consciousness from the environment that interacts. This indirect reflection of consciousness from the environment is not ‘reflective’ as in the case of consciousness adrressing itself.
Ön-yansıtıcı bilinç ya da gözlemci bilinç’te ise yalnızca yapılan işi algılamak ve gerekli tepkileri göstermek işleri yapmak söz konusu. Sanki başka bir insan yapıyor gibi… Ön-yansıtıcı deyiminin nedeni bu tür bilinçte benlik hissi olmamakla beraber her işi o kişinin yapıyor olması. Kişi o anda varlığını o işi yaparak hissediyor. Fakat o varlığı isimlendirmek belirlemek söz konusu değil. Henüz kişiliği belirlemediği için, ön-yansıtıcı bilinç benliğin nesnelere çarpıp yansıması. Bu nesnelerden yansıyan dolaylı benlik söz konusu olan kişinin bilincinin kendi kendine hitap ettiği bir doğrudan yansıma değil.
Please note the reference below which you can find from the Library of Congress.
Aşağıdaki kaynağı Library of Cogress, Stanford, Harvard, Univ of Toronto gibi kütüphanelerde bulmak mümkün:
Effortless attention : a new perspective in the cognitive science of attention and action / edited by Brian Bruya. Cambridge, Mass. : The MIT Press, c2010.
There are other types of consciousnesses or levels of consciousness. Non-conscious or automatic etc.
Sub-conscious processes are a type of non-conscious processes. I will ponder on the how and where to use of these in the future.
Daha başka bilinç düzeyleri de vardır. Bilinçsiz, Otomatik düşünce süreçleri Non-Conscious, automatic süreçlerdir. Bilinç-altı süreçler bilinçsiz süreçlerin belirli bir türüdür. Bunların kullanım şekilleri, yerleri nasıl harekete geçirilebilecekleri gibi konulara ileride değineceğim.
In an accident close to the Rhein-Karldap control region in the year 1992 the pilot had entered the height level wrong. There have been many developments and research in many areas since then. In the spot light of these my question is: What may be the reason for attention mistakes during the use of pre-reflective consciousness? What can be done to stop these?
1992 yılında bizim Rhein kontrol bölgesine komşu Fransız Alp’lerinde bir yolcu uçağı kazasında pilot yükseklik ayarını yanlış girmişti. Aradan geçen süre içinde bir çok araştırma ve bilimsel yayın yapıldı. Bunlar ışığında sorum: Gözlemci bilinç sırasında dikkat hatalarının ortaya çıkmasına ne neden olabilir? Bu durumu önlemek için ne yapılabilir?
An ATCO has to do many things in a difficult situation, so he uses divided attention. His concentration increases too. This leads to an increase in his thinking speed. The increase in his thinking speed pushes his mind from reflective consciousness to pre-reflective consciousness. The operational conversations moves towards the standard jargon also.
Kritik durumda bir kontrolör birden çok iş yapmak durumunda, yani divided attention durumunda, ilgisini bir çok şeye bölüyor. Öte yandan konsantrasyonu artmış durumda. Bu düşünce hızını arttırıyor. Düşünce hızının artması, reflective birinci şahıs içeren yansıtıcı bilinçten ön-yansıtıcı bilince geçmesine neden oluyor. Zaten operasyon iletişimi de bu aşamada resmi jargona yaklaşıyor.
Now the question is, why do mistakes or mishaps, slips happen during the use of pre-reflective consciousness?
Şimdi sorun, ön yansıtıcı bilinç kullanırken niye dikkat hatası oluyor?
1-Overload. Some external reasons make cause attention mistakes.
1-Overload fazla yük binme durumu olabilir. Dikkat hatasına neden olan harici etkiler olabilir.
2-Internal reasons. Affective or self related problems may cause the pre-reflective consciousness fail.
When you say or think ‘I’ or feel a feeling or the worst of it if you feel need for something the pre-reflective consciousness weakens.
2-İç etkiler olabilir. Ön-yansıtıcı bilinci zayıf düşüren duygusal, benlik ile ilgili meseleler olabilir. Ben dediğiniz anda, ya da duygu hissetiğiniz daha da önemlisi bir şeye istek duyduğunuz anda ön yansıtıcı bilinç zayıf düşer.
3-Motivation. I will ponder on this later. Will and intention are keys in the control of the type of consciousness. A general malaise in volition may cause serious problems in the level of pre-consciousness. I have caused once an interrupt of service to the airplanes in the air during my service at Karlsruhe-Germany ATC area control center and severe lack of motivation was one of the reasons.
3- Motivasyon. Bu konuyu ayrıca ele alacağım. İstek ve niyet bilinç tipinin kontrolünde kullanılan anahtarlardır. Genel olarak istek seviyesinin düşük olması ön-yansıtıcı bilinç seviyesinde ciddi hatalara yol açabilir. Almanya’da 5 yıl hizmet süremde istemeden bir kez uçakların havada kalmasına neden oldum, bunda motivasyon düşüklüğü çok önemli bir etkendi.
Some interesting references:
Bazı ilginç kaynaklar:
Unconscious Behavioral Guidance Systems, John A. Bargh,Department of Psychology, Yale University
Ezequiel Morsella, Department of Psychology, San Francisco State University; Department of Neurology, University of California, San Francisco - 2009
Oxford handbook of human action / edited by Ezequiel Morsella, John A. Bargh,Peter M. Gollwitzer. - 2009
Towards a Computational Model of Perception and Action in Human Computer Interaction
Pascal Haazebroek and Bernhard Hommel, Cognitive Psychology Unit & Leiden Institute for Brain and Cognition,Wassenaarseweg 52, Leiden, 2333 AK The Netherlands - 2009
Saturday, February 26, 2011
Durum Farkındalığı - Benlik Farkındalığı
Situation Awareness vs Self Awareness Durum Farkındalığı - Benlik Farkındalığı
Situation Awareness is the Perception of the elements in the Environment within a Volume of Time and Space,
the Comprehension of their Meaning,and the Projection of their Status in the Near Future (Endsley, [2]). Durum Farkındalığı bir zaman ve uzay hacmi içnde çevredeki unsurların algılanması, anlamlarının özümsenmesi, ve yakın gelecekteki durumlarının öngörülmesidir (Endsley, [2]).
SA is related to medical, safety(fire), defense, energy, transportation, any large systems, that require performance abilities from pilots, captains, drivers, operators or performers. Durum Farkındalığı pilot, kaptan, sürücü, operatör ve icracı yeteneklerini gerektiren tıp, emniyet(yangın), savunma, enerji, ulaşım, ve tüm büyük sistemlerle ilgilidir.
An airline pilot's SA may include[2]:
Geographic(location of own A/C, airport, cities, way points etc),
spatial(altitude,heading, velocity, flight path etc),
system(A/C status info etc),
environmental(weather, visibility etc.)
Bir havayolu pilotunun durum farkındalığı şunları içerebilir:
Coğrafik(uçağın konumu, havaalanı, şehirler, yol noktaları vb),
konumsal(yükseklik, yön, hız, uçuş yolu vb),
sistem(uçak durumu hakkında bilgi vb),
çevresel(hava durumu, görülebilirlik vb.)
Situation Awareness is the result of operator consciousness. Durum Farkındalığı operatör bilincinin ürettiği bir sonuçtur.
Awareness is the result of the function named consciousness:
Towards a Mathematical Model of Consciousness(http://largesystems-atc.blogspot.com/2010/12/towards-mathmetical-model-of.html)
Awareness = Consciousness( time, subject, context,experience, knowledge, affections, algorithm )
algoritm = Neural Network (previous Consciousnesses())
Farkındalık bilinç denen bir fonksiyonun sonucudur:
Bilincin Matematiksel Bir Modeline Doğru(http://largesystems-atc.blogspot.com/2010/12/towards-mathmetical-model-of.html)
Farkındalık = Bilinç(zaman, şahıs, bağlam, tecrübe, bilgi, duygular, algoritma)
algoritma = Sinir Ağı (geçmiş bilinçler())
Situation Awareness is the result of the algorithm used at that moment by the operator in corelation with the context, experience, knowledge and affections. Durum Farkındalığı o anda operatör tarafından kullanılan algoritmanın o bağlam, tecrübe, bilgi ve duygularla ilişikili olarak oluşturduğu sonuçtur.
Namely, situation awareness is determined by the type and character of the consciousness that the operator has at that moment. Yani, durum farkındalığı o anda operatörün sahip olduğu bilincin tip ve karakteri ile belirlenir.
There are different types of consciousnesses.
reflective consciousness - self-awareness - feel your own existence while you act
pre-reflective consciousness - unify with the objects, percieve your existence through the objects you interact unreflected consciousness - autonomous processing Farklı tipte bilinçler var.
kendinin farkında olan bilinç - hareket ederken kendi varlığının farkında olarak
kendinin yarı farkında olan bilinç - algıladığınız nesnelerle özleşerek kendi varlığınızı onlar cinsinden duyarak
kendi varlığını hiç hissetmeden - otomatik süreçler, ezbere yapılan şeyler
Different operational situations may require different type of consciousness or set of mind. Farklı operasyonel durumlar farklı zihinsel tavırlar, farklı tür bilinçler gerektirebilir.
The operator/performer should not only be aware of the situation he is in but also be aware of the mode of consciousness he has. Operatör/icracı yalnız içinde bulunduğu durumun farkında olmakla kalmamalı içinde bulunduğu bilinç tipinin de farkında olmalı.
Ali R+ SARAL
[1] Sartre-P10,'Sketch for a Theory of the Emotions', 'according to Husserl'.
[2] 2001, Endsley: Training for Situation Awareness
http://www.raes-hfg.com/reports/22may01-SitAssessment/220501-endsley.pdf
[3] 2000, Endsley: Theoretical Underpinnings of Situation Awareness-A Critical Review
http://zonecours.hec.ca/documents/A2007-1-1399574.TheoricalUnderpinningsofSituationAwareness_ACriticalReview.pdf
[4] 1996, Endsley, Rogers: ATTENTION DISTRIBUTION AND SITUATION AWARENESS IN AIR TRAFFIC CONTROL
http://www.satechnologies.com/Papers/pdf/HFES96-ATC-SA.pdf