VÜCUTBULUŞ VE İNSAN MAKİNA ETKİLEŞİMİ
EMBODIMENT AND MAN – MACHINE INTERACTION
Ali
Riza SARAL
1992’de Karlsruhe Üst Kontrol
Merkezinde
bir uçak kazasının tekrar
gösterimini izledikten
sonra dikkatimi HCI’a çeken
nazik ATC
meslekdaşım
sayın EHRENBERGER’e.
To my kind
colleague Herr EHRENBERGER
who drew my
attention to the importance of HCI
after viewing
an airplane accident replay
at Karlsrue
Upper Info Control Center in 1992;
Dünyaya
ve diğer kişilere vücudumuz içinden geçerek ulaşırız. Başkalarıyla konuşmak, onlara yardım etmek,
çalışmak, yaratmak, sevmek için vücudumuzu kullanırız. Vücutlarımızla var oluruz. Varlığımızı vücudumuz içinden hissederiz.
Through
our bodies we reach other people and the world.
To speak with others, to help others, to work, to create, to love we use
our bodies. We exist with our
bodies. We feel our existance through
our bodies…
“Düşüncelerinizin,
duygularınızın, arkasında, kardeşim, güçlü bir kumandan, bilnmeyen bir bilge durur
– o kendinizdir. O vücudunuz içinde yaşar, o vücudunuzdur.” . (Nietzsche, 1883, ‘Thus Spoke Zarathustra’
from Learning Space – OpenLearn – The Open University).
“Behind your thoughts and feelings, my
brother, stands a mighty commander, an unknown sage – he is called Self. He lives in your body, he is your body.”
(Nietzsche, 1883, ‘Thus Spoke Zarathustra’ from Learning Space – OpenLearn – The
Open University).
Biz
vücudumuzu yapabildiği şeylerle biliriz.
Elimizi ters çevirebiliriz, yumruk yapabiliriz, parmaklarımızı birer
birer oynatabiliriz vb. Eğer elimizi
dimlersek onun her hareketini hissedebiliriz.
Onu bütünüyle hissedebiliriz ya da ayrı ayrı parçalarını...
We
know our body by its abilities. We can
turn our hand, open it, make it a fist, move our fingers one by one etc. We can also feel every movement our hand does
if we listen it. We can feel it as a
whole or its parts seperately...
Eli
olan her insan az veya çok benzer yeteneklere ya da duyularasahiptir. Fakat Rembrandt’ın eli benim elimle aynı
mıydı? Rembrandt’ın elinin zihni ile
ilişkisi benimki ile aynı mıydı?
Merlau-Ponty ‘Algının Olgusallığı’ ‘nda “Ben basitçe
bir vücut sahibi değilim; ben benim vücudumum” yazmıştı. Rembrandt’ın eli
basitçe bir el değildi, o ressam Rembrandt’ın eliydi... O ressam Rembrandt’ın kendisiydi.
If
a human has a hand, he or she feels more or less the same abilities with his
hand and similar basic feelings… But was
the hand of Rembrandt the same as mine?
Was the relation of Rembrandt’s hand with his mind the same as
mine? Merlau-Ponty has written “I do not
simply possess a body; I am my body” in
‘Phenomenology of Perception’.
Rembrandt’s hand was not simply a hand, it was Rembrandt the painter’s
hand… It was Rembrandt the painter
himself.
“Olgusalcı
teoristler (yaşanmış ve tecrübe edilmiş) öznel vücut ile gözlenmiş ve bilimsel
olarak denenmiş vücutu birbirinden ayırırlar.
Yaşayan vücudum dünya ile akıcı bir şekilde ya da
ön-yansımasız(pre-reflective) şekilde ilişki kuran VÜCUT-BULMUŞ bir BİLİNÇLİLİKtir. Günlük
faaliyetlerimizde ilişki kurarken vücudumuzun bilincinde olmamak eğiliminde
oluruz ve onu bahşedilmiş kabul ederiz –sessizce verilen bir vücut (Jean-Paul
SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.
“Phenomenological theorists distinguish between
the subjective body(as lived and experienced) and the objective body (as
observed and scientifically investigated).
My lived body is an EMBODIED CONSCIOUSNESS which fluidly and
pre-reflectively engages the world. As
we engage in our daily activities, we tend not to be conscious of our bodies
and we take them granted – body that is passed-by-in-silence (Jean-Paul SARTRE,
1943, Being and Nothingness)”.
“Vücut-buluş bir
vücut içinde yaşama durumu ya da sürecidir.”
Her vücut-buluşun yaşayan
nesneler, canlıların vücut-buluşu olması gerekmez. Yaşayan bir nesne bir vücut sahibi olabilir
ve böylece belirlenebilir bir kimliğin vücut buluşu olur. Örneğin su, suyu belirleyen herşeyin
vücut-buluşudur. Bir uçak onu belirleyen
herşeyin vücut-buluşudur; o uçar, yük taşır, zor hava koşullarına dayanır, bir
tecrübe ve uzmanlık toplamını taşır, geçmişi vardır, geleckte ve geçmişteki
insanların tutkularını elle tutulur kılar.
“Embodiment is the process or state of living
in a body.” All embodiments do not need to be the
embodiment of living things… An existing
thing can have a body and thus can be an embodiment of an identity that can be
identified… For example, water is the
embodiment of all the things that identify water. An aeroplane is an embodiment of everything
that identifies it; it flies, carries goods, can stand difficult climate
conditions, it has a speed, it carries an accumulation of expertise and experience,
it has a history, it materializes the ambitions of many individuals both in the
past and today…
Bütün
vücut-buluşların basit veya tek vücut-buluş olması gerekmez... Dünyada
bütünleşik vücut-buluşlar da olabilir.
Bütünleşik vücut-buluşlar var olabilir ve vardır. Bütünleşik vücut-buluşlar nesnelerin basit
vücut-buluşlarının birbirlerine karışıp yeni ve tek bir kimlik ile birbirleri
ile ve sanal kendileriyle etkileşerek hareket ettiklerinde oluşur.
All
embodiments do not need to be simple or single embodiments… There can be composite embodiments in the
world. Composite embodiments can and do
exist. Composite embodiments form when
simple embodiments of things mix and act together with a new and single
identity, all interacting with each other and as a virtual self…
1996’da
Darmstadt’ta bir piano konseri dinledim.
Program tek bir besteci tarafından yazılmış çok bölümlü tek bir eserden
oluşuyordu. İcracı her zaman olduğu gibi
tek bir pianist değildi. Pianist iki
ayrı ve farklı icracıdan vücut-buluyordu.
Bu konser için birlite
hazırlanmışlardı ve bir dizi parçayı sıra ile değişerek çaldılar. Sırası geçen pianist çalmakta olan diğer
pianisti dinliyordu. Birlikte
hazırlanmış olmak onlara tek bir icracı gibi, tek bir kimlikle, ortak bir duygu
ile çalmak imkanını veriyordu. Karmaşık
vücut-buluş kullanmak iki pianiste imkansızı yapmak ve aşırı güç bir işi
başarmak şansını veriyordu.
In
1996 I listened a piano concert at
Darmstadt. The program was composed of a
group of extremely difficult works by a single composer. The performer was not a single pianist as
usual… The pianist was embodied by two
seperate and different pianists… They
had prepared collectively for this concert and played the series of pieces one
by one in sequence. The pianist whose
turn passes listened the other pianist performing.
Having prepared together gave
them the ability to perform as if there is a single performer, with his single
identity, feeling and so on… Using complex
embodiment gave the two pianists the ability to do the impossible and achieve
the extremely difficult.
Vücut-buluş imkansız ya da aşırı zor şeyleri
yapmamızı ve yeni şeyler yaratmamızı sağlayan yeteneğe sahiptir. Bir çekici tutan kişi bir bütünleşik
vücut-buluştur. Bir çekiç ve bir insan
ayrı iki vücut-buluşturlar. Bir çekiçli
adam farklı ve bütünleşik bir vücut-buluştur.
Üstelik, çekici tutan kişi çiviye vururken çekici vücudunun bir parçası
gibi hisseder... Çünkü, çiviye çekiçle
vurduğunun farkındadır... O çekiç
kullanan adamdır... O çekicin tabiatı
gereği çivi çakma faaliyetinin gerektirdiği ve tanımladığı bilincin
vücut-buluşudur.
Embodiment has
the gift that enables us to achieve the impossible or extremely difficult
things and create new things. A person
holding a hammer is a composite embodiment.
A hammer and a person are seperate embodiments. A hammer holding man is a different and composite
embodiment… Moreover, the person that
holds the hammer experiences knocking the nail as if the hammer is a part of
his body himself… Because, he is aware
that he is knocking the nail with the hammer… He is hammer using man… He is the embodiment of consciousness defined
and required by nail knocking activity indicated by the affordance of the
hammer.
“Vücut-buluş bir vücut içinde
yaşama durumu ya da sürecidir”. Bir alet kullandığımızda bazı karmaşık
vücut-buluşlar oluşur. “Protes cihazları
vücudun sınırlarını genişletir. Onlar
derinin ötesinde bir süreklilik oluştururlar.”(Carolien HERMANS, 2002, Embodiment:
the flesh and bones of my body). “Bir vücut şeması
bilinçaltı seviyede çalışır. Vücudun
şekil ve duruşunu kayıt eder(farkında olmadan).
Kişinin vücut kısımlarının anlık göreli durumlarını kayıt eder.”. “Protez cihazları vücut şeması içine emilebilir.Bir
marangozun elindeki çekiç nasıl onun vücut şeması içine dahil edilebildiği
gibi, herhangi bir sanal vücut kısmı ya da arayüz(keyboard, mouse, joystick)
şemanın geçici ya da uzun vadeli parçası haline gelebilir...
“Embodiment is the
process or state of living in a body”… Some of the composite embodiments form when
we use a tool. “Prothestic devices
stretch the boundaries of the body. They
create a continuity beyond the limits of the skin”(Carolien HERMANS, 2002,
Embodiment: the flesh and bones of my body). “A
body schema works on a subconscious level.
It registers shape and posture of the body(without coming to
awareness). It makes a record of the
momentary relative disposition of one’s own body parts”. “Prothestic devices can be absorbed in the
body schema. Just as a hammer in the
carpenter’s hand is incorporated into his body schema, any virtual body part or
interface(keyboard, mouse, joystick) can become part of the schema in a
temporary or longlasting way…”
“Bir arabayı
sürmek. Bir arabanın vites kutusunun
nasıl kullanılması gerektiğini yakından biliriz, arabayı döndürmeyi,
hızlandırmayı, frenlemey, vb. ve en önemlisi arabanın boyutlarını... Kendi park etmemizi hatırlarsak kaç defa
tehlikeli bir şekilde yaklaşmamıza göre çok daha az dokundurduğumuzu
hatırlarız. Araba kendi vücut şemamız
içine neredeyse kendi vücudumuza
hakimiyet ölçüsü duyarlığında emilmiştir. O dokunmanın ‘boyutu ve faal erişimi’ kadar
öteye uzanabilen bir ‘duyarlık alanı’ haline gelir. (Merleau-Ponty, Maurice (1962). Phenomenology of Perception. C. Smith (translator). Routledge & Kegan Paul.)
Ve daha çok arabayı düşünerek, arabanın bakış
açısından düşündüğümüzü ve sonuç olarak çevremizi farklı bir şekilde
algıladığımızı ileri sürmek daha doğru olur.
"The driving
of a car. We are intimately aware of how a particular car's gearshift needs to
be treated, its ability to turn, accelerate, brake etc, and importantly, also
of the dimensions of the vehicle. When we reflect on our own parking, it is
remarkable that there are so few little bumps considering how many times we are
actually forced to come very close. The car is absorbed into our body schema
with almost the same precision that we have regarding our own spatiality. It
becomes an "area of sensitivity" which extends "the scope and
active radius of the touch" (Merleau-Ponty,
Maurice (1962). Phenomenology of Perception. C. Smith (translator). Routledge & Kegan Paul.) and rather than thinking about the car, it is more accurate to
suggest that we think from the point of view of the car, and consequently also
perceive our environment in a different way".(Reynolds, Jack (2002). Merleau-Ponty. Amsterdam: internet.)
Çekiç
örneğine geri dönersek... Çekici tutan kişi vuruken onu tuttuğunu
hissetmez. Karmaşık kimliğin subjektif
vücudu çakma sürecine toplar dikkatini.
Çekici tutmak kolunu hareket ettirmekten ve kuvvet üretmek için
adelelerini kullanmaktan çok farklı değildir.
Çekiç çivi çakan adamın vücut şemasının bir parçası olmuştur.
Eğer yanlış bir şey olur da
bu süreç kesintiye uğrarsa çivi çakan adam çekici tuttuğunu fark eder ve onun
yönünü değiştirir vb. Çekiç çivi çakan
adamın nesnel kendiliğine dönüşür.
Going
back to the hammer example… The person
holding the hammer does not feel he is holding it when he is knocking. The subjective body of the composite identity
focuses on the knocking process. Holding
the hammer is not very different from moving his arm and using his muscles to
produce force. The hammer has become
part of the body schema of the nail knocking man… If something wrong happens and this process
is interrupted, then the nail knocking man becomes aware of the hammer that he
is holding and changes its direction etc…
The hammer becomes the objective self of the nail knocking man.
Sorularım
şunlar: Bir insan bir alet, cihaz ya da taşıtı kullanırken kaza yaparsa ne
olur? Bir executive air trafik
kontrolörü aşırı yük altında kaldığında ne olur? Nükleer reaktör gibi büyük sistem
operatörünün vücut-buluşu üzerinde stresin etkisi nedir? Aynı proje üzerinde bir yıl sürekli çalışmak
zorunda olan büyük sistem yazılım geliştiricisi üzerinde kullandığı karmaşık
yazılım aracının psikolojik etkisi nedir?
My
questions are: what happens when an
accident happens while a human uses a tool, device or vehicle? What happens when an executive air traffic
controller is over-loaded? What is the
effect of stress on the embodiment of a large system operator like a nuclear
reactor? What are the psychological
effects of a complex software development tool such as Rational on a large
systems software developer who has to work one year on the same difficult
project?
Bir
yarış arabası şoförünü düşünelim... O yarıştan önce yarış pistini inceler.
Yarış sırasında her bir dönüşte ya da düzlükte hızını en büyük değerine
çıkarmalıdır. Karşılaştığı yol parçasına
ve arabanın durumuna göre hızını ayarlayıp en üst değerine çıkarmaya çalışır... Aslında ona vites değiştirme ve gaz pedalına
basma emrini veren yol ve arabadır.
Şoför ilk ve geçmiş koşullarını belirleme imkanına sahiptir, onun
seçimleri geçmişi belirler ve geçmişin toplam etkisi gelecek üzerindeki
etkinliğini belirler. Bu eşleşme basitçe
ellerin tutulmasında da görülebilir:
Let’s think of a race car driver… He studies the race road before the
race. During the race he must maximize
his speed at every and each turn or straight part of the road. He tries to adjust and catch the max speed
according to the road piece he faces and the status of his car… Actually it is the road and the car that
orders him to change the gear and press the gas pedal as such… The driver has the ability to set the initial
and previous conditions of the car, his choices determine the past and the cumulative effect of the past
determine his effectiveness on the future…
This intertwining can be seen in simple holding hands also:
“Eğer bir nesneyi tutarken sağ
elinize sol elinizle değerseniz, sağ el nesnesi değen sağ el değildir: ilki
boşlukta belirli bir noktaya işaret eden
eşleşmiş kemikler, adeleler ve ettir, ikincisi kendi yerinde duran
harici nesneyi bulmak için boşluğu tarayan bir roket gibidir.”
(Merleau-Ponty, Maurice (1962)
"If I touch with my left hand my right
hand while it touches an object, the right hand object is not the right hand
touching: the first is an intertwining of bones, muscles and flesh bearing down
on a point in space, the second traverses space as a rocket in order to
discover the exterior object in its place" (Merleau-Ponty,
Maurice (1962)
Eğer
sürücü kendini unutursa ve yalnız yoldan gelen mesajlara göre hareket etmeye
başlarsa, bu bir felakete sebep olabilir.
Eğere taşıtı süren adam kimliği kaybolur ve adamın vücud şemasının bir
parçası haline gelen araba kontrolü ele alırsa , sürücü arabanın aşamayacağı
bir hızla bir viraja girebilir. Sistemin yeteneklerini unutmak ya da yanlış
yorumlamak kazaya yol açan bir zihinsel model(mental model) hatası olarak
açıklanır.
Vücut-buluş operatörün psikolojisi ve
çevresindeki cihazlarla eşleşmesi üzerine daha fazla bilgi verdiği için
kazaları daha iyi açıklayabilir.
If the driver forgets himself and begins to act only
according to the messages he gets from the road, this may cause disaster. If the driving man identity is lost and the
car which has become part of the man’s body schema takes over the control, the
driver enters a turn with a speed which may be impossible for the car…
Forgetting the abilities of
the system or misinterpretting them is also explained as a ‘mental model’
mistake which leads to an accident.
Embodiment can explain accidents better as it provides more on the
psychology of the operator and the intertwining between the environment and
him.
Kazalar
karmaşık kimliklerin vücut-buluşlarındaki kusurlar yüzünden olur. Araba ve insanın vücut-buluşunda, patlayan
bir lastik ya da insanın fiziksel bir kusuru(alkol) gibi bir hata kazaya neden
olur. Eğer karmaşık kimlik içinde sürücü çok baskınlaşırsa örneğin abartılı bir
amaca ulaşmak için arabayı sürerse, ve
araba ile sürücünün ayrı vücut buluşlar
olduğunu unutursa da kazalar olur.
Kimlikleri şaşırma ya da unutma
karmaşık kimliğin hata yapmasına neden olur. Başarılı operatör karmaşık vücut-buluşun
farklı kimlikleri arasında en yüksek dengeyi – prenoetic sınırlar içinde basit
kendiler ve karmaşık kimliğin kendisi - bulabilen kişidir.
Accidents happen because of anomalies in the
embodiment of complex identities. A
mistake in the embodiment of the car, and the human, such as a failing tire or
a physical anomaly of the human(alcohol) will cause an accident. If the complex identity, the driver becomes
too dominant, such as the drive to
achieve a goal
as a driver, and causes the
abilities of the car and the driver as seperate embodiments to be forgotten, also
accidents happen. Mistaking identities
or losing, forgetting them causes the failure of the complex identity.
The successful operator is
the one who can find the ultimum balance between the identities of the complex
embodiment, namely the simple selves and the complex itself with in the
prenoetic limits.
Bir arabayı
sürmek ya da herhangi bir sistemi kullanmak operatörün önceliklerinin
belirlemesini gerektirir... Bir otomobil
gibi basit vücut-buluşları, onun durumunu, benzin, yağ vb. takip etmek için önceliklerini... İnsan olarak, yorgunluk, uyku vb’yi, karmaşık
vücut-buluş olarak, sürücü, ilerleme hızı, yol durumu, olası engeller vb....
Sürücü, karmaşık vücut-buluş başarılı olmak için özel bir bilinç geliştirmelidir.
Bu bilinç öznel olmalıdır... Bunların
hepsini tam konsantrasyonla yapamazsınız...
Driving
a car or operating any system requires the operator to arrange his
priorities… His priorities to take care
of the simple embodiments as the car, its status, gas, oil etc… As the human
being, tiredness, sleep, etc. as the complex embodiment, the driver, cruising speed, road status, possible
obstacles etc…. Driver, the complex
embodiment has to create a special consciousness to be successful. This conscioussness has to be
subjective… You can not do all of these
continuously with full concentration.
Eğer bir kere
daha SARTRE’a dönersek;
“Olgusalcı
teoristler (yaşanmış ve tecrübe edilmiş) öznel vücut ile gözlenmiş ve bilimsel
olarak denenmiş vücutu birbirinden ayırırlar.
Yaşayan vücudum dünya ile akıcı bir şekilde ya da
ön-yansımasız(pre-reflective) şekilde ilişki kuran VÜCUT-BULMUŞ bir
BİLİNÇLİLİKtir. Günlük faaliyetlerimizde ilişki kurarken vücudumuzun bilincinde olmamak
eğiliminde oluruz ve onu bahşedilmiş kabul ederiz –sessizce verilen bir vücut
(Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.
If
we go back once more to SARTRE;
“Phenomenological theorists distinguish
between the subjective body(as lived and experienced) and the objective body
(as observed and scientifically investigated).
My lived body is an EMBODIED CONSCIOUSNESS which fluidly and
pre-reflectively engages the world. As
we engage in our daily activities, we tend not to be conscious of our bodies
and we take them granted – body that is passed-by-in-silence (Jean-Paul SARTRE,
1943, Being and Nothingness)”.
Bunun
içindeki tehlike, vücutlarımız onların vücut şemalarını, yani subjektif olarak
varolmayı icra etmek eğilimindedirler.
Onları bir süre tekrar ettikten sonra işleri otomatik olarak yapmaya
çalışırız. Tecrübeli bir şoför işlerini
otomatik olarak yapmak eğilimindedir ve bir süre sonra kuralları unutur.
The danger in this is,
our bodies have the tendency to execute their body schemas, namely to
exist, subjectively. We try to do things
automatically after we repeat them for a while.
An experienced driver tends to do things automatically and forgets the
rules after a while…
Bu
yüzden, bir pilot ya da hava trafik
kontrolörü gibi güvenlik ile ilgili sistem operatörlerinin insan ve sistemin
bilinçsel vücut buluşu olan kendi karmaşık kimliğinin üzerine çıkıp kokpit ya
da kontrol masasında varolan nesnelerin özel bir farkındalığını dimağında taze
tutması gerekir. Bazı ‘ölümlüler’
tarafından buna ‘durum farkındalığı(situation awareness’) denir.
Hence a safety related systems operator such as an air
traffic controller or a pilot, must rise above its complex identity as an embodied
consciousness of the human and the system and foster a special awareness of
things existing around in the cockpit or the control board. This is called situation awareness by a few
‘mortals’.
Ali
Rıza SARAL bie
Elektronik-Haberleşme Mühendisi(ITU), besteci(ISU) ve eski bir EUROCTROL
(European Agency for the Safety of Air Navigation) Software Team Karlsruhe
memurudur. Frankfurt’u içeren Alman KUIR
havaboşluğunun 24 belgeli Operational Deficiencies ‘ini çözmüştür.
Ali
Rıza SARAL is an
Electronics Engineer(ITU), composer(ISU) and a former civil servant of
EUROCONTROL (European Agency for the Safety of Air Navigation) Software Team
Karlsruhe. He has cured 24 documented
Operational Deficiencies of the German KUIR airspace which includes Frankfurt.
My Address:
Ali Riza SARAL
Barbaros Mah. Sedef Sk. 13/13
Uskudar / ISTANBUL
TURKEY
Tel: 0090 (216) 474-8818
e-mail: arsaral(aatt)yahoo.com