Tuesday, September 19, 2017

VÜCUTBULUŞ VE İNSAN MAKİNA ETKİLEŞİMİ

VÜCUTBULUŞ VE İNSAN MAKİNA ETKİLEŞİMİ
EMBODIMENT AND MAN – MACHINE INTERACTION

Ali Riza SARAL

1992’de Karlsruhe Üst Kontrol Merkezinde
bir uçak kazasının tekrar gösterimini izledikten
sonra dikkatimi HCI’a çeken nazik ATC
meslekdaşım sayın EHRENBERGER’e.

To my kind colleague Herr EHRENBERGER
who drew my attention to the importance of HCI
after viewing an airplane accident replay  
at Karlsrue Upper Info Control Center in 1992;

                Dünyaya ve diğer kişilere vücudumuz içinden geçerek ulaşırız.  Başkalarıyla konuşmak, onlara yardım etmek, çalışmak, yaratmak, sevmek için vücudumuzu kullanırız.  Vücutlarımızla var oluruz.  Varlığımızı vücudumuz içinden hissederiz.
Through our bodies we reach other people and the world.  To speak with others, to help others, to work, to create, to love we use our bodies.  We exist with our bodies.  We feel our existance through our bodies…

“Düşüncelerinizin, duygularınızın, arkasında, kardeşim, güçlü bir kumandan, bilnmeyen bir bilge durur – o kendinizdir. O vücudunuz içinde yaşar, o vücudunuzdur.”  . (Nietzsche, 1883, ‘Thus Spoke Zarathustra’ from Learning Space – OpenLearn – The Open University).
“Behind your thoughts and feelings, my brother, stands a mighty commander, an unknown sage – he is called Self.  He lives in your body, he is your body.” (Nietzsche, 1883, ‘Thus Spoke Zarathustra’ from Learning Space – OpenLearn – The Open University).

Biz vücudumuzu yapabildiği şeylerle biliriz.  Elimizi ters çevirebiliriz, yumruk yapabiliriz, parmaklarımızı birer birer oynatabiliriz vb.  Eğer elimizi dimlersek onun her hareketini hissedebiliriz.  Onu bütünüyle hissedebiliriz ya da ayrı ayrı parçalarını...
We know our body by its abilities.  We can turn our hand, open it, make it a fist, move our fingers one by one etc.  We can also feel every movement our hand does if we listen it.  We can feel it as a whole or its parts seperately... 

Eli olan her insan az veya çok benzer yeteneklere ya da duyularasahiptir.  Fakat Rembrandt’ın eli benim elimle aynı mıydı?  Rembrandt’ın elinin zihni ile ilişkisi benimki ile aynı mıydı?    Merlau-Ponty ‘Algının Olgusallığı’ ‘nda “Ben basitçe bir vücut sahibi değilim; ben benim vücudumum” yazmıştı.  Rembrandt’ın eli basitçe bir el değildi, o ressam Rembrandt’ın eliydi...  O ressam Rembrandt’ın kendisiydi.
If a human has a hand, he or she feels more or less the same abilities with his hand and similar basic feelings…  But was the hand of Rembrandt the same as mine?  Was the relation of Rembrandt’s hand with his mind the same as mine?  Merlau-Ponty has written “I do not simply possess a body; I am my body”  in ‘Phenomenology of Perception’.  Rembrandt’s hand was not simply a hand, it was Rembrandt the painter’s hand…  It was Rembrandt the painter himself.

“Olgusalcı teoristler (yaşanmış ve tecrübe edilmiş) öznel vücut ile gözlenmiş ve bilimsel olarak denenmiş vücutu birbirinden ayırırlar.  Yaşayan vücudum dünya ile akıcı bir şekilde ya da ön-yansımasız(pre-reflective) şekilde ilişki kuran VÜCUT-BULMUŞ bir BİLİNÇLİLİKtir.  Günlük faaliyetlerimizde ilişki kurarken vücudumuzun bilincinde olmamak eğiliminde oluruz ve onu bahşedilmiş kabul ederiz –sessizce verilen bir vücut (Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.

“Phenomenological theorists distinguish between the subjective body(as lived and experienced) and the objective body (as observed and scientifically investigated).  My lived body is an EMBODIED CONSCIOUSNESS which fluidly and pre-reflectively engages the world.   As we engage in our daily activities, we tend not to be conscious of our bodies and we take them granted – body that is passed-by-in-silence (Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.

“Vücut-buluş bir vücut içinde yaşama durumu ya da sürecidir.”  Her vücut-buluşun yaşayan nesneler, canlıların vücut-buluşu olması gerekmez.  Yaşayan bir nesne bir vücut sahibi olabilir ve böylece belirlenebilir bir kimliğin vücut buluşu olur.  Örneğin su, suyu belirleyen herşeyin vücut-buluşudur.  Bir uçak onu belirleyen herşeyin vücut-buluşudur; o uçar, yük taşır, zor hava koşullarına dayanır, bir tecrübe ve uzmanlık toplamını taşır, geçmişi vardır, geleckte ve geçmişteki insanların tutkularını elle tutulur kılar.
“Embodiment is the process or state of living in a body.”  All embodiments do not need to be the embodiment of living things…  An existing thing can have a body and thus can be an embodiment of an identity that can be identified…  For example, water is the embodiment of all the things that identify water.  An aeroplane is an embodiment of everything that identifies it; it flies, carries goods, can stand difficult climate conditions, it has a speed, it carries an accumulation of expertise and experience, it has a history, it materializes the ambitions of many individuals both in the past and today…

Bütün vücut-buluşların basit veya tek vücut-buluş olması gerekmez... Dünyada bütünleşik vücut-buluşlar da olabilir.  Bütünleşik vücut-buluşlar var olabilir ve vardır.  Bütünleşik vücut-buluşlar nesnelerin basit vücut-buluşlarının birbirlerine karışıp yeni ve tek bir kimlik ile birbirleri ile ve sanal kendileriyle etkileşerek hareket ettiklerinde oluşur.
All embodiments do not need to be simple or single embodiments…  There can be composite embodiments in the world.  Composite embodiments can and do exist.  Composite embodiments form when simple embodiments of things mix and act together with a new and single identity, all interacting with each other and as a virtual self…
1996’da Darmstadt’ta bir piano konseri dinledim.  Program tek bir besteci tarafından yazılmış çok bölümlü tek bir eserden oluşuyordu.  İcracı her zaman olduğu gibi tek bir pianist değildi.  Pianist iki ayrı ve farklı icracıdan vücut-buluyordu.  Bu konser için birlite  hazırlanmışlardı ve bir dizi parçayı sıra ile değişerek çaldılar.  Sırası geçen pianist çalmakta olan diğer pianisti dinliyordu.  Birlikte hazırlanmış olmak onlara tek bir icracı gibi, tek bir kimlikle, ortak bir duygu ile çalmak imkanını veriyordu.  Karmaşık vücut-buluş kullanmak iki pianiste imkansızı yapmak ve aşırı güç bir işi başarmak şansını veriyordu.
In 1996  I listened a piano concert at Darmstadt.  The program was composed of a group of extremely difficult works by a single composer.  The performer was not a single pianist as usual…  The pianist was embodied by two seperate and different pianists…  They had prepared collectively for this concert and played the series of pieces one by one in sequence.  The pianist whose turn passes listened the other pianist performing.
Having prepared together gave them the ability to perform as if there is a single performer, with his single identity, feeling and so on…  Using complex embodiment gave the two pianists the ability to do the impossible and achieve the extremely difficult.

                Vücut-buluş imkansız ya da aşırı zor şeyleri yapmamızı ve yeni şeyler yaratmamızı sağlayan yeteneğe sahiptir.  Bir çekici tutan kişi bir bütünleşik vücut-buluştur.  Bir çekiç ve bir insan ayrı iki vücut-buluşturlar.  Bir çekiçli adam farklı ve bütünleşik bir vücut-buluştur.  Üstelik, çekici tutan kişi çiviye vururken çekici vücudunun bir parçası gibi hisseder...  Çünkü, çiviye çekiçle vurduğunun farkındadır...  O çekiç kullanan adamdır...  O çekicin tabiatı gereği çivi çakma faaliyetinin gerektirdiği ve tanımladığı bilincin vücut-buluşudur.
                Embodiment has the gift that enables us to achieve the impossible or extremely difficult things and create new things.  A person holding a hammer is a composite embodiment.  A hammer and a person are seperate embodiments.  A hammer holding man is a different and composite embodiment…  Moreover, the person that holds the hammer experiences knocking the nail as if the hammer is a part of his body himself…  Because, he is aware that he is knocking the nail with the hammer…  He is hammer using man…  He is the embodiment of consciousness defined and required by nail knocking activity indicated by the affordance of the hammer.
                “Vücut-buluş bir vücut içinde yaşama durumu ya da sürecidir”.  Bir alet kullandığımızda bazı karmaşık vücut-buluşlar oluşur.  “Protes cihazları vücudun sınırlarını genişletir.  Onlar derinin ötesinde bir süreklilik oluştururlar.”(Carolien HERMANS, 2002, Embodiment: the flesh and bones of my body).  “Bir vücut şeması bilinçaltı seviyede çalışır.  Vücudun şekil ve duruşunu kayıt eder(farkında olmadan).  Kişinin  vücut kısımlarının anlık göreli durumlarını kayıt eder.”.  “Protez cihazları vücut şeması içine emilebilir.Bir marangozun elindeki çekiç nasıl onun vücut şeması içine dahil edilebildiği gibi, herhangi bir sanal vücut kısmı ya da arayüz(keyboard, mouse, joystick) şemanın geçici ya da uzun vadeli parçası haline gelebilir...
Embodiment is the process or state of living in a body”…  Some of the composite embodiments form when we use a tool.  “Prothestic devices stretch the boundaries of the body.  They create a continuity beyond the limits of the skin”(Carolien HERMANS, 2002, Embodiment: the flesh and bones of my body).  “A body schema works on a subconscious level.  It registers shape and posture of the body(without coming to awareness).  It makes a record of the momentary relative disposition of one’s own body parts”.  “Prothestic devices can be absorbed in the body schema.  Just as a hammer in the carpenter’s hand is incorporated into his body schema, any virtual body part or interface(keyboard, mouse, joystick) can become part of the schema in a temporary or longlasting way…”

                “Bir arabayı sürmek.  Bir arabanın vites kutusunun nasıl kullanılması gerektiğini yakından biliriz, arabayı döndürmeyi, hızlandırmayı, frenlemey, vb. ve en önemlisi arabanın boyutlarını...  Kendi park etmemizi hatırlarsak kaç defa tehlikeli bir şekilde yaklaşmamıza göre çok daha az dokundurduğumuzu hatırlarız.  Araba kendi vücut şemamız içine neredeyse kendi vücudumuza  hakimiyet ölçüsü duyarlığında emilmiştir.  O dokunmanın ‘boyutu ve faal erişimi’ kadar öteye uzanabilen bir ‘duyarlık alanı’ haline gelir. (Merleau-Ponty, Maurice (1962). Phenomenology of Perception. C. Smith (translator). Routledge & Kegan Paul.)
Ve daha çok arabayı düşünerek, arabanın bakış açısından düşündüğümüzü ve sonuç olarak çevremizi farklı bir şekilde algıladığımızı ileri sürmek daha doğru olur.
"The driving of a car. We are intimately aware of how a particular car's gearshift needs to be treated, its ability to turn, accelerate, brake etc, and importantly, also of the dimensions of the vehicle. When we reflect on our own parking, it is remarkable that there are so few little bumps considering how many times we are actually forced to come very close. The car is absorbed into our body schema with almost the same precision that we have regarding our own spatiality. It becomes an "area of sensitivity" which extends "the scope and active radius of the touch" (Merleau-Ponty, Maurice (1962). Phenomenology of Perception. C. Smith (translator). Routledge & Kegan Paul.) and rather than thinking about the car, it is more accurate to suggest that we think from the point of view of the car, and consequently also perceive our environment in a different way".(Reynolds, Jack (2002). Merleau-Ponty. Amsterdam: internet.)

Çekiç örneğine geri dönersek... Çekici tutan kişi vuruken onu tuttuğunu hissetmez.  Karmaşık kimliğin subjektif vücudu çakma sürecine toplar dikkatini.  Çekici tutmak kolunu hareket ettirmekten ve kuvvet üretmek için adelelerini kullanmaktan çok farklı değildir.  Çekiç çivi çakan adamın vücut şemasının bir parçası olmuştur.
Eğer yanlış bir şey olur da bu süreç kesintiye uğrarsa çivi çakan adam çekici tuttuğunu fark eder ve onun yönünü değiştirir vb.  Çekiç çivi çakan adamın nesnel kendiliğine dönüşür.
Going back to the hammer example…  The person holding the hammer does not feel he is holding it when he is knocking.  The subjective body of the composite identity focuses on the knocking process.  Holding the hammer is not very different from moving his arm and using his muscles to produce force.  The hammer has become part of the body schema of the nail knocking man…  If something wrong happens and this process is interrupted, then the nail knocking man becomes aware of the hammer that he is holding and changes its direction etc…  The hammer becomes the objective self of the nail knocking man.

Sorularım şunlar: Bir insan bir alet, cihaz ya da taşıtı kullanırken kaza yaparsa ne olur?  Bir executive air trafik kontrolörü aşırı yük altında kaldığında ne olur?  Nükleer reaktör gibi büyük sistem operatörünün vücut-buluşu üzerinde stresin etkisi nedir?  Aynı proje üzerinde bir yıl sürekli çalışmak zorunda olan büyük sistem yazılım geliştiricisi üzerinde kullandığı karmaşık yazılım aracının psikolojik etkisi nedir?
My questions are:  what happens when an accident happens while a human uses a tool, device or vehicle?  What happens when an executive air traffic controller is over-loaded?  What is the effect of stress on the embodiment of a large system operator like a nuclear reactor?  What are the psychological effects of a complex software development tool such as Rational on a large systems software developer who has to work one year on the same difficult project?

                Bir yarış arabası şoförünü düşünelim... O yarıştan önce yarış pistini inceler. Yarış sırasında her bir dönüşte ya da düzlükte hızını en büyük değerine çıkarmalıdır.  Karşılaştığı yol parçasına ve arabanın durumuna göre hızını ayarlayıp en üst değerine çıkarmaya çalışır...  Aslında ona vites değiştirme ve gaz pedalına basma emrini veren yol ve arabadır.  Şoför ilk ve geçmiş koşullarını belirleme imkanına sahiptir, onun seçimleri geçmişi belirler ve geçmişin toplam etkisi gelecek üzerindeki etkinliğini belirler.  Bu eşleşme basitçe ellerin tutulmasında da görülebilir: 
                Let’s think of a race car driver…  He studies the race road before the race.  During the race he must maximize his speed at every and each turn or straight part of the road.  He tries to adjust and catch the max speed according to the road piece he faces and the status of his car…  Actually it is the road and the car that orders him to change the gear and press the gas pedal as such…  The driver has the ability to set the initial and previous conditions of the car, his choices determine the past  and the cumulative effect of the past determine his effectiveness on the future…  This intertwining can be seen in simple holding hands also:

 “Eğer bir nesneyi tutarken sağ elinize sol elinizle değerseniz, sağ el nesnesi değen sağ el değildir: ilki boşlukta belirli bir noktaya işaret eden  eşleşmiş kemikler, adeleler ve ettir, ikincisi kendi yerinde duran harici nesneyi bulmak için boşluğu tarayan bir roket gibidir.” (Merleau-Ponty, Maurice (1962)
"If I touch with my left hand my right hand while it touches an object, the right hand object is not the right hand touching: the first is an intertwining of bones, muscles and flesh bearing down on a point in space, the second traverses space as a rocket in order to discover the exterior object in its place" (Merleau-Ponty, Maurice (1962)

                Eğer sürücü kendini unutursa ve yalnız yoldan gelen mesajlara göre hareket etmeye başlarsa, bu bir felakete sebep olabilir.  Eğere taşıtı süren adam kimliği kaybolur ve adamın vücud şemasının bir parçası haline gelen araba kontrolü ele alırsa , sürücü arabanın aşamayacağı bir hızla bir viraja girebilir. Sistemin yeteneklerini unutmak ya da yanlış yorumlamak kazaya yol açan bir zihinsel model(mental model) hatası olarak açıklanır.
Vücut-buluş operatörün psikolojisi ve çevresindeki cihazlarla eşleşmesi üzerine daha fazla bilgi verdiği için kazaları daha iyi açıklayabilir.
                If the driver forgets himself and begins to act only according to the messages he gets from the road, this may cause disaster.  If the driving man identity is lost and the car which has become part of the man’s body schema takes over the control, the driver enters a turn with a speed which may be impossible for the car…
Forgetting the abilities of the system or misinterpretting them is also explained as a ‘mental model’ mistake which leads to an accident.  Embodiment can explain accidents better as it provides more on the psychology of the operator and the intertwining between the environment and him.

                Kazalar karmaşık kimliklerin vücut-buluşlarındaki kusurlar yüzünden olur.  Araba ve insanın vücut-buluşunda, patlayan bir lastik ya da insanın fiziksel bir kusuru(alkol) gibi bir hata kazaya neden olur.  Eğer karmaşık kimlik içinde  sürücü çok baskınlaşırsa örneğin abartılı bir amaca ulaşmak için arabayı sürerse, ve  
araba ile sürücünün ayrı vücut buluşlar olduğunu unutursa da kazalar olur.  Kimlikleri şaşırma ya da unutma
karmaşık kimliğin hata yapmasına neden olur.  Başarılı operatör karmaşık vücut-buluşun farklı kimlikleri arasında en yüksek dengeyi – prenoetic sınırlar içinde basit kendiler ve karmaşık kimliğin kendisi - bulabilen kişidir.
                Accidents happen because of anomalies in the embodiment of complex identities.  A mistake in the embodiment of the car, and the human, such as a failing tire or a physical anomaly of the human(alcohol) will cause an accident.  If the complex identity, the driver becomes too dominant, such as  the drive to achieve a goal
as a driver, and causes the abilities of the car and the driver as seperate embodiments to be forgotten, also accidents happen.  Mistaking identities or losing, forgetting them causes the failure of the complex identity.
The successful operator is the one who can find the ultimum balance between the identities of the complex embodiment, namely the simple selves and the complex itself with in the prenoetic limits.

Bir arabayı sürmek ya da herhangi bir sistemi kullanmak operatörün önceliklerinin belirlemesini gerektirir...  Bir otomobil gibi basit vücut-buluşları, onun durumunu, benzin, yağ vb. takip etmek için önceliklerini...  İnsan olarak, yorgunluk, uyku vb’yi, karmaşık vücut-buluş olarak, sürücü, ilerleme hızı, yol durumu, olası engeller vb.... Sürücü, karmaşık vücut-buluş başarılı olmak için özel bir bilinç geliştirmelidir.
Bu bilinç öznel olmalıdır... Bunların hepsini tam konsantrasyonla yapamazsınız...
Driving a car or operating any system requires the operator to arrange his priorities…  His priorities to take care of the simple embodiments as the car, its status, gas, oil etc… As the human being, tiredness, sleep, etc. as the complex embodiment, the driver,  cruising speed, road status, possible obstacles etc….  Driver, the complex embodiment has to create a special consciousness to be successful.  This conscioussness has to be subjective…  You can not do all of these continuously with full concentration.

Eğer bir kere daha SARTRE’a dönersek;
“Olgusalcı teoristler (yaşanmış ve tecrübe edilmiş) öznel vücut ile gözlenmiş ve bilimsel olarak denenmiş vücutu birbirinden ayırırlar.  Yaşayan vücudum dünya ile akıcı bir şekilde ya da ön-yansımasız(pre-reflective) şekilde ilişki kuran VÜCUT-BULMUŞ bir BİLİNÇLİLİKtir.  Günlük faaliyetlerimizde ilişki kurarken vücudumuzun bilincinde olmamak eğiliminde oluruz ve onu bahşedilmiş kabul ederiz –sessizce verilen bir vücut (Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.
If we go back once more to SARTRE;
“Phenomenological theorists distinguish between the subjective body(as lived and experienced) and the objective body (as observed and scientifically investigated).  My lived body is an EMBODIED CONSCIOUSNESS which fluidly and pre-reflectively engages the world.   As we engage in our daily activities, we tend not to be conscious of our bodies and we take them granted – body that is passed-by-in-silence (Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.

Bunun içindeki tehlike, vücutlarımız onların vücut şemalarını, yani subjektif olarak varolmayı icra etmek eğilimindedirler.  Onları bir süre tekrar ettikten sonra işleri otomatik olarak yapmaya çalışırız.  Tecrübeli bir şoför işlerini otomatik olarak yapmak eğilimindedir ve bir süre sonra kuralları unutur.
                The danger in this is,  our bodies have the tendency to execute their body schemas, namely to exist, subjectively.  We try to do things automatically after we repeat them for a while.  An experienced driver tends to do things automatically and forgets the rules after a while…

                Bu yüzden,  bir pilot ya da hava trafik kontrolörü gibi güvenlik ile ilgili sistem operatörlerinin insan ve sistemin bilinçsel vücut buluşu olan kendi karmaşık kimliğinin üzerine çıkıp kokpit ya da kontrol masasında varolan nesnelerin özel bir farkındalığını dimağında taze tutması gerekir.  Bazı ‘ölümlüler’ tarafından buna ‘durum farkındalığı(situation awareness’) denir.
                Hence a safety related systems operator such as an air traffic controller or a pilot, must rise above  its complex identity as an embodied consciousness of the human and the system and foster a special awareness of things existing around in the cockpit or the control board.  This is called situation awareness by a few ‘mortals’.

               
Ali Rıza SARAL bie Elektronik-Haberleşme Mühendisi(ITU), besteci(ISU) ve eski bir EUROCTROL (European Agency for the Safety of Air Navigation) Software Team Karlsruhe memurudur.  Frankfurt’u içeren Alman KUIR havaboşluğunun 24 belgeli Operational Deficiencies ‘ini çözmüştür.

Ali Rıza SARAL is an Electronics Engineer(ITU), composer(ISU) and a former civil servant of EUROCONTROL (European Agency for the Safety of Air Navigation) Software Team Karlsruhe.  He has cured 24 documented Operational Deficiencies of the German KUIR airspace which includes Frankfurt.

My Address:
Ali Riza SARAL
Barbaros Mah. Sedef Sk. 13/13
Uskudar / ISTANBUL
TURKEY
Tel: 0090 (216) 474-8818
e-mail: arsaral(aatt)yahoo.com