Dağıtılmış Muhakeme ve Karıncalar nasıl Yön Bulur
Distributed Cognition and
how Ants Navigate
Edwin Hutchins, Cognition_in_the_Wild
Simon(1981) muhakeme için ortamın
önemini vurgulayan bir ibret öyküsü sundu.
Kumsaldaki bir karıncanın karışık hareketlerini izlerken, izlenen
patikayı oluştururmak için, karıncaya karmaşık bir program atfettiğimizi ileri sürdü.
Aslında, Simon’a göre, izlenen yol karıncadan çok kumsal hakkında
bize bilgi verir.
Simon
(1981) offered a parable as a way of emphasizing the importance of the
environment for cognition .
He
argued that , as we watch the complicated movements of an ant on a beach, we
may be tempted to attribute to the ant some complicated program for
constructing the path taken. In fact, Simon says, that trajectory tells us more about
the beach than about the ant.
İbret
öyküsünü bir karınca toplumu ile bir kumsala ve hikayesine genişletmek
isterim. Psikologların yaptıkları gibi,
bir tek karıncayı gözlemektense, birer antrapolog olalım ve bir karınca
toplumunu haftalar ve aylar boyunca izleyelim.
Karıncalar için yasak bölge olan bir fırtınadan sonra sahile geldiğimizi
kabul edelim. Nesiller boyunca
karıncalar kumsalı tararlar. Arkalarında
kısa ömürlü kimyasal işaretler bırakırlar, ve nereye giderlerse orada kum
tanelerini istekleri dışında kımıldatırlar.
Aylar sonra, olası yiyecek
kaynaklarına giden patikalar gelişir, ilk önce kardeş karıncaların kısa
ömürlü kimyasal artıklarını daha sonra yüklü karınca trafiği tarafından
üretilen uzun ömürlü yolları takip eden
karıncalar tarafından...
I
would like to extend the parable to a beach with a community of ants and a
history . Rather than watch a single ant for a few minutes , as psychologists
are wont to do, let us be anthropologists and move in and watch a community of
ants over weeks and months . Let us assume that we arrive just after a storm ,
when the beach is a tabula rasa for the ants. Generations of ants comb the
beach. They leave behind them short -lived chemical trails , and where they go
they inadvertently move grains of sand as they pass. Over months , paths to
likely food sources develop as they are visited again and again by ants
following first the short -lived chemical trails of their fellows and later the
longer -lived roads produced by a history of heavy ant traffic .
After months
of watching , we decide to follow a particular ant on an outing . We may be
impressed by how cleverly it visits every high -likelihood food location . This
ant seems to work so much more efficiently than did its ancestors of weeks ago.
Is this a smart ant? Is it perhaps smarter than its ancestors? No, it is just
the same dumb sort of ant, reacting to its environment in the same ways its
ancestors did .
Fakat ortam aynı
değildir. Kültürel bir çevredir. Karınca nesilleri kumsalda işaretlerini
bırakmıştır, ve aptal bir karınca atalarının
hareketlerinden kalan artıklarla etkileşerek akıllıymış gibi görünür.
But
the environment is not the same. It is
a cultural environment . Generations of ants have left their marks on the
beach, and now a dumb ant has been made to appear smart through its simple
interaction with the residua of the history of its ancestor's actions .
Simon açıkça
haklıydı: karıncayı gözlerken, karıncanın
iç dünyası hakkından çok kumsal hakkında bilgi sahibi oluruz. Ve ‘özgürce’ düşünen insanları gözleyerek,
onların iç dünyasından çok onların düşünmek için kullandığı çevreleri hakkında
bilgi öğreniyor olabiliriz.
Simon
was obviously right : in watching the ant, we learn more about the beach than
about what is inside the ant. And in watching people thinking in the wild ,
we may be learning more about their
environment
for thinking than about what is inside them .
Bunun
farkında oldukğumuz zaman, muhakeme hakkında burada bilgi toplayamayız diye, eşyaları
toplayıp sahili terk etmemeliyiz. İnsan
düşünmesinin çevreleri ‘doğal’ çevreler değildir. İçten içe yapaydır.
Having
realized this , we should not pack up and leave the beach, concluding that we
cannot learn about cognition here. The environments of human thinking are not
" natural " environments . They are artificial through and through .
İnsanlar
muhakeme güçlerini onları kullandıkları ortamları yaratak oluştururlar. Şu ana kadar, çok azımız bu ortamları muhakemesel
faaliyetlerin düzenleyicisi olarak, ciddi şekilde incelemek için zaman
ayırmıştır, bu yüzden düşüncenin inşasında onların rolünü çok az
tartabiliyoruz.
Humans
create their cognitive powers by creating the environments in which they
exercise those powers . At present, so few of us have taken the time to study
these environments seriously as organizers of cognitive activity that we have
little sense of their role in the construction of thought.