Wednesday, May 10, 2006

RİSK ALMAK

RİSK ALMAK
Ali Riza SARAL

Ünlü yazarımız Halikarnas Balıkçısı eserlerinde J.D. BURY’nin “A History of Greece – to the death of Alexander the Great” adlı tarih kitabını sık sık referans gösterir. Bu kitapta Büyük Makedonya kahramanı ve komutan İskender’in maceraları da anlatılır. Bilindiği gibi İskender M.Ö. 300’lü yıllarda bir ordu toplayarak Makedonya’dan Hindistan’a kadar zaferden zafere koşmuş bir lider...

‘İskender savaşlarında sık sık risk alır, bizzat ön saflarda döğüşür ve yaralanırdı. Filistin’de Gaza şehrinin kuşatmasında, tanrıya adaklar adandığı sırada sunağın üstünde uçan vahşi bir kuş İskender’in kafasına bir taş(?) düşürmüş. Kahinleri bunu “Yüce kralım, şehri alacaksınız ama bugün kendinizi korumak için sıkı TEDBİR almalısınız” şeklinde yorumlamış’ (BURY, s. 462).

İskender lideri olduğu insan grubunu içinde bulundukları yılgınlıktan, imkansızlıkların neden olduğu uyuşukluktan çıkartmayı becerebilen, en umutsuz anlarda ileri atılabilen dahi bir lider... ‘Hindistan’ın Sangala şehrinin kuşatmasında surlara dayadıkları iki merdiven kırılınca İskender surun üstünde yalnız başına kalmış. Silah arkadaşları ona bağırarak, onu aşağı atlayıp geri dönmeye çağırmışlar. İskender ise geriye doğru olan tarafa değil tek başına ileriye, surların içine düşmanın önüne atlamış. Bunu gören mücadele arkadaşları, onu yalnız bırakmamak için, tekrar saldırıp surları aşmışlar ve şehri almışlar’(BURY, s. 486)…

Büyüleyici değil mi? Ama burada aksayan bir şey var. İskender bilgelerin sözünü yeterince dikkate almadığı için, yeterince TEDBİR almadığı için, ‘bu savaşta aldığı yara nedeni ile Bağdat’a kadar süren, yaralı ve hasta olarak yaşadığı bir ölüm yolculuğuna başlamış…’

Ulaşım alanı bir çok cesur ve kahraman insanla ve liderle doludur… Liderler toplumun kapasitesini görebilecek en uygun konumdadırlar. İskender’in Makedonya’sında, Osmanlı ve 1930’ların asker kuşağında kolaylıkla görülebilen risk alarak ileri doğru atılım yapma çabasının günümüz liderlerinde de görülmesi doğaldır. Özellikle havacılıkta, liderliğin insanları zor durumlarla karşı karşıya bırakması, insanların kendi içlerindeki en iyiyi, en güzeli ortaya çıkarır.

Yine ulaşım alanında bir örnek olan Panama Kanalı’nın yapılması da benzer bir atılımdır. Projenin tasarım aşamasındaki yöneticisi sivil, gerçekleştiren yöneticisi ise atanmış bir yüksek rütbeli subaydır. Proje yapımı sırasında yaklaşık 5000 kişi ölur. Savaş gibi bir şey… İki Irak savaşında ölen ABD vatandaşlarının toplam sayısı ile karşılaştırılabilir…

Toplumun liderlerinin var olan kapasiteyi görmesi… Aslında bu, elle tutulup gözle görülmeyen bir şeyi görmektir. Yani, yönetimin veri ve gözlemlere dayanarak, olguları kendi kafası içinde görmesi… Görmenin bir türü, BASİRET’tir bu... Görmek zor bir duyu... Havacılıkta “görmek” bir çok durumda risk içerir. Bakarsınız göremezsiniz, görürsünüz, fazla olur, görürsünüz yanlış olur… Yönetim basiret’i de çok riskli bir yetenek... Örneğin, Hitler ve liderliğinin basireti Alman halkını insan beyni var olduğu sürece unutulmayacak ileri hamleler ve atılımlar yapmaya götürmüştür. İspanyol meslekdaşım Rafael “There is a single reality but there are different views of it” demişti bir tartışmamızda… “Tek bir gerçek var ama her insana farklı bakış açısıyla gözüküyor”. Görme duyumuzla ilgili önemli bir sorun bu…

“Basiret ne kadar bir duyu ne kadar zihinsel bir yetenektir?” bilemem… Basiretin hava trafik kontrolü, havacılık ve uzay çalışmalarında TEDBİR almakta ki önemi tartışılmazdır. (Bkz. “The Role of Anticipation in Human Cognition” – “İnsan muhakemesinde öngörmenin önemi”, Riegler ) Riskin nerede olduğunu bir kaza olmadan görmek, tahmin etmek önemlidir. Bunun için geliştirilmiş metrics vb. yöntemler var… Aslında bence bu yöntemler de basiretin elle tutulur hale geldiği bir başka şekli... Ama yukarıda sözünü ettiğim subjektif olma, liderlik ederken gerçeklerden kopma riski yine geçerli… Eldeki en iyi çare bilimsel çalışma yöntemlerini kullanmaktır...

Birlikte uçan bir güvercin grubunu gözlerseniz: Sabit bir dinlenme yerleri vardır. Buraya konduktan sonra risk algılayan ilk kuş irkilir ve kaçma pozisyonu alır. Çevresindeki komşuları hemen kaçma pozisyonu almamakla birlikte ona bakarlar ve daha uyanık davranırlar… Eğer aynı algılama tekrarlanırsa kaçma pozisyonu alırlar. Tehdit devam ederse ve risk artarsa giderek bu davranış bir çevrim halinde bütün sürüyü sarar. Ayrıca bakışarak haberleşme-feedback artar. Belirli bir uyarı eşiği geçildiğinde sürü düşmanı korkutabilecek bir patlama ile havalanır, bir daire çizip tekrar aynı yere konar. Risk algılama süreci tekrarlanır… Hutchins‘in “Distributed Cognition in an Airline Cockpit” “Bir Havayolu Pilot Kabininde Dağıtık Muhakeme?”adlı makalesindeki gibi, güvercinlerin grup davranışı ORTAK BASİRET’tir. Toplu davranışları bilmedikleri bir tehlikeye karşı TEDBİR almak için geliştirdikleri doğal bir kollektif tepkidir.

Türkiye havacılığı geniş coğrafya, uçuş sayısı azlığı gibi doğal nedenlerle güvenliğin kendiliğinden sağlandığı bir dönemden, bir çok atılım yapılan yeni bir döneme geçti. Bu dönem riskleri arttırmakta...

Basiret güçlü bir yetenektir fakat sorumluluğu da birlikte getirir. ‘Kim görürse kendine, kim körlük ederse aleyhinedir’. Bu durumda, karşı karşıya olduğumuz risklere karşı TEDBİR almak için, güvercinler gibi, tutunacak HİÇ bir dalımız yok, ORTAK BASİRET’imizden başka… Ortak basiretin başarı ile organize edilmesi hem kişisel hata riskini hem de liderlerimizin İskender gibi insanüstü kahraman olmaya zorlanması durumunu kaldırabilir.

Modern bir toplum içinde ORTAK BASİRETİN eriştiği en üst organizasyon seviyesi hava trafik kontrol merkezinin kontrol odası olmalıdır…


Ali R+ SARAL