Monday, November 17, 2008

SORUNLARIN DOĞASI ÜZERİNE

Mücadele Teknikleri II

Babamız Hasan SARAL’ın anısına.

Kimyacı Kekule organik kimyanın önemli buluşlarından biri benzen çemberinin yapısını bir rüyasında bulmuştu. Bir süre soruna kafa yorduktan sonra iskemlesini şömineye çevirmiş ve uyuyup kalmıştı: “Tekrar atomlar gözümün önünde kaynaşıp duruyordu… Zihinsel gözüm (mental eye) şimdi daha büyük yapıları ayırt edebiliyordu… hepsi kendi etrafında dönüp bir yılan gibi kıvrılıyorlardı. Fakat bak! O ne! Yılanlardan biri kendi kuyruğunu yakalamıştı, ve bu şekil önümde alay eder gibi dönüyordu. Bir şimşek ışığı gibi aniden uyandım” Yılanın kendi kuyruğunu ısırışına ilişkin anlık görüntü Kekule’ye benzen gibi organik bileşiklerin açık yapılar değil kapalı çemberler olduğu fikrini vermişti[1].

Hergün binbir tür güçlükle boğuşuyoruz. Bunların bazıları yürürken ayakabımızın bağcığının açılması gibi kısa ve halli kolay bazısı bir bilimsel buluş yapmak kadar uzun ve zor ya da bir trafik kazası gibi ani ve ciddi… Mücadele ettiğimiz binlerce soruna dikkatle bakacak olursak, bunları ve kullandığımız çözümleri gruplayabildiğimizi fark edersiniz. Bir yandan bu gruplar sayı, nitelik ve içerik bakımından benzerlik taşısa da öte yandan tek tek kişilerin bunları kullanış biçimleri, bunlara verdikleri önem farklı olabilir. Ayrıca, sorunlar ve çözümlerin tipleri aynı olsa bile bunların etkileştiği bireylerin şahsiyetlerindeki farklılık sorunların ve çözümlerin farklı imiş gibi görünmelerine neden olabilir.

Sorunların tabiatını incelemek hem kendimizi tanımamıza imkan sağlar hem de tekrar eden ya da benzer sorunları kolaylıkla çözmemize… Sorunları çeşitli şekillerde sınıflayabiliriz. Örneğin sürekli tekrarlayan sorunlara tıpta kronik rahatsızlık denir. Korkarım, bazı politik sorunlarımız için de aynı şey söylenebilir. Buna karşılık bazı sorunlar mevsimliktir. Örneğin, kar yağınca yolları temizlemek gibi… Belirli bir dönemle tekrarlar bu sorunlar… Akut sorunlar, aniden ve ciddi olan sorunlardır. Örneğin evde lağım patlaması gibi… Bazı sorunlar genel ve yaygındır. Yaptığınız bilgisayar programında hiçbir fonksiyon çalışmaz. Genel sonuçları olan ana bir hata yapmışınızdır. Odaklı sorunlarda ise aksaklık ya da güçlük belirli bir işlevdedir ve halledilir halledilmez sorun kalmaz. Diş ağrısı gibi…

Bazı sorunlar hafiftir fakat uzun sürer. Aslında sorunları süreye göre de ayırabiliriz, uzun-kısa gibi.
Ya da büyüklüğe göre büyük-orta-küçük gibi… Sorunların geliş biçimi de sınıflanabilir. Sayıca çok ya da az… Ya da çeşide göre… Aynı anda birden çok farklı çeşitte sorunla mücadele etmek zorluğu olduğundan çok arttırır. Sorunları sınıflayış şeklimiz sabit değildir. Konuya ve onun içinde bağlama göre değişir. Dikiş iğnesinden iğne geçirmek zor, buna karşın çok daha fazla dikkat isteyen teknik bir problemi halletmek kolay algılanabilir. Ya da benzer bir teknik problem gece saat 24’te olduğundan çok zor gibi algılanabilir.

Sorunları algılayışımızın değişken oluşu onları sınıflayışımızı ve bunun getirdiği kolaylıklardan faydalanışımızı güçleştirir. Eğer ne olduğunu anlayamadığınız bir kargaşa içinde elinize geçen herşeyi hedefe fırlatıp atıyorsanız durup bir nefes almak ve sorunları doğru sınıflamak zamanı gelmiştir. Eğer sorunları sonuca gitmeğe en uygun şekilde sınıflayabilirseniz benzer bir çözümden faydalanarak hedefi vurmak şansınız doğar.
Sorun çözmek temelde bir sınıflama sorunudur .

Yazımın başında kronik sorunlardan bahsetmiştim. Kronik kelimesi Merriam-Webster’de şöyle tanımlanır: Sorun uzun süreli ise veya uzun bir dönem içinde sık sık tekrar ediyorsa kroniktir. Kronik bir sorunda en belirgin unsur tekrar ya da sürekliliktir. Tekrar aralıklarının kısalması sorunun ağırlaştığını ya da hafiflediğini belirtebilir. Örneğin, ağır krizler yerlerini daha hafif fakat daha sık veya düzensiz sorun dönemlerine bırakabilir. Ya da krizlerin ağırlaşması ve giderek sıklaşması durumun daha vahim bir hal aldığını gösterir.

Kronik sorunlarda sorunun tekrarı çeşitli şekillerde mümkün olabilir.
1- Rasgele olaylar akışı içinde zaman zaman sorun patlar. Burada önemli olan unsur sorundan farklı olan olayların rasgele oluşu, sorun ile aralarında bir ilişki bulunmayışıdır.
2- Sorun ard arda gelen bir olaylar dizisinin sonucunda patlar. Her patlayıştan sonra aynı döngüye girilir. Burada tekrar eden yalnız başına patlayan sorun değil onu hazırlayan olaylar dizisidir. Olaylar döngüsü sabit olmak zorunda değildir. Bazı olayların varlığı zorunlu olabildiği gibi iki ayrı döngü patlayan sorun dışında tamamen farklı olaylardan oluşabilir. Fakat bu olayların hepsi ya da büyük bir kısmı nedenleri oluşturan olaylar kümesine aittir.

Kronik bir soruna yakından bakarsak, tek bir kriz zaman içinde başlar bir süre devam eder ve biter. Ya da sorun belirli bir zamanda başlamıştır ve kesintiye uğramadan çok uzun süre devam eder. Krizin başlamasına neden olan genel etkenler kümesi, krize doğrudan neden olan bir nedenler kümesi ve bunun içinde de krizden hemen önce gelebilen tetikleyiciler kümesi vardır. Zaman zaman tekrarlayan krizler durumunda da krizin sona ermesine neden olan genel etkenler, doğrudan nedenler ve tetikleyiciler kümeleri vardır.

Kronik hastalığın ortaya çıkmasına neden olan denklemin bir bileşeni de geçmişteki olaylara ve soruna ilişkin tarafların tabiatına ilişkin malzemeye bağlı zamanla değişen fakat tekrar etmeyen kısa zaman dönemlerinde sabit değer kabul edilebilecek bir fonksiyondur.

Krizin başlamasına neden olan etkenler, nedenler ve tetikleyicilere iyi bakılırsa bunlar daha önceki kriz değerlerine, yani kriz fonksiyonunun önceki değerlerine çeşitli şekillerde bağımlı olabilir. Örneğin daha önceki krizin ağırlığı, süresi, attack süresi(tepe noktasına ulaşım süresi), sustain süresi(tepeden sonra biraz inip sabit kalış süresi) ve release süresi(bitiş süresi). Bazen sorunun yavaş bir şekilde gelişmesi ve artması, yani 1. ve 2. türevlerinin küçük olması, ya da bunu sağlayacak dengeleyici ve sürekli önlemler alınması sorunun krize dönüşmesini engelleyebillir. Krizi oluşturan nedenlerin daha önceki krizlerin özelliklerine ve bizatıhi kendi gelişimine bağımlılığı kronik sorunun tekrarlayışına yol açar.

Yukarıda birinci madde de rasgele olaylar akışı içinde tekrarlayan kronik bir sorundan bahsetmiştim. Öyle sorunlar olabilir ki bunlar yalnız kendi kendilerine ve kendi geçmişlerine bağımlıdırlar. Kendi kendilerinin tetikleyicisi olan bu sorunlar recursive[3] ‘dir. Aslında bunlar 2. maddedeki fonksiyonların özel bir hali olarak değerlendirilebilir.

Eğer tekrar yazımın başlangıcına dönüp benzen halkası modelini bulan organik kimyacının hikayesini
dikkatle incelersek ‘kendi kuyruğunu ısıran yılan’ sembolünün önemini şimdi daha iyi anlayabiliriz. ‘Kendi kuyruğunu ısıran yılan’ ya da ‘akrebe kendini ısırttırmak’ çözümü çok zor sorunları halletmek için kullanılan bir yöntemdir. Sorun o kadar zordur ki dışarıdan etkenlerle, kuvvetle, ilaçla vb. halli mümkün değildir. Öyle ise sorunun zorluğunu oluşturan gücü kendi kendini yok etmeğe yönlendirecek yaklaşımlar geliştirmek gerekir. Bu tür çözümler her zaman var olmayabilir. İnanıyorum ki, kronik sorunlar ‘akrebe kendi kendini ısırttırmak’ yöntemi ile çözülebilirlik özelliğine sahiptir.

Ali R+ SARAL

Not: ‘Kronik Sorunların Bir Matematiksel Modeli’ adlı makalem bir süre sonra http://tekne-techne.blogspot.com/ adlı blogumda çıkacak. İlgilerinize…

Kaynaklar:
[1] Rober H. McKim, Experiences in Visual Thinking , Brooks/Cole Pub. Co. Monterey, California, s. 11.
[2] Merriam-Webster Dictionary
Main Entry: chronic

Etymology: French chronique, from Greek chronikos of time, from chronos
Date: 1601
1 a: marked by long duration or frequent recurrence : not acute b: suffering from a chronic disease 2 a: always present or encountered ; especially : constantly vexing, weakening, or troubling b: being such habitually
Medical Merriam-Webster:.
1 a : marked by long duration, by frequent recurrence over a long time, and often by slowly progressing seriousness : not acute b : suffering from a disease or ailment of long duration or frequent recurrence
2 a : having a slow progressive course of indefinite duration -- used especially of degenerative invasive diseases, some infections, psychoses, and inflammations -- compare
ACUTE 2b(1) b : infected with a disease-causing agent (as a virus) and remaining infectious over a long period of time but not necessarily expressing symptoms
[3] Merriam-Webster Dictionary
Main Entry: re·cur·sion

Pronunciation: \ri-ˈkər-zhən\
Function: noun
Etymology: Late Latin recursion-, recursio, from recurrere
Date: 1616
1 :return
1 2 : the determination of a succession of elements (as numbers or functions) by operation on one or more preceding elements according to a rule or formula involving a finite number of steps 3 : a computer programming technique involving the use of a procedure, subroutine, function, or algorithm that calls itself one or more times until a specified condition is met at which time the rest of each repetition is processed from the last one called to the first — compare iteration

Main Entry: it·er·a·tion

Pronunciation: \ˌi-tə-ˈrā-shən\
Function: noun
Date: 15th century
1: the action or a process of iterating or repeating: as a: a procedure in which repetition of a sequence of operations yields results successively closer to a desired result b: the repetition of a sequence of computer instructions a specified number of times or until a condition is met — compare
recursion 2: one execution of a sequence of operations or instructions in an iteration3: version , incarnation

Monday, November 10, 2008

TOPLANTI NOTLARI YAZMAK

“Taşı oydum. Gönlümdeki sözleri ona vurdum!” [1] Kül-Tegin’in yazıtını yazan akrabası Yolıg-Tegin’in bu sözler. Eski Türkler yazıta ‘bengü’ yani ‘ebedi’, ‘ölümsüz’ derlerdi[2]. Kül-Tegin’in yazıtları M.S. 732 yılından kalma… Bu en eski Türk yazıtları Göktürklere ait. Yazı Türk kültürüne geç girmiş ama yöneticiler ona bütün gönülleri ile sahip çıkmışlar.

Google’da ‘minutes of the meeting’ ifadesini aratınız. Sonra ‘toplantı notları’ ifadesini aratınız. İngilizcesi 951.000 defa, Türkçesi 15.300 defa bulunuyor.

Kısacası Göktürklerden bu yana fazla değişen bir şey yok. Türk kültürü hala işlevsel olarak söze önem veren, sözlü bir kültür. Yazının kıymeti daha çok hukuki önem taşıyan durumlarda geçerli. Sözlü bir kültür, göçerek yaşayan, ailesi ile birlikte sınır boylarında akın düzenleyen bir kavim için geçerli ve onu güçlü kılan bir kültür olabilir. Fakat günümüzün yerleşik ve sanayileşen Türkiyesinde bunu savunmak kişileri ve kurumları başarılı kılmaz. Maalesef kılamıyor da.

Ciddi sanayii işleri yapan şirketlerin önüne müşteri isteklerinin doğru tespitinden, ürünün doğru ve randımanlı üretimi, testleri ve teslimine kadar ISO 9000, DO178B, ISO12207, MIL498 vb. bir çok standartlar çıkmakta…. TUBITAK vb kuruluşlardan destek ve teşvik almak için, ya da müşteri şartnameleri gereği üretim sürecinin belgelenişi artık bir zorunluluk haline geldi.

Belgeleniş gerektiren tüm durumlarda, toplantı notları, istenen belgelerin hazırlanışı ve doğrulanması için güçlü bir kaynaktır. Ayrıca ISO12207, IEEE1074 gibi üretim süreçlerinin düzenlenişine ilişkin standartların uygulanmasında toplantı notu tutmağa başlamak atılan ilk ve doğru adım olur.

ISO9000’i bir anda uygulamağa başlamak mümkün değildir, çoğu kez. Şirket elemanları ve yönetiminin bilgiyi biriktirmek ve nakletmek konusunda belirli bir olgunluğa gelmesi şarttır, bu tür standartları uygulayabilmek için. İşte toplantı notu tutmak bu olgunluğu sağlamak için atılacak ilk adımdır.

Uygulamaya başlamak için aşağıdaki bilgileri içeren bir format standardı belirlemek ve anketli boş form hazırlamak gerekir(soft ve hardcopy). Her toplantı başlamadan o toplantıda not tutacak kişinin ismi belirlenir.

Not tutan:
Tarih:
Onaylayan: (müşteri vb resmi toplantılar için)
Yer:
Katılanlar:
Gelmeyenler:
Konular
Konu, dile getiren
Kararlar
Konu, yükümlü, tarih sınırı

Farsça’da ‘eser’ kelimesi Türkçe ‘iz’ anlamına gelir. Bir şeyi arayıp bulamayınca ‘aradığım şeyden eser yok’ deriz. Dilimizdeki ‘eser bırakmak’ deyimi aslında ‘iz bırakmak’ anlamına gelir.

Toplantı notları başarıya giden yolda bıraktığımız izlerdir. Onları incelemek ilerisi için bize yol gösterir.


[1,2] Prof. Dr. Bahaeddin ÖGEL, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 116,112.

Tuesday, November 04, 2008

”MISTAKES ARE BEAUTIFUL”

“Mistakes are beautiful.” Because they introduce a touch of reality to the perfect beauty. They make flawlessness breathe. I have written this article originally for my Turkish fellow citizens. I learned this adage from a conversation at BBC Prime. I believe mistakes are beautiful everywhere on the earth. But please excuse my verbosity for my heartfelt urge to speak out for the benefit of my country’s sensuous people. My word stands primarily for them.

“A player has to pass through some furniture on the stage and run to the front… Unfortunately, an other player hits a chair and the first player’s running way is closed. What would a master player do in this situation? What would you yourself do in this situation?

“According to the character of the play, a master player chooses to: 1- ‘Oh, God would this happen to me also?’, if the play is a serious one such as a tragedy. 2– ‘Haha, only this was missing on my way!’, if the play is a comedy. In the mean time, somebody would rempve the chair from his way.

An experienced performer or artist makes the best out of the unexpected and sometime unwelcome ingredients he meets during his creative process.

A master performance artist, a violonist, shows his skill when he makes a glitch. He uses this slip as a touch of naturalness or may be as a little spicing and converts it to a natural element of her performance.

Isn’t it the same in our daily lives? The more we accept as natural, the mishaps or mistakes we encounter and manage them to our purpose, don’t we get the less hurt and be successful?

Mistakes are beautiful. Because they introduce a touch of reality to the perfect beauty. They make flawlessness breathe.

If mistakes are beautiful, then are errors also beautiful?

Hmm, I am not sure. Because as a result of an error somebody gets hurt, or irrecoverable loses may occur sometimes. But this does not mean that, we should live without making any errors. Is it possible not to make any mistakes? If you have done a mistake you pay or make up for its consequences and you continue. Even if you are punished heavily, sometimes some errors may end up with good or beautiful consequences.

Adam and Eve’s story from the Hollybooks tell this gracefully. After Adam and Eve eat the apple, they
Pay the cost of this error by being thrown out of the paradise. Just think, when viewed from the point of its consequences, aren’t the Holly Books giving the message, that not only the mistakes but even the errors may end up happily at the end of the day?

One should not forget discrepancies. If somebody’s discrepancy or misjudgings have caused the failure of a task, this is the deficiency of that person. One other meaning of deficiency is: a part or element of a finished work which does not comply with generally accepted rules or is not percieved good according to the established appreciation habits.

The role of mistakes and discrepancies in creativity can hardly be ignored. Mozart and many other genius artists’ works are full of ‘discrepancies’ or mistakes that do not abide by the rules that are thought at schools. If a creator does not make mistakes, and apply only the rules written in the theory books, then he can not create original works. It is not the fact that you have made a mistake, but
the way you correct it. How you make that mistake meaningful in such a way that it does not hurt your personality… It is being able. Being able to make a mistake...

Forget about the fear of making a mistake or doing something that will not abide by the principles of your way of doing things. Instead welcome every error and mistake with joy. Wonder what is the thing that has caused you or opponent do this mistake. What can you do with this information? How can you update your point of view and how can you say and do more effective things? Wonder how can you make up for this error and more important make it meaningful?

I wonder, how can a mistake be made more beautiful?

Note: A company, any institution or society has to define what is discrepancy, what is mistake or error
without any hesitation in order to be successful.