‘Kendiliğinden Hareket – Autokinesis’ gece uçuşunun özel bir görsel tehlikesi. Gece karanlığında bir noktaya ısrarla bakarsanız, bir süre sonra noktanın hareket ettiğini sanırsınız. Ya da, kendinizin.
‘Kendiliğinden Hareket’ hergün hiç farkında olmadan taşıdığımız kusurlardan yalnızca biri. Kusurlarımız ya da yetersizliklerimiz, gece görüşü gibi, yalnızca yeteneklerimizin sınırlarında değil günlük olağan faaliyetlerimiz içinde de belirir. Onlardan ne kadar çabuk kurtulursak, yaşam kalitemiz ve tadımız o kadar iyi olur.
Maalesef, yeteneklerimizi geliştirmek için değil, öncelikle onları kullanarak hayatta kalmak için yaratılmışız. Her ne şekli alırsa alsın, yaşamı iyileştirmek onu sürdürmekten sonra gelir. Vücutlarımız, yani benliklerimizin vücut-buluşları[1] bir kısmımızı kaybetsek bile hayatta kalabileceğimiz şekilde tasarlanmış.
Eğer bir kolumuzu kaybedersek, o kısa dönemdeki şoku duyduktan sonra, bir protez cihazı ile de olsa yaşamımızı sürdürebilmeliyiz ve hatta bazı durumlarda olduğu gibi kayıp kolumuzu zihnimizde sanki yerindeymiş gibi hissedebiliriz[2].
İnanıyorum ki, zihinsel ya da davranışsal bir kusur tıpkı bir protez cihazı gibi benliğimizin bir parçası haline gelebilir[3]... Bir kusur, bir şey olup dikkatimizi ona çekinceye kadar, ‘öznel’ vücudumuzun bir parçası gibidir, ama onun farkına vardıktan sonra bu kusur ‘nesnel’ vücudumuzun bir parçasına dönüşür. Artık, elimizdeki bir çiziğin farkına vardıktan sonra acısını sürekli hissedişimiz gibi…
Sorun şudur; ‘öznel’ vücuttan ‘nesnel’ vücuda geçiş acıya neden olabilir ve aynı zamanda bireyin kendi kişiliğini inşa etmek için yapmış olduğu tercihlerin karmaşık ilişkilerine zarar verebilir.
“kavramsal benzetme, yani metafor, bir düşünceyi veya kavramsal bölgeyi bir diğerini kullanarak anlatmaktır, örneğin miktarın yön cinsinden anlatılışı (örn. “fiyatlar yükseliyor”) [4]. Fazla bir şey yapmadan kimin aşağı düşeceğini beklemektense, hava trafik kontrolörleri, mühendisleri ve diğer havacılık personelinin eğitiminde benzetmeler kullanmak etkin bir eğitimsel yöntem olabilir.
Eğer gece görüşüne geri dönecek olursak; ‘gece uçuşu gün ışığında uçuştan farklı bir görüş tekniği içerir.[5]’ Gün ışığında hedef nesneye dosdoğru bakmanız gerekir. Geceleyin, hedef nesnenin biraz yanına bakmanız gerekir. Gözünüzü oynatarak hedefi tarayışınız “merkez-dışı” görüşünüzü mümkün kılar. Geceleyin, özel bir neden olmadıkça, hedefe dosdoğru bakmamanız gerekir.
‘Bunun açıklayışı gözümüzün ikili yapısında yatar’[5]. Huniler gün ışığında ve çubuklar geceleyin çalışır. Çubuklar hunilerin çevresinde yer alan bir çember üzerindedir.
Huniler çalışmak için daha yüksek ışık yoğunluğuna ihtiyaç duyarlar ve çalışışları yarı karanlıkta durur. Çubuklar ışık yoğunluğunun 1 / 5000’inde çalışabilirler. Çubuklar karanlıkta ışıkta olduğundan 100 bin kez daha hassastırlar. Bu yüzden gece çalışırlar.
Sorun şudur; çubuklar gün ışığında ne yapar? Çubuklar gri perdelerinde bir görüntü sağlar, huniler ise renkli… Çubuklar ışığa maruz kaldıktan kısa bir süre sonra duyarlıklarını kayıp ederler. Bunun anlamı, bu az duyarlığın çevre görüntüsü için kullanıldığıdır.
Bu yazının özü, gece görüşü benzetişinin, havacılar için, Obsesif Kompulsif Düzensizlik (OKD) uyanıklığı yaratmak amacıyla kullanılabileceğidir. OKD, riskli işlerde çalışanlar arasında ortak bir problem. OKD, farkında olunamayacak basit bir rahatsızlıktan, daha ciddi durumlara doğru derinleşen, gittikçe artan zihinsel bir risk. Çevrenizdeki insanların ne yaptığının farkında olmalısınız, onları uyarabilmek ve onlardan etkilenmemek için.
Henry Szechtman ve Erik Woody’nin “Bir Güvenlik Motivasyonu Rahatsızlığı olarak Obsesif Kompulsif Düzensizlik” adlı makalesi OKD’yi şöyle tanımlar:
“ Açık irrasyonelliklerine karşın, OKD belirtilerinin, “epistemik” olarak tanımlanabilecek bir başlangıç kaynağına sahip olduklarını ileri sürüyoruz – yani, başka hallerde görev tamamlanışını harekete geçirecek ve güvenlik motivasyonu sisteminin ifade bulduğu bir eylemi sona erdirecek normal “biliş duygusu” ‘nu yaratamamaktan kaynaklanırlar.[7]”
Gözün gece görüşü mekanizmasına benzer olarak, Güvenlik Motivasyonu Sistemi ‘donanımsal bağlantılı’ ‘dır. Huni ve çubukların farklı ışık şiddetlerinde çalışışları gibi belirli çeşit giriş işaretlerine yüksek derecede ayarlıdır. Gözün gece görüş mekanizmasından, büyük olasılıkla çok daha karmaşık olan Güvenlik Motivasyon Sistemi aynı zamanda “otomatik ve otonom” ‘dur ve “içine kapalı” ya da başka sistemlerin ürettiği bilgilerden görece yalıtılmıştır.”
Gece görüşü benzetişi iyi bir eğitsel örnek sağlar:
1. Zihnimizde ya da beynimizde farklı görevler için ayrı kaynaklar vardır.
2. Herhangi bir kaynak için başlatıcı ve durdurucu (homeostatik) bir mekanizma olmalıdır.
3. Farklı ve birbirleri ile yarışan görevlerle ilgili zihinsel süreçleri yöneten bir anahtar mekanizması olabilir.
Ruh haleti, duygular ve düşünüş hızı, farklı durumlarda zihinlerimizin ve beynin anahtar mekanizmasını ve açılış kapanışını etkileyebilir[8]. Doğru ruh haletini ve zaman çerçevesini seçmek doğru zihinsel kaynaklar ile doğru kararlar verişimize yardımcı olur.
Ali Riza SARAL
[1] “Phenomenological theorists distinguish between the subjective body(as lived and experienced) and the objective body (as observed and scientifically investigated). My lived body is an EMBODIED CONSCIOUSNESS which fluidly and pre-reflectively engages the world. As we engage in our daily activities, we tend not to be conscious of our bodies and we take them granted – body that is passed-by-in-silence (Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.
[2] “Prothestic devices stretch the boundaries of the body. They create a continuity beyond the limits of the skin”(Carolien HERMANS, 2002, Embodiment: the flesh and bones of my body). “A body schema works on a subconscious level. It registers shape and posture of the body(without coming to awareness). It makes a record of the momentary relative disposition of one’s own body parts”. “Prothestic devices can be absorbed in the body schema. Just as a hammer in the carpenter’s hand is incorporated into his body schema, any virtual body part or interface(keyboard, mouse, joystick) can become part of the schema in a temporary or longlasting way…”
[3] For further reading: Embodiment and Man-Machine Interaction
http://largesystems-atc.blogspot.com/2007/07/embodiment-and-man-machine-interaction.html
[4] Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Conceptual_metaphor
[5] “Night flying requires a different visual technique than day flying. You can see an object best during daylight by looking directly at it. At night, however, a scanning procedure is more effective - to permit "off center" viewing of the target. In other the words, you will find after some practice that you can see things more clearly and definitely at night by looking slightly to one side of them, rather than straight at them.
The explanation for this lies in the dual structure of your eye. There are two kinds of light-sensitive nerve endings at the back of your eye: (1) the cones, which distinguish colour and require considerable light to function, and (2) the rods, which detect objects only in shades of grey but can operate in very dim light.
The cones, because they need greater intensity of light to function, are used in day vision. In fact, the cones stop working altogether in semi darkness. Millions of these tiny structures are clustered at the back of the eyeball, directly behind the pupil. Not only do they distinguish colours, they pick up distant objects.
The rods are concentrated in a ring around the cones. Being colour-blind, they see only in greys and are used in peripheral vision during the day - that is, to perceive objects in motion out of the corner of the eye. Because the rods can still function in light of 1/5,000 the intensity at which the cones cease to function, they are used for night vision. These structures are 100,000 times as sensitive in the dark as they are in sunlight. However, they do need more time to adjust to darkness than the cones do to bright light. Your eyes become adapted to sunlight in 10 seconds, whereas they need 30 minutes to fully adjust to a dark night.
The fact that the rods are distributed in a band around the cones, and, therefore, do not lie directly behind the pupils, makes "off centre" viewing important to the pilot during night flight. If, in your attempts to practice the scanning procedures mentioned previously, you find that your eyes have a tendency to swing directly toward the target, force them to swing just past it so that the rods on the opposite side of the eyeball pick up the object.
Rods lose their sensitivity after short exposure to a light source, but regain it quickly after a moment of "rest." Consequently, a prolonged blink may be enough to renew the effectiveness of your vision if you are simply using the "off centre" technique, without scanning. Remember, too, that rods do not perceive objects while your eyes are in motion, only during the pauses.”
AVIATION MEDICINE, Night Flight, http://www.pilotfriend.com/aeromed/medical/night_vision.htm
Helicopter Flight, http://meanwhile.com/?domain=helicfi.com
[6] Ali Riza SARAL,
Kapanmayışlar, http://largesystems-atc.blogspot.com/2007/01/kapanmayilar.html
Kapanışlar, http://largesystems-atc.blogspot.com/2006/11/kapanilar.html
[7] “We hypothesize that the symptoms of obsessive-compulsive disorder (OCD), despite their apparent non-rationality, have what might be termed an “epistemic” origin – that is, they stem from an inability to generate the normal “feeling of knowing” that would otherwise signal task completion and terminate the expression of a security motivational system.”
“The psychological experience of compulsion is not well defined (Reed, 1985, p. 119), but nevertheless one can conceive of two broad mechanisms that would produce the intrusiveness and urgency characteristic of OCD symptoms. One is a pathological intensity of excitation of the particular thoughts, ideas or actions. The other is a relative failure of the systems that normally terminate such thoughts, ideas or actions.”
“Security Motivation System - … Such modular systems are innately specified and hardwired, highly tuned to certain kinds of input, comparatively automatic and autonomous, and “encapsulated,” or relatively isolated from information developed by other systems.“
“2. The system is readily activated, responding to even a slight chance of danger, and once activated, it has a long half-life, being slow to deactivate despite changes in the environment that feed into the appraisal process (Curio, 1993; Marks & Nesse, 1994; Masterson & Crawford, 1982). This easy-to-turn-on, hard-to-turn-off quality makes sense evolutionarily, because repeated false alarms are much less costly than even a single failure to prepare for upcoming danger.”
“Similarly, we hypothesize that an internally generated feeling of knowing provides not only a
phenomenological sign of goal-attainment but is also the physiological mechanism that actually
shuts-down security motivation.”
“An internally generated “feeling of knowing” (termed “yedasentience”) provides a phenomenological sign of goal-attainment and has as its consequence the termination of thoughts, ideas or actions motivated by concerns of harm to self or others. Failure to generate or experience this feeling produces symptoms characteristic of OCD.”
“Instead, according to the present model, the underlying problem is lack of closure -- the inability to turn off security motivation, which drives security-related thoughts, through the normal route of performing specific security-related behaviors.”
Henry Szechtman, McMaster University, Erik Woody, University of Waterloo, Obsessive-Compulsive Disorder as a Disturbance of Security Motivation, http://inabis98.mcmaster.ca/reprints/MS02-082.pdf
[8] “The mechanics of the thinking process is affected by our emotions. Switching from one context to another, the rate of changing subjects, the amount of concentration, the depth of thinking through different abstraction levels, getting obsessed to solve the problem, thinking speed are dramatically affected by the affective situation we are in while thinking… “The various glands of the endocrine system release hormones into the bloodstream that have effects on specific sites in the brain, including those involved in emotion” says Cornelius [5] . A careful observer can notice that there are different working speeds of thinking in our brains. Our brains work in a slow mode when we are doing something related with safety or security(but not related to emergency) where as our ideas fly when we are doing something sentimental or dreaming… Thinking speed helps us to switch from one processor to another in our multiprocessor brain. Feelings and selecting the right mood help us to choose the right processor (or combination of processors) to do the ‘thinking’.”
Ali Riza SARAL, “Do Computers Feel?”,
http://largesystems-atc.blogspot.com/2007/12/do-computers-feel-1500words.html
‘Kendiliğinden Hareket’ hergün hiç farkında olmadan taşıdığımız kusurlardan yalnızca biri. Kusurlarımız ya da yetersizliklerimiz, gece görüşü gibi, yalnızca yeteneklerimizin sınırlarında değil günlük olağan faaliyetlerimiz içinde de belirir. Onlardan ne kadar çabuk kurtulursak, yaşam kalitemiz ve tadımız o kadar iyi olur.
Maalesef, yeteneklerimizi geliştirmek için değil, öncelikle onları kullanarak hayatta kalmak için yaratılmışız. Her ne şekli alırsa alsın, yaşamı iyileştirmek onu sürdürmekten sonra gelir. Vücutlarımız, yani benliklerimizin vücut-buluşları[1] bir kısmımızı kaybetsek bile hayatta kalabileceğimiz şekilde tasarlanmış.
Eğer bir kolumuzu kaybedersek, o kısa dönemdeki şoku duyduktan sonra, bir protez cihazı ile de olsa yaşamımızı sürdürebilmeliyiz ve hatta bazı durumlarda olduğu gibi kayıp kolumuzu zihnimizde sanki yerindeymiş gibi hissedebiliriz[2].
İnanıyorum ki, zihinsel ya da davranışsal bir kusur tıpkı bir protez cihazı gibi benliğimizin bir parçası haline gelebilir[3]... Bir kusur, bir şey olup dikkatimizi ona çekinceye kadar, ‘öznel’ vücudumuzun bir parçası gibidir, ama onun farkına vardıktan sonra bu kusur ‘nesnel’ vücudumuzun bir parçasına dönüşür. Artık, elimizdeki bir çiziğin farkına vardıktan sonra acısını sürekli hissedişimiz gibi…
Sorun şudur; ‘öznel’ vücuttan ‘nesnel’ vücuda geçiş acıya neden olabilir ve aynı zamanda bireyin kendi kişiliğini inşa etmek için yapmış olduğu tercihlerin karmaşık ilişkilerine zarar verebilir.
“kavramsal benzetme, yani metafor, bir düşünceyi veya kavramsal bölgeyi bir diğerini kullanarak anlatmaktır, örneğin miktarın yön cinsinden anlatılışı (örn. “fiyatlar yükseliyor”) [4]. Fazla bir şey yapmadan kimin aşağı düşeceğini beklemektense, hava trafik kontrolörleri, mühendisleri ve diğer havacılık personelinin eğitiminde benzetmeler kullanmak etkin bir eğitimsel yöntem olabilir.
Eğer gece görüşüne geri dönecek olursak; ‘gece uçuşu gün ışığında uçuştan farklı bir görüş tekniği içerir.[5]’ Gün ışığında hedef nesneye dosdoğru bakmanız gerekir. Geceleyin, hedef nesnenin biraz yanına bakmanız gerekir. Gözünüzü oynatarak hedefi tarayışınız “merkez-dışı” görüşünüzü mümkün kılar. Geceleyin, özel bir neden olmadıkça, hedefe dosdoğru bakmamanız gerekir.
‘Bunun açıklayışı gözümüzün ikili yapısında yatar’[5]. Huniler gün ışığında ve çubuklar geceleyin çalışır. Çubuklar hunilerin çevresinde yer alan bir çember üzerindedir.
Huniler çalışmak için daha yüksek ışık yoğunluğuna ihtiyaç duyarlar ve çalışışları yarı karanlıkta durur. Çubuklar ışık yoğunluğunun 1 / 5000’inde çalışabilirler. Çubuklar karanlıkta ışıkta olduğundan 100 bin kez daha hassastırlar. Bu yüzden gece çalışırlar.
Sorun şudur; çubuklar gün ışığında ne yapar? Çubuklar gri perdelerinde bir görüntü sağlar, huniler ise renkli… Çubuklar ışığa maruz kaldıktan kısa bir süre sonra duyarlıklarını kayıp ederler. Bunun anlamı, bu az duyarlığın çevre görüntüsü için kullanıldığıdır.
Bu yazının özü, gece görüşü benzetişinin, havacılar için, Obsesif Kompulsif Düzensizlik (OKD) uyanıklığı yaratmak amacıyla kullanılabileceğidir. OKD, riskli işlerde çalışanlar arasında ortak bir problem. OKD, farkında olunamayacak basit bir rahatsızlıktan, daha ciddi durumlara doğru derinleşen, gittikçe artan zihinsel bir risk. Çevrenizdeki insanların ne yaptığının farkında olmalısınız, onları uyarabilmek ve onlardan etkilenmemek için.
Henry Szechtman ve Erik Woody’nin “Bir Güvenlik Motivasyonu Rahatsızlığı olarak Obsesif Kompulsif Düzensizlik” adlı makalesi OKD’yi şöyle tanımlar:
“ Açık irrasyonelliklerine karşın, OKD belirtilerinin, “epistemik” olarak tanımlanabilecek bir başlangıç kaynağına sahip olduklarını ileri sürüyoruz – yani, başka hallerde görev tamamlanışını harekete geçirecek ve güvenlik motivasyonu sisteminin ifade bulduğu bir eylemi sona erdirecek normal “biliş duygusu” ‘nu yaratamamaktan kaynaklanırlar.[7]”
Gözün gece görüşü mekanizmasına benzer olarak, Güvenlik Motivasyonu Sistemi ‘donanımsal bağlantılı’ ‘dır. Huni ve çubukların farklı ışık şiddetlerinde çalışışları gibi belirli çeşit giriş işaretlerine yüksek derecede ayarlıdır. Gözün gece görüş mekanizmasından, büyük olasılıkla çok daha karmaşık olan Güvenlik Motivasyon Sistemi aynı zamanda “otomatik ve otonom” ‘dur ve “içine kapalı” ya da başka sistemlerin ürettiği bilgilerden görece yalıtılmıştır.”
Gece görüşü benzetişi iyi bir eğitsel örnek sağlar:
1. Zihnimizde ya da beynimizde farklı görevler için ayrı kaynaklar vardır.
2. Herhangi bir kaynak için başlatıcı ve durdurucu (homeostatik) bir mekanizma olmalıdır.
3. Farklı ve birbirleri ile yarışan görevlerle ilgili zihinsel süreçleri yöneten bir anahtar mekanizması olabilir.
Ruh haleti, duygular ve düşünüş hızı, farklı durumlarda zihinlerimizin ve beynin anahtar mekanizmasını ve açılış kapanışını etkileyebilir[8]. Doğru ruh haletini ve zaman çerçevesini seçmek doğru zihinsel kaynaklar ile doğru kararlar verişimize yardımcı olur.
Ali Riza SARAL
[1] “Phenomenological theorists distinguish between the subjective body(as lived and experienced) and the objective body (as observed and scientifically investigated). My lived body is an EMBODIED CONSCIOUSNESS which fluidly and pre-reflectively engages the world. As we engage in our daily activities, we tend not to be conscious of our bodies and we take them granted – body that is passed-by-in-silence (Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.
[2] “Prothestic devices stretch the boundaries of the body. They create a continuity beyond the limits of the skin”(Carolien HERMANS, 2002, Embodiment: the flesh and bones of my body). “A body schema works on a subconscious level. It registers shape and posture of the body(without coming to awareness). It makes a record of the momentary relative disposition of one’s own body parts”. “Prothestic devices can be absorbed in the body schema. Just as a hammer in the carpenter’s hand is incorporated into his body schema, any virtual body part or interface(keyboard, mouse, joystick) can become part of the schema in a temporary or longlasting way…”
[3] For further reading: Embodiment and Man-Machine Interaction
http://largesystems-atc.blogspot.com/2007/07/embodiment-and-man-machine-interaction.html
[4] Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Conceptual_metaphor
[5] “Night flying requires a different visual technique than day flying. You can see an object best during daylight by looking directly at it. At night, however, a scanning procedure is more effective - to permit "off center" viewing of the target. In other the words, you will find after some practice that you can see things more clearly and definitely at night by looking slightly to one side of them, rather than straight at them.
The explanation for this lies in the dual structure of your eye. There are two kinds of light-sensitive nerve endings at the back of your eye: (1) the cones, which distinguish colour and require considerable light to function, and (2) the rods, which detect objects only in shades of grey but can operate in very dim light.
The cones, because they need greater intensity of light to function, are used in day vision. In fact, the cones stop working altogether in semi darkness. Millions of these tiny structures are clustered at the back of the eyeball, directly behind the pupil. Not only do they distinguish colours, they pick up distant objects.
The rods are concentrated in a ring around the cones. Being colour-blind, they see only in greys and are used in peripheral vision during the day - that is, to perceive objects in motion out of the corner of the eye. Because the rods can still function in light of 1/5,000 the intensity at which the cones cease to function, they are used for night vision. These structures are 100,000 times as sensitive in the dark as they are in sunlight. However, they do need more time to adjust to darkness than the cones do to bright light. Your eyes become adapted to sunlight in 10 seconds, whereas they need 30 minutes to fully adjust to a dark night.
The fact that the rods are distributed in a band around the cones, and, therefore, do not lie directly behind the pupils, makes "off centre" viewing important to the pilot during night flight. If, in your attempts to practice the scanning procedures mentioned previously, you find that your eyes have a tendency to swing directly toward the target, force them to swing just past it so that the rods on the opposite side of the eyeball pick up the object.
Rods lose their sensitivity after short exposure to a light source, but regain it quickly after a moment of "rest." Consequently, a prolonged blink may be enough to renew the effectiveness of your vision if you are simply using the "off centre" technique, without scanning. Remember, too, that rods do not perceive objects while your eyes are in motion, only during the pauses.”
AVIATION MEDICINE, Night Flight, http://www.pilotfriend.com/aeromed/medical/night_vision.htm
Helicopter Flight, http://meanwhile.com/?domain=helicfi.com
[6] Ali Riza SARAL,
Kapanmayışlar, http://largesystems-atc.blogspot.com/2007/01/kapanmayilar.html
Kapanışlar, http://largesystems-atc.blogspot.com/2006/11/kapanilar.html
[7] “We hypothesize that the symptoms of obsessive-compulsive disorder (OCD), despite their apparent non-rationality, have what might be termed an “epistemic” origin – that is, they stem from an inability to generate the normal “feeling of knowing” that would otherwise signal task completion and terminate the expression of a security motivational system.”
“The psychological experience of compulsion is not well defined (Reed, 1985, p. 119), but nevertheless one can conceive of two broad mechanisms that would produce the intrusiveness and urgency characteristic of OCD symptoms. One is a pathological intensity of excitation of the particular thoughts, ideas or actions. The other is a relative failure of the systems that normally terminate such thoughts, ideas or actions.”
“Security Motivation System - … Such modular systems are innately specified and hardwired, highly tuned to certain kinds of input, comparatively automatic and autonomous, and “encapsulated,” or relatively isolated from information developed by other systems.“
“2. The system is readily activated, responding to even a slight chance of danger, and once activated, it has a long half-life, being slow to deactivate despite changes in the environment that feed into the appraisal process (Curio, 1993; Marks & Nesse, 1994; Masterson & Crawford, 1982). This easy-to-turn-on, hard-to-turn-off quality makes sense evolutionarily, because repeated false alarms are much less costly than even a single failure to prepare for upcoming danger.”
“Similarly, we hypothesize that an internally generated feeling of knowing provides not only a
phenomenological sign of goal-attainment but is also the physiological mechanism that actually
shuts-down security motivation.”
“An internally generated “feeling of knowing” (termed “yedasentience”) provides a phenomenological sign of goal-attainment and has as its consequence the termination of thoughts, ideas or actions motivated by concerns of harm to self or others. Failure to generate or experience this feeling produces symptoms characteristic of OCD.”
“Instead, according to the present model, the underlying problem is lack of closure -- the inability to turn off security motivation, which drives security-related thoughts, through the normal route of performing specific security-related behaviors.”
Henry Szechtman, McMaster University, Erik Woody, University of Waterloo, Obsessive-Compulsive Disorder as a Disturbance of Security Motivation, http://inabis98.mcmaster.ca/reprints/MS02-082.pdf
[8] “The mechanics of the thinking process is affected by our emotions. Switching from one context to another, the rate of changing subjects, the amount of concentration, the depth of thinking through different abstraction levels, getting obsessed to solve the problem, thinking speed are dramatically affected by the affective situation we are in while thinking… “The various glands of the endocrine system release hormones into the bloodstream that have effects on specific sites in the brain, including those involved in emotion” says Cornelius [5] . A careful observer can notice that there are different working speeds of thinking in our brains. Our brains work in a slow mode when we are doing something related with safety or security(but not related to emergency) where as our ideas fly when we are doing something sentimental or dreaming… Thinking speed helps us to switch from one processor to another in our multiprocessor brain. Feelings and selecting the right mood help us to choose the right processor (or combination of processors) to do the ‘thinking’.”
Ali Riza SARAL, “Do Computers Feel?”,
http://largesystems-atc.blogspot.com/2007/12/do-computers-feel-1500words.html
.
[9] Gavrus BOGDAN, Peisaj, http://gavrusphoto.blogspot.com/