Tuesday, August 08, 2023

KENDİ OLMAK

 KENDİ OLMAK

Ali R+ SARAL & ChatGPT

 

"Kendini bil" ifadesi Antik Yunan döneminde yaşamış olan Sokrat'a (M.Ö. 469-399) atfedilir. Ancak Sokrat'ın kendisi tarafından yazılı eserler bırakmamıştır, dolayısıyla onun felsefi görüşlerini doğrudan öğrenmek yerine, öğrencisi Platon'un yazdığı eserler ve diğer antik yazarların anlatımları üzerinden öğrenilir.

 Maalesef, "Kendini bil" ifadesine doğrudan atfedilebilecek bir Platon alıntısı bulunmamaktadır. Bu ifade genellikle Sokrat'ın öğretileri ve Platon'un yazıları aracılığıyla aktarılmış bir felsefi prensiptir. Sokrat'ın düşünceleri çoğunlukla Platon'un yazılarına yansımıştır ve Platon, Sokrat'ın öğretilerini öğrencisi olarak en yakından kaydetmiştir.

  Sokrat'ın "Kendini bil" ifadesi, insanın kendi bilincini ve cehaletini fark etmesi, sorgulaması ve gerçek bilgiye ulaşmaya çalışması gerektiği fikrini yansıtmaktadır.  "Kendini bil" ifadesinin Sokrat'ın felsefi anlayışıyla sınırlı kalmadığını ve daha geniş bir anlam taşıdığını belirtmek önemlidir. Sokrat'ın "Kendini bil" sözü sadece bireyin kendi içsel dünyasını anlaması ve sorgulamasıyla sınırlı kalmaz, aynı zamanda insanın evrenle, toplumla ve doğayla olan ilişkisini de içerir.

 Sokrat'ın bu ifadesi, insanın kendi doğası, yerine getirdiği rol ve evrende sahip olduğu yer hakkında düşünmesini teşvik eder. Bu bağlamda, insanın kendini ve çevresini anlamasıyla, daha büyük bir bütünün parçası olduğunu ve bu bütünle uyum içinde yaşaması gerektiğini ifade eder.

 Öyle ise, kendi olmak kişinin yalnızca kendi kişisel menfaatlerinden oluşan bir hacim içinde var olmaktan öte karşısındaki insanlar, canlılar, doğa ve dünya ile etkileşmesini, ve yeri geldiğinde kendi o ana ait bencil menfaatlerinden vazgeçebilmesi, tavizler verebilmesi, al ver ilişkilerine girebilmesi gerekir.

 Bireyin kendi olması sadece kendi kişisel menfaatleri etrafında dönmekten ziyade, çevresiyle etkileşim içinde olduğu bir dengeyi ifade eder. Bu denge, insanın diğer insanlar, canlılar, doğa ve dünya ile sağladığı etkileşimlerle şekillenir. İnsan, yalnızca kendi bencil menfaatlerine odaklanıp izole bir şekilde yaşamak yerine, etrafındaki dünya ve insanlarla etkileşime girerek daha anlamlı bir varoluş süreci yaşayabilir.

 Bireyin kendi olması, zaman zaman kendi bencil menfaatlerinden vazgeçebilme yeteneğini gerektirir. Empati, anlayış, yardımlaşma ve işbirliği gibi değerler bu noktada önemlidir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde al-ver ilişkileri, paylaşım ve dayanışma, toplumsal uyumun temelini oluşturur. Kendini gerçekleştirme süreci, hem bireyin içsel dünyasını anlaması hem de dış dünyayla etkileşimde bulunması anlamına gelir.

 Bu görüş aynı zamanda ahlaki bir boyuta da işaret eder. Ahlaki değerler, insanların kendi çıkarlarından ziyade genel iyi için çalışmalarını teşvik eder. Birey, sadece kendi bencil menfaatlerini değil, etrafındaki insanların ve toplumun refahını da göz önünde bulundurarak hareket etmeli ve bu şekilde daha bütüncül bir insan olabilir.