Tuesday, November 28, 2006

KAPANIŞLAR

KAPANIŞLAR


Sinirlendiğiniz bir şeyi tekrar hatirladığınızda yeniden sinirlendiğiniz olur mu?
Ya da kaybettiğiniz bir yakininizi hatırladığınızda ilk günküne yakın kuvvetli bir üzüntü duyduğunuz… Eğer eski bir olayı gönlünüzde kapatamamışsanız siz farkında olsanız ya da olmasanız bu konu sizi bir şekilde etkiler.

“Psikolojide ‘kapanış’, bir kişisel ilişkinin bozulması ya da sevgili kişinin ölümü gibi olaylarda duygusal kapanışın yaşanması durumunu belirtir(1). İnsanlar bu tür olayları ‘bir kapanışa ulaştırmak’ için belirli şekilde davranırlar ya da belirli törensel oyunlar oynarlar. Bir çok başka durumda, ‘kapanış’ zaman içinde gelir(‘zaman her şeyi iyileştirir’ sözünde olduğu gibi)(1).

Kapanış kavramının bu tanımı çok yakın bir varlığını kaybetmiş kişiler tarafından çoğunlukla reddedilir. Psikiyatrist Dr. Freedman’da ‘Kaybın Üstesinden Gelmek’ adlı kitabında(2);

“Yas… yalnızca bir başlangıç. Bir süre sonra daha az can yakan fakat daha büyük, üstelik daha kalıcı bir şeye, kayıba dönüşür.ANNA QUINDLEN”

“Biz kaybederek, terk ederek ve bırakarak yaşarız. Ve er veya geç, az veya çok acı çekerek, biz, hepimiz, kaybetmenin ‘yaşam boyu süren bir durum’ olduğunu öğrenme noktasına gelmek zorundayız.JUDITH VIORST”

Dr. Friedman değerli bir varlığı, bir yakını, bir görevi, kıymetli bir iş fırsatını kaybetmemizin iç dünyamızda herşeyin önüne geçmesinin engellenebilir bir durum olduğunu belirtir.

“Her kayıp olgunlaşmak için bir boy ölçüşmedir. Büyümek değişmeyi gerektirir, oysa değişmek acılıdır. İyileşmeye karar vermek rüyalarınızdan veya hatıralarınızdan vazgeçmeniz anlamına gelmez. Yine de bu karar kendinizden ve geleceğinizden vazgeçmediğiniz anlamına gelir. Dr. Rita FREEDMAN”

Bir başka yazımda kayıp ve yas konusuna değinip Dr. Freedman’ın tavsiyelerine daha geniş yer vereceğim. Bazı şeyleri içgüdülerimizle bulup yapmak yerine biraz daha bilgi ile yaparsak hayatın zorlukları karşısında daha kısa süre ile ve mümkün olduğunca daha az ezilmeyi becerebiliriz.

Bu yazımda kapanışlar konusunu insani ve sosyal sonuçlarından çok “The Wickens Human Information Processing Model(3)” ve “Neural Networks paradigm” açısından irdeleyeceğim. Amacım önce beynimizin kapanış mekanizması üzerine kafa yormak… Daha sonra KAPANMAYIP bizi rahatsız eden sorunlarla(5) ilgili yani KAPANMAYIŞLAR üzerine bazı ipuçları geliştirmek için ikinci bir yazı yazacağım.

Bu fikirler ağır zihinsel yük altında ya da havacılık gibi ağır stress altında çalışan kişilerde de görülen obsessif kompulsif düzensizliklerle(OKD) ilgili olacak. OKD örneğin kapı kilitlerken bir türlü emin olamama, kaldırımda yürürken her taşın tam ortasına basma, sürekli yazı ve plakaları okuma gibi normal insanlarda da zaman zaman öne çıkabilen rahatsızlıkların yoğunlaşmış ve belki nitelik değiştirmiş bir hali…

Kapanış kaçınılmaz olarak bir zaman unsurunu içerir. Başlamış ve bitmiş bir olay ya da olay dizisi sozkonusu… Üstelik olayın gerçekleştiği mutlak zamana göre akan bir zaman ve olayı zihninde kapatan kişinin içinde bulunduğu an söz konusu…

Bir olay başlar ve biter. İlgili kişilerin zihinsel dünyasında ise olay algılanmaya başlar ve eğer belirli bir süre ve önemin üzerinde o kişiyi etkilerse belki ömür boyu uzun dönemli belleğinde saklı kalır(4). Tek bir olay insan tarafından algılandığında insan belleğinde yalnız başına duramaz. Diğer olgularla, kişinin bilgi ve tecrübesi ile kişisel hatıraları ile ilişkilendirilir. Bu ilişkilendirme mekanizması aynı zamanda ilgili olaya ilişkin bellek kayıtlarına sonradan erişmek için anahtar ya da tetikleyici olarak kullanılır(4).

Bazı basit şeyleri unutabiliriz. Örneğin gitmiş olduğumz orta okulun giriş kapısının bir detayı… Hatırlayamasak(remember) ya da aklımıza gelmese de okulumuzu tekrar ziyaret ettiğimizde bu detayi görünce-hatırlayabiliriz(recall).

Sorun çıkaran durum; Babanızın kaybı gibi, kişisel-bellekte kayıtlı, benlik ve bilinç duygusunu belirleyen belleğimizde yer almış bir olgunun kayıp olması durumu… Bu durumda babanızı hatırlatan her anahtarı unutmaya ya da silmeye çalıştığınızda kendi benliğinize karşı mücadele etmeniz söz konusu…

Dr. Friedman’ın bu durumda cok guzel tavsiyeleri var…

Peki zaman nasıl iyileştiriyor bu durumu? Beynimiz sürekli çalışıyor. Her olayı ilişkilendiriyor ve bu anahtarlarla kayıt etmeye devam ediyor. Yeni kayıt edilen her bilgi yalnız yeni bilgi ile eski bilgileri ilişkilendirmekle kalmıyor aynı zamanda eski bilgileri de yeni bilgi ışığında belirli ölçülerde ilişkilendiriyor.

Beynimizin bellek mekanizmasının dinamik karakteri eski bilgilerin de anahtarlarının seçilmesine, önemlerinin derecelendirilmesine neden oluyor… Zamanla bakıyorsunuz anneniz babanızı belirli bir grup özellik ve olayla yadetmeye baslıyor. Ancak sohbet ilerleyince eski hikayeler yeniden açılmaya ve hiç ummadığınız detaylara varılıyor…

Sevdiklerimizi unutmamız mümkün değil… Uzun dönem belleğimiz hiçbir şeyi unutmaz, hele kişilik belleğimizdeki sevdiklerimizin anılarını… Yalnız burada bir sorun var… Bellek mekanizması sürekli çalışıyor. Dolayısı ile bir olayı her hatırladığımızda ona ilişkin bellek bilgileri, erişim anahtarları, ilişkiler yeniden düzenleniyor. En azından o olay o dönem ya da kişi ile ilgili olaylar arasında öne çıkıyor, hatırlanması kolaylaşıyor…

Biz Rumeli göçmeniyiz. Ailemizde hoş bir söz vardır. Eğer birisi ölmüşlerin yaptıkları hakkında çok fazla kafa yormaya başlarsa “Ölmüşleri rahatsız etmeyiniz” deriz.
Belki de bu yüzden, ölmüş kişileri, geçmişteki olayları anarken hoş bir yaklaşım ve itina göstermek bizim geleneğimiz olmalı…

Bir kapanış biraz da geçmişi yeniden yazmak… Hiçbir şeyi unutmamak… Ama bugünün ihtiyaçlarına göre belleğimizi yeniden düzenlemek… Yeni olaylar, yeni ihtiyaçlar, yeni herşeyin bellekteki bazı şeyleri kaçınılmaz geriye itişi karşısında hiç bırakmayacağımız bırakamayacağımız şeyleri belirlemek ve bunları ayrı çok özel bir yere koymak…

Bellek yalnızca olaysal, bilgisel değil… Duygusal bir belleğimiz de var tabii… Duygusal belleğimiz biraz farklı… Olaylara ilişkin hatırlayabileceğimiz duygular o kadar çok ki… Yalnız başına belirleyip hatırlayabildiğimiz duygular o kadar az ki… Duygusal belleğimizin çalışma biçimi olaylara ilişkin belleğimizden farklı herhalde… Ama bu farklı bir yazı konusu…

Olayların üzerinden çok zaman geçtikten sonra, onları yeniden hatırladığımızda o olaylara ilişkin duygularımız değişime uğrar ya da zayıflar. Kapanışlar, hatıralarımızı yeniden düzenler, vaz geçemeyeceğimiz anıları öne çıkartıp diğerlerini onlarla ilişkilendirip geriye iterken belki de ilgili duygularımızı da belirli bir düzene ve mantıksal dengeye getirir…

Geçmişimizdeki kapanışlar kişiliğimizi belirler. Kişiliğimizse geçmişimizi…



Ali Riza SARAL

Not: Bütün bu bilgilerin ışığında “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” sözü ne güzel parıldıyor kültür birikimimiz içinde…


REFERANSLAR: (Gerekirse sayfa no’ları için bana başvurunuz)
(1) WIKIPEDIA
(2) Overcoming Loss, A Healing Guide, Dr. Rita FREEDMAN
(3) User Interface Design, Raye EBERTS
(4) Human Memory, Alan BADDELEY
(5) Psychological Review - Accepted April 23, 2003 Szechtman & Woody – 1

Obsessive-Compulsive Disorder as a Disturbance of Security Motivation
Henry Szechtman McMaster University
Erik Woody University of Waterloo

“those who are trapped in a circle of repetitive behavior do not report that something forces them to continue, but that they lack something to
make them stop” (Reed, 1977b).

“the doubt and indecisiveness so characteristic of the clinical picture is, according to Reed, a direct manifestation of patients’ cognitive inability to define and put closure to an experience, and their obsessional cognitive style and rituals are, in turn, attempts to compensate
for this inability.”

“In general terms, motivation refers to the tendency of the whole organism to be active in a selective and organized way, and special motivation refers to that tendency which is also biologically primitive and necessary for species survival (Hebb, 1966, p. 206). Thus, security motivation refers to a set of biologically-based (“hardwired”) species-typical behaviors directed towards protection from danger of self and others, suggesting the operation of a tendency that is biologically primitive and necessary for species survival. Furthermore, the speciestypical behaviors for protection of self or others include behaviors characteristic of OCD, namely, cleaning, checking, and hoarding, and presumably also the associated thoughts and ideas.”