(karalama notu)
Düşünüş durağanlığı beynin muhakeme süreçlerinde gözlenen bir olgu. Durağanlık yalnız muhakemede değil aynı zamanda duygusal süreçlerde de bir sorun. Bunun yanında durağanlık kelimesinin zihinsel durağanlık şeklinde geçtiğini de gözlemek mümkün. Öte yandan, durağanlık beynin temelini oluşturduğu ileri sürülen sinir ağları modelinde de son zamanlarda öne çıkan bir konu. Felsefi olarak, Sartre homeostatik sınırları olan ‘psişik denge’ konusunda kafa yormuş.
Tatilden yeni dönmüş ve siz ile diğer üç kişinin kahve masasına katılan bir arkadaşınızı hayal ediniz… Yalnızca her olayın ayrıntılarını anlatmakla kalmaz sık sık konu değiştirip yolculuğu ile ilgisiz şeylerden de bahseder. Bu sıkça görülen bir sosyal durum. Eğer sağlam bir bağlam (context) kurulmuş değil ise, sohbet tek bir konu etrafında durağan kalmaz.
Akıcı bir şekilde değişen konuları bazı öğretmenlerde de görebilirsiniz. Öğretmen konuyu değiştirerek öğrencilerinin konuya farklı ve ilişkisiz bakış açılarından bakmasını sağlar… Sonuçta, öğretmen olguyu doğrudan anlatmaz fakat öğrencinin kendisinin anlamasına şans tanımış olur.
Öğretmek kuvvetli derecede durağanlığı bozucu bir süreçtir. Öğrenim süreci tanımı gereği durağanlık bozucudur. Kendimizi yalnız yeni düşüncelere açmakla kalmamalı, doğru olduğunu varsaydığımız eski düşüncelerimizi de tartışmağa açmalıyız. Bu hem muhakemesel olarak hem de genç insanlar durumunda duygusal olarak durağanlığımızı bozar.
İsteyerek ya da farkında olmadan, her ne neden ile yapılırsa yapılsın, iyi oluşmamış bir bağlam etrafında konuyu veya içeriği sık sık değiştirmek düşünsel durağanlığın kaybının güçlü bir işaretidir.
Düşünüş derinliği, düşüncenin konu anafikrinden soyutlanış derinliğidir. Örneğin, eğer belirli bir insan hakkında konuşur ve genel olarak kadınların karakteri üzerine bir yorum yaparsanız ve daha sonra insanoğlunun karakterine geçerseniz, düşünüş derinliğini üç seviye derinleştirmiş olursunuz. Düşünüş derinliğini konuştuğunuz en küçük konuda bile gereksiz olarak arttırıyorsanız, düşünüşünüzde durağanlık yoktur.
Bir başka durum ise, konuşan derinliği arttırmaz ama çok sayıda örnek verir ve dinleyiciler sıkılıncaya kadar çok sayıda ayrıntı anlatır. Sürekli olarak, gerektiğinden fazla ayrıntı düşünmek düşünüşü durduruş mekanizmanızda bir aksaklık olduğuna işaret eder. Zihinsel faaliyetlerin sürekliliğine imkan sağlamak açısından, düşünce durağanlığı yeterli miktarda ayrıntı ve zihinsel enerjinin ekonomik kullanımını gerektirir.
Düşünüş sosyal bir çevrede gerçekleşir. Eğer izleyicilere bilgi akış hızı onların anlayabileceğinden çok daha fazla ise, bu iletişim yeteneğinizde yada düşünüşünüzün yapısında bir durağanlık yokluğunu, dengesizliği belirtir. Düşünüşünüzü oluşturan unsurların işlevleri ve düşünüşünüzün genel yapısı onun durağanlığını inşa eder.
Düşünüşün kalitesi de önemlidir. Eğer bir konu hakkında konuşuyor fakat bir sonuca ulaşamıyorsanız bu da düşünüşünüzde durağanlık yokluğuna işaret eder. Durağan ve dengeli bir düşünüş kendi sonuna ulaşmak için koşmalıdır. Bazı durumlarda, sanatta karalama(eskiz) yapmak ya da genel olarak beyin-fırtınası yönteminde durağanlık yokluğu tanım gereği zorunludur.
Düşünsel durağanlık yokluğunun özel bir hali geçmişte olanları çok fazla hatırlamaktır. Sağlıklı, tutarlı bir düşünüş geçmişi saplantı haline getirmez, tabii eğer tarih kitabı yazan bir tarihçi değil iseniz. Düşünüş durağanlığı, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında, zaman hissinde sağlıklı bir denge gerektirir.
Düşünüş durağanlığı hayat, aile, meslek, millet, inançlar, düşünceler, duygular, kısaca herşeyin önemine dengeli bir yaklaşım gerektirir. Bunlardan birini uzun süreler için saplantı haline getirmek kişinin düşünüş durağanlığına zarar verir. Öte yandan, saplantı (obsesyon) güçlükleri aşmamız için değerli bir araçtır. Mühendislik, sanat vb. bazı meslekler saplantının sık sık kullanılışını gerektirir. Bu mesleklerde, düşünüş durağanlığının faydalanmaktan zihinsel dengesizliğe kadar varan bir ölçüde yokluğu şaşırtıcı değildir.
Muhakeme dışında, algılayış, duygusal ya da hareketsel durağanlık için çok sayıda örnek verilebilir. Örneğin, bazan sürekli hareket etmek bir şeyler yapmak ihtiyacı duyabilirsiniz ya da insanlara çok çabuk yanıt verip tepki gösterebilirsiniz ve daha sonra yanlış bir şey söylemiş olduğunuzu fark edersiniz. Bu örnekler sağlıksal ciddiyet açısından geçici davranışsal bozukluklardan zihinsel durağanlık eksikliğine kadar uzanabilir.
Düşünüş durağanlığını sürekli bir durum olarak kaybetmek çeşitli zihinsel sorunların bir göstergesi olabilir. Öte yandan, düşünüşte aşırı güçlü bir durağanlık başka zihinsel problemlerin belirtisi olabilir. Yaşamın güçlükleri ile başedebilmek için sağlıklı bir canlılık (dinamizm) gerekli olabilir.
Yaşamımızdaki hiç durmayan değişim düşünüşümüzde belirli bir esneklik olmasını gerektiriyor.
Ne yazık ki, büyük sistem operatörleri, pilotlar, mühendisler, sanatçılar, müzisyenler vb. çeşitli mesleklerden profesyoneller için düşünüş durağanlığını kaybetmek günlük bir durumdur. Düşünüş durağanlığını kayıp etmeğe yaratıcılık, sürekli öğreniş, uzun süreli yüksek dikkat toplayış, baskı altında karar alış ortamları neden olabilir. Düşünüş durağanlığını kayıp edişe neden olan günümüz mesleklerinde bu durum aynı anda, aşırı derecede dengesizliğe neden olan, 2-3 yabancı dil konuşmak zorunluluğu nedeni ile ağırlaşmaktadır. Motivasyon, sosyal çevre, ailenin doğru kullanımı bu profesyoneller üzerinde günlük dengeleyici etkisi yapabilir.
Düşünüş durağanlığı düşünüş hızındaki bir artış nedeni ile bozulabilir. Elektronikteki Anahtar Kapasite Filtreleri (Switch Capacitor Filters) çalışmak için tasarlandıkları frekanslara göre örnekleme frekansları veya hızı arttırılınca kararlılıklarını(durağanlıklarını) kaybederler. Benzer şekilde, beynimiz daha hızlı çalıştığında daha farklı çalışma eğilimi gösterir. Konuları hızla değiştirmek, daha derin düşünmek bilinen ve gözlenen olgulardır.
Buraya kadarki görüşler, her düşünüş durağanlığı bozukluğunun düşünüş hızındaki artıştan kaynaklandığını ileri sürmek için yeterli değil. Düşünüş hızı artışlarının düşünüş durağanlığı azlığından kaynaklandığını da iddia edemem… Fakat genel olarak düşünüş durağanlığı ile ilgili problemlerin düşünüş hızı problemleri ile birlikte gözlenişi sık karşılaşılan bir durumdur.
Düşünce hızı problemleri aynı zamanda konuşma hızı ile ilişkilendirilebilir. Düşünce durağanlığına benzer şekilde, konuşma hızı problemleri doğrudan doğruya düşünüş hızı problemleri ile ilişkiledirilemezler. Fakat, bir çok durumda arada bir ilişki vardır. Üstelik hızlı konuşan ve hızlı düşünen kişiler konuyu sık sık değiştirirler ya da çok derinleştirirler, kısacası düşünüşleri durağan değildir.
Düşünüş durağanlığı en kolay, düşünüş hızından ve dolayısı ile konuşma hızından tespit edilebilir. Eğer meslekdaşınız durumdan bağımsız olarak, sürekli çok hızlı konuşuyorsa, her ne kadar kişi olarak daha becerikli ve etkin gibi gözükse de aslında bu iyi bir işaret olmayabilir.
Düşünüşünüzü yavaşlatmak için yavaş konuşmak ya da düşünmeğe çalışmak size yardımcı olmaz. Düşünüş hızı beyniniz (herhalde bilinçaltı) tarafından otomatik olarak ayarlanır, onu doğrudan kontrol etmeniz mümkün değildir. Eğer herşey tamamen kontrolünüzden çıktı ise düşünüşünüzü kontrol etmek için bazı dolaylı yollar var. Bu en kötü durumda, düşünüş hızını azaltmak ve öyle tutmak başka herşeyden daha önemli kabul edilebilir.
İnanıyorum ki, asıl sorun düşünüş hızının yüksekliği değil, onu mümkün kılan araç ve süreçleri kaybetmiş olmaktır. Bu araç ve süreçler yüksek düşünüş hızının kötü etkilerini azaltabilir ve uygun bir dinlenme sonrası yok edebilirler. Yüksek ve uzun süren konsantrasyon, düşük motivasyonda aşırı zorlanış vb. nedeni ile bu yeteneklerinizi kaybederseniz, onları yeniden elde edebilmek için, mümkün olan herhangi bir yöntemle zaman kazanmanız kaçınılmaz hale gelir. Düşünüş durağanlığını koruyuş kıymetli bir zihinsel değerdir.
Son bir not olarak, düşünüş durağanlığını düşünüş hızı cinsinden tanımlamak isterim. İnanıyorum ki, düşünüş durağanlığı düşünüş hızını otomatik olarak ayarlayabiliş yeteneğidir.
Düşünüş durağanlığı, sağlıklı bir düşünüş hızını ayakta tutmaktır. Bu düşünce hızı geçici durumlarda değişebilir fakat sonradan sürdürülebilir derecede düşük bir ortalama değere denk düşen, bir sabit seviyeye geri döner.