Wednesday, September 17, 2008

YİTMEK, BENLİĞİN SINIRLARINDA

Denizin üstünde bir yerde uzakta yitmek
Ufukta bir geminin bacasındaki dumanda

Kalabalık bir tren garında, uzaklaşan trende
Geridekilere el sallayarak yitmek uğultular içinde
Ufukta batan güneşte, dalgaların uğultusunda
Bir yaz akşamı uzaklarda yitmek

İstanbul Kapalı çarşıda, kalabalıkta yitmek
Sürüklenmek ordan oraya, cazibesiyle
Tezgahtan tezgaha, hiç aklınızda olmayanı
Almak bilerek, almak yiterek

Bir kalabalığın içinde coşkun
Gururlu bir futbol maçında ya da
Beyoğlunda akan kalabalıkta
Bir damla olup yitmek akıntıda

Sinema seyrederken kahraman olup
Onunla beraber kazanmak, başarmak
Mutlu mutsuz olmak rol oynayan
Bir artist ile değişmek benliğimizi

Bir Mevlana deyişinde,
Mavi camide bakışlarınızı yıkayan
Kendinizden geçişinde, çinilerin…
Bir Dervişin huşu içinde dönüşlerinde…

Kendinden geçercesine çalışırken
Bir mühendis tüm dikkati ile
Gece yarılarında hizmet etmenin
Gururunda yiterken benliği…

Bir Hava Trafik Kontrolörü
Büyük bir tapınaktaki rahipler gibi
Kendinden yoksun benliğinden
Bakarken radardaki harekete

İnanırken en güzeli inanırken
Kaybeden insan kendini
Benliğini kaybeden insan inancında
Tutunacak hiçbir şey kalmadığında gökyüzünde

Tek bir ten kadar darabilen benliğimiz
Bir millet kadardan öte
Bir insan kadar büyüyebilen
Dayanabilen genişliğince güçlüklere

Bilinci yitirmemek, farkındayken herşeyin
Yitmek, benliğin sınırlarında
Yitmek, zamanın içinde yok olmak…
Zamanın hakkını vermek