Friday, December 09, 2022

Am I?

 


AM I?

Ali Rıza SARAL

 

Ben var mıyım? İsmi cismi olan ama sınırları ve içeriği belirli bir ‘ben’ var mı?  Yoksa yazlıktaki komşum Mehmet Bey’in gözünde Ali Rıza, internet üzerinden ders yaptığımız hocam Kamran Bey için başka, annem için ‘küçük Ali’si’, giderek tüm tanıdıklarım hatta karşılaştıklarımın gözünde az veya çok farklı bir ben değil miyim?

Do i exist? Is there an 'I' who has a name and a body but whose boundaries and content are definite? Or am I not ‘Ali Rıza’ in the eyes of my neighbor Mehmet Bey, but different for my teacher Kamran Bey, with whom we teach on the Internet, and a 'little Ali' for my mother, more or less different in the eyes of all my acquaintances and even those I meet?

 

Aynaya baktığımda 10 yıl önceki Ali Rıza olmadığım kesin...  Cismim, vücudum hep değişiyor.  Sürekli bir akış var ‘ben’de, hem vücut olarak hem de zihin olarak...  Değişiyorum, belki gelişiyorum belirli yönlerde.

When I look in the mirror, it is certain that I am not Ali Rıza 10 years ago... My body is always changing. There is a constant flow in 'me', both as a body and as a mind... I am changing, maybe I am developing in certain directions.

 

Öyle ise, ‘ben’ diye tanımladığım şey nedir?  ‘Ben’ bir yanılsama, bir yanılgı mıdır?

So what is it that I define as 'me'? Is 'I' an illusion, a mistake?

 

Acaba gerçekten ‘benim’ diyebileceğim kendi irademle hürce karar verebiliyor muyum?  Yoksa ‘ben’i oluşturan koşullar, kişiler, olaylar mı belirliyor kararlarımı?

I wonder if I can really decide freely owithmy own will, which I can call 'my'? Or do the conditions, people and events that make up the 'me' determine my decisions?

 

‘Ben’ diyebileceğim tek bir kişilik var mı?  Yoksa mesleki benliğim, aile benliğim, dostlarımın gözünde vb farklı benliklerden mi oluşuyorum az ya da çok.

Is there only one personality that I can call 'I'? Or am I more or less composed of different selves, such as my professional self, my family self, in the eyes of my friends, etc.?

 

Peki ‘ben’ tek bir bütün müyüm yoksa farklı parçalardan oluşan karışık bir yapı mıyım?  Davranışlarımın ne kadarını bilerek yapıyorum, ne kadarını bilinçaltımla hatta otomatik olarak yapıyorum?  Ne kadar mantığımla, ne kadar duygularımla hatta ne kadar varlığından bile haberdar olmadığım birkaç hücrenin belirlemesi ile hareket ediyorum?  Aynı anda birden çok iş yapabiliyorum ama bunlardan yalnız bir iki tanesinin farkında olabiliyorum.

So, am I a single whole or a mixed structure made up of different parts? How much of my behavior do I do intentionally, how much do I do it subconsciously or even automatically? How much logic, how much emotion, and even how much do I act with the determination of a few cells that I am not even aware of? I can do more than one thing at the same time, but I can only be aware of one or two of them.

 

Düşüncelerimin en azından bir kısmına hakim olabiliyor onları tekrar gözden geçirebiliyorum.  Oysa duygularım onların farkına vardığım anda birer sabun köpüğü gibi sönüp kayboluyorlar.

I can control at least some of my thoughts and revise them. However, my feelings fade away like soap bubbles as soon as I become aware of them.

 

Belki ‘ben’ tümüyle nesnel bir varlık değil.  Kişiye ait benlik kavramı, nasıl yıllar içinde zihnimizin oluşumu ile beynimizde biriken olaylar, bilgiler, kısaca hatıralar ise, aynı zamanda bunları tetikleyen meknizmalar, ruh haletleri, hisler, duygulardır.

Maybe the 'I' is not a purely objective being. The self-concept of a person is the events, information, briefly memories that accumulate in our brain with the formation of our mind over the years, but also the mechanisms, moods, feelings and emotions that trigger them.

 

Benlik bir duygudur aslında.  Bilerek ya da bilmeyerek davranışlarımızı tarttığımız, içimize sindirdiğimiz, bünyemizin bütün karmaşık yapısını birleştiren bir referans noktası, bir mihenk taşıdır.

It is actually an emotion. It is a reference point, a touchstone that unites the whole complex structure of our body, which we deliberately or unknowingly weigh our behaviors into,and  absorb into ourselves.

 

Öyle ise “‘benlik’ var mıdır?” sorusu “duygular var mıdır?” sorusuna indirgenebilir.  ‘Sevinç, üzüntü, mutluluk’ bunlar vardır.  Bunlar, her insanın onları edinme sürecine ve yaşam tecrübesine göre farklı oluşabilir.  Yine de yaklaşık olarak temel duygular vardır.

If so, The question of "Is there a 'self'?" maybe reduced to the question“are there emotions?”. Jjoy, sadness, happiness' and others all exist. These can occur differently according to each person's acquisition process and life experience. Still, there are approximately basic emotions.

 

Sanatçıların yarattığı eserler bu duygu kavramlarının oluşumuna katkıda bulunur.  Beethoven’in 9. Senfonisindeki  ‘Neşeye Övgü’sü ortak duygu dağarcığımıza katkıda bulunmuş değil midir?  Sanatçıların eserlerinde yarattıkları iç dünyalarına ait duygular böylece nakledilip hissedildikleri anda kaybolmamış olur, aynı olmasa da...

The works created by the artists contribute to the formation of these emotional concepts. Hasn't Beethoven's 'Ode to Joy' in his 9th Symphony contributed to our shared emotional repertoire? In this way, the feelings of the inner world created by the artists in their works are not lost as soon as they are conveyed and felt, although they are not always the same...

 

Duygular hissedildikleri anda kaybolsalar da benzer koşullarda benzer duygulara ilişkin duyarlıklar oluşturulabilir.  Duyarlık nakledilebilir.

Although emotions disappear as soon as they are felt, sensitivities about similar emotions can be recreated in similar circumstances. Sensitivity is transferable.

 

Bence ‘benlik’ bir duygu.  Eğer sanatçı ‘ben’i belirleyen duyarlıkları sanat yolu ile kalıcı kılabilirse ‘benlik’ hep ve her yerde var olur.

I think 'self' is a feeling. If the artist can make the sensitivities that determine the 'me' permanent through art, the 'self' will always exist everywhere.

 

‘Ben’ başkalarına nakledebileceğim duyarlıklarım ile var olurum. [1,2]

'I' exist with my sensibilities that I can transmit to others[1].

 

Kişi duyarlıkları ile vardır.

One exists with its sensitivities[2].

 

REFERENCES:

[1] Tommie HAHN, Sensational Knowledge

“The senses reside in a unique position as the interface between the body, self and the world.  They are beautiful  transmission devices, through which we take in information, comprehend the experience, assign meaning, and often react to the stimuli.  Not only the senses orient us in a very real,  physical way;they enable us to construct parameters of existence  -- that which defines the body, self, social group or world. Simply, we are situated by sensual orientations.”

[2] Tommie HAHN, Arousing Senses, Recipes for Workshopping Sensory Experience